22

766 75 49
                                    

Bu bölümü garip_mickey e ithaf ediyorum.

İyi okumalar.

23 Eylül saat 07:55

Güneş

Küçük yatakta yan dönüp hemen önümde duran boş duvara diktim gözlerimi. Birkaç saat önce dışarıda olanları düşündükçe içten içe tüylerim diken diken oluyordu. O boş ve karanlık sokakta tek başıma dururken sanki kapana sıkışmış gibi hissetmiştim ve elimden de hiç bir şey gelmemişti. İçimdeki korku o kadar büyüktü ki sanki içten içe bir karadeliğe çekiliyordum. Tekrar hatırlamam ile hafif titreyip düşünceleri kafamdan def etmeye çalıştım.

Banyo kapısının açılma sesini duyduğumda arkama doğru dönüp saçını kurulayarak çıkan Yekta'ya diktim gözlerimi. Islak görünen saçlar havlu ile iyice birbirine girerken Yekta'ya da sevimli bir görüntü veriyordu.

"Beni yiyecek gibi bakıyorsun."

"Tatlı olmak senin suçun."

Göz devirip yatağın köşesine oturdu ve kendini hemen yan tarafıma doğru attı. Yana dönüp rahat yatması için ona yer açtığımda yerleşip gözlerini kapattı. Gözlerimi sevimli yüzünden alamıyordum. Her zaman bu kadar güzel bir yüze sahipti de ben mi fark etmemiştim anlayamıyordum. Son bir yıldır onu fark edebilmiş ve masumluğuna da aşık olmuştum. Gözlerimi kapalı gözlerine çıkardım bir süreliğine. Oldukça yorgun görünüyordu, benim için endişelenmiş olmalıydı. Uykusuz kaldığı her halinden belli oluyordu ve bunun sorumlusu da bendim.

"O saatte ve havada ne işin vardı, anlat bakalım şimdi."

"Bunları konuşmasak olmaz mı?"

Bana doğru dönüp kızgın bir şekilde bakmaya başladı. Onu bu şekilde kızdıran şeyin ne olduğunu bilmiyordum ama sanırım bunu hak etmiştim. Benim için yağmurda dışarı çıkıp yanıma gelmişti ve bilmeye de az çok hakkı vardı. Sadece olayın saçmalığından anlatmaya çekiniyordum.

"Güneş beni böyle korkutup da hiç bir şey olmamış gibi öylece susamazsın. Sana bir şey oldu sandım."

"Sabah sporu için çıkmıştım aslında. Havanın yağmurlu olduğunun farkında bile değildim. Sonra bir kedi miyavlaması duydum beni bulduğun sokakta. Kedi korkmuş gibi miyavlıyordu bu yüzden ona üzülüp yardım etmek için giderken olan oldu işte. Gerisi zaten senin bildiğin gibi. "

Derin bir iç çekip doğruldu ve hâlâ boynunda duran havlu ile ensesindeki saçları son kere kurulayıp ıslak havluyu koltuğa serdi. Buzdolabına doğru ilerleyip içine bakarken ben de yatakta doğrulup arkasından bakmaya başladım. Sanırım onu fazlaca endişelendirdiğim için bana kızgındı.

"Özür dilerim."

"Sus, yat geliyorum şimdi yanına."

Dediğini dinleyip geri uzandım ve tekrar ona yer ayırmak için yan döndüm. Her ne kadar bana kızgın olduğunu bilsem de onunla yatacağım gerçeği heyecanlanmama neden oluyordu. Ona sarılıp uyumak ya da sadece yanında uzanmak nasıl merak ediyordum.

Yanıma gelip uzandı ve bana arkasını dönerek battaniyenin bir kısmını kendi üstüne çekti. Yatak küçük olduğu için dip dibe girmiştik ve ondaki hoş kokuyu yakından almak güzel hissettiriyordu. Aynı şampuanı kullanarak duş almamıza rağmen ondaki kokusu bambaşka geliyordu burnuma. Adete bir çiçek bahçesinde gibi hissediyordum kendimi ve çiçeklerimin adı da Yekta'ydı.

"Yekta, kızmazsan bir şey soracağım."

"Sor."

"Sarılabilir miyim sana?"

Onayladığını belirten birkaç mırıldanma çıkarıp biraz daha bana doğru yaklaştı. Banyodan sonra mayıştığına emindim ve şu an da yatağın sıcaklığı daha fazla uykusunu getiriyordu. Heyecandan sert bir şekilde çarpan kalbimi umursamamaya çalışıp kollarımı yavaşça Yekta'nın beline sardım. Ona doğru yaklaşıp burnumu nemli saçlarının arasına soktum ve beni başından beri kendine aşık eden kokuyu tekrar içime çektim. Eşsiz koku ile ciğerlerim ve kalbim bayram ederken aklım ise uçmuş gitmişti. Aşk cidden böyle bir şey miydi? Güzel hissesiyordum, belki de karşılık bulacağını düşündüğüm içindi ama kısacık da olsa iyi geliyordu bana.

"Yekta, seni seviyorum. Rüyanda güzel şeyler görürsün umarım."

Düzenli nefesler gülümsememe sebep oldu. Her ne kadar beni duymamış olsa da onu sevdiğimi hissettiğini biliyordum. Benim için çok değerliydi ama değerinin farkında bile değildi. Sanırım bu onun için normaldi de. Tek yaşamak onun için zor olmalıydı. Çalışmak zorundaydı ve okuldan sonra çalışması onu çok yoruyordu. Bunu sadece gözlerine bakarak bile anlayabilirdim. Üstüne bir de her istediğinde rahat uyuyamıyordu.

Huzursuz bir şekilde kımıldanıp belinde olan elimi ittirdi. Elimi kendime doğru çekecekken bana doğru dönüp başını göğsüme yasladı. Kalbim tekrardan bulunduğumuz durumu fark etmiş gibi delicesine atarken bütün vücudum da uyuşmuş ve donmuştu. Göz ucu ile Yekta'ya baktım. Rahat uyuduğu yüzünden belliydi ama bu şekilde yatarsak kalp krizinden ölebilirdim.

Havada kalan elimi yavaşça beline atıp kendime doğru çektim. Çektiğim için kendi kendine mırıldanıp kollarını bana sardı. Derin bir iç çekip çenemi başına yasladım ve gözlerimi kapattım. Kalbim bu denli sert çarparken nasıl rahatça uyuyacağımı bilmesem de denemekten başka şansım yoktu. Uyumazsam Yekta'nın tatlılığından ruhumu bırakabilirdim.

Bölümü biraz zor yazdım çünkü karnım ağrıyordu sanırım biraz üşüttüm eheheh ama sonuçta yazdım umarım bu saatte uyuyan falan yoktur.

Bir sonraki bölüm görüşürüz.

Sora~

24 Ekim 2021

İyi Ki Doğdun (BxT) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin