İthaf edecek hesapları karıştırmaya başladım o yüzden ithaf etmediklerim buraya bir işaret bırakabilir mi?
İyi okumalar.
24 Eylül saat 13:05
Güneş
Herkes pizzadan bir dilim almışken gergince masada oturan Yekta'ya kaydı gözledim. Maskeyi hâlâ çıkarmamış öylece ellerine bakıyordu. Bir bahane arıyor gibi görünüyordu ama bulabildiğini pek söyleyemezdim.
"Yekta yesene. Bize bulaştırmazsın merak etme."
Başı ile onaylayıp maskeyi çıkardı ve cebine koydu. Başını çok kaldırmadan eline bir dilimi aldı ve en doğru tabir ile kemirerek yemeye başladı. Onun bu haline gülüp pizzama dönerken bir yandan da arkadaşlarıma bulaşıp ara sıra Yekta'ya sırnaşıyordum. Pizzamı yerken ona doğru eğilip yaslandım.
"Ee Yekta, sence Güneş nasıl birisi?"
Kulakları kızarmaya başlayınca gülüp arkadaşlarıma baktım. Cevabı bildikleri halde soruyorlar gibi duruyordu.
"Şey, iyi birisi ve beni her zaman korumaya çalışıyor. Onunla bir şeyler yapmak eğlenceli ve yanındayken sanırım şanslı hissediyorum."
"Ooo, Güneş enişte memnun senden. Aferin oğluma adam ol."
Bu sefer kızarma sırası bende gibi yanaklarım yanarken Yekta'ya yaslanmayı bırakrım ve dirseğimi masaya yaslayıp elimle yüzümü kapatmaya çalıştım. Hepsi bu tepkime gülerken benim bakışlarım ise kıkırdayan Yekta'ydı. Onu sevmek çok güzeldi. İlkbahardaki güneşin o tatlı sıcaklığı gibi hissettiriyordu varlığı. Karanlık geçmişimde adeta güneşim olmuştu.
"Yekta, biraz daha rahatladın mı?"
"Ne konuda?"
"Biraz gergindin, tanımadıkların olduğu için sanırım. Daha iyi misin şu an."
"Ah- sanırım evet."
Gülümseyip yanağını hafifçe sıktım ve pizza diliminden bir ısırık aldım. Herkes halinden memnun gözükse de hâlâ Yekta'nın sakladığı bir şeylerin olduğunu görebiliyordum. İçinde bulunduğu gerginlik şu an daha az olsa da asla kafasını kaldırmıyordu. Hasta olduğu için değil de bir şeyleri saklamak için maske takmış gibi hissetmeme neden oluyordu. Diğerleri hâlâ kendi arasında konuşurken Yekta'ya doğru eğildim. Olduğu yerde küçülüp elini refleks ile göğsüme koyup hafifçe itti. Gözlerimi kısıp çenesinden tuttum ve bana bakmasını sağladım. Dudağındaki patlak ve hemen yanındaki hafif morarıklık kıstığım gözlerimin büyümesine neden olurken gözlerimi onun gözlerine çıkardım. Gözlerindeki korku içten içe canımı yakarken ona hafifçe gülümsedim.
"Lütfen benden olanları saklama."
Sesim fısıltı gibi çıkmıştı. Bana bunu söyleyecek kadar güvenmiyordu büyük ihtimalle ya da sadece babasından korkusuna konusunu açamıyordu. Ne olursa olsun canı yanıyordu ve bunu görmek beni içten içe bitiriyordu.
"Okulda konuşalım tamam mı?"
Başını yavaşça olumlu anlamda salladığında saçlarını hafifçe öpüp geri çekildim. Yekta hızlıca önüne dönüp pizzasını yerken onun arkasındaki masada bize bakan bir çift çocuk ilişti gözüme. İğrelti dolu bakışları bozuk olan sinirimi daha da körüklerken öldürücü bakışlarımı onlara attım. Anında önlerindeki şeyler ile ilgilenirlerken ben de önüme dönüp sinirle önümdeki pizzayı yemeye başladım.
"Güneş pizzaya işgence etmeyi bırakır mısın, kardeşim?"
Burnumdan soluyup pizzayı onların tabiri ile daha sakin yemeye başladım. Yekta'nın bendeki bakışlarına karşı dudağımı büzüp hafifçe gülümsedim. Zaten sinirim bozukken bir de şu sikik homofobikler ile uğraşmam gerekiyordu.
Elimin üstünde bir el hissettiğimde hemen yanımda oturan Yekta'ya baktım. Gülümseyerek ellerimizi birbirine kenetledim. Aynı şekilde utangaç bir şekilde bana gülümsedi ve önğne dönüp pizzasını yemeye devam etti.
Herkes önündekileri bitirdiğinde masadan kalkıp kasaya doğru ilerledik. Yekta ile yediğimiz pizzanın parasını çıkarıp kasadaki görevliye uzattım.
"Güneş ya bizim cüzdanlar sınıfta kalmış. Sen halledersin değil mi?"
"Umrumda bile değil. Geçin o zaman arkada bulaşık falan yıkayın."
"Şerefsiz."
Onlara sırıtıp Yekta'yı kolumun altına aldım. Tek kolunu belime atıp tişörtümü minik avucu içinde sıktı. Kalbim yavaş yavaş hızlanırken arkadaşlarıma dil çıkardım.
"Biz önden gidiyoruz."
Arkadaşlarım arkamızdan söylenirken Yekta ile gülerek dışarı çıktım ve boş kaldırımda yürümeye başladım. Oldukça gergin görünüyordu. Belki de konuşacağımız konular onu biraz rahatsız ediyordu.
"Yekta, sanırım artık konuşmamız lazım."
"Şey, okula kadar konuşmasak mı?"
"Yekta."
Dudağını ısırıp yavaşladı ve en sonunda durdu. Ona ayak uydurarak durdum ve karşısına geçip konuşmasını beklemeye başladım. Nereden başlayacağını düşünüyor gibiydi. Gözleri bir türlü benimkileri bulmuyor ve sürekli başka yerlere bakınıyordu.
"Babandı değil mi?"
"Evet, dün akşam sana yazmadan önce kapıma dayanmıştı. O zaman olan oldu ama lütfen sakin ol bir daha gelmez."
İç çekip burun kemiğimi sıktım ve ona baktım. Yekta'ya sinirli falan değildim ama biraz kırgındım. Bana yalan söylemesi ve bunu böyle saklamaya çalışması hoşuma gitmiyordu. Onu ve kendimi koruyabilecek kadar gücüm vardı.
"Yekta sana sinirli falan değilim bunda önce anlaşalım tamam mı?"
Sadece sessizce onaylayıp gözlerini yere eğdi. Biraz ona yaklaşıp saçlarını hafifçe okşadım.
"Sana sinirli değilim ama kırgınım. Bu tür şeyleri benden saklamaman gerekli. Seni de kendimi de koruyabilirim. Babanın ve okuldaki diğer aptalların sana zarar vermesine izin verme. Kendi ruhunu bu şekilde yok etme. Seni seviyorum Yekta, lütfen bunu kendine ve bana yapma."
Ufak bir hıçkırık duyduğumda kollarımı sıkıca ona doladım. Dudaklarımı saçlarına bastırıp sakinleşmesini umarak sırtını okşamaya başladım. Dolmuş halde hıçkırarak ağlarken içten içe rahatladığına inanmak istiyordum. Her şeyi içine atarak bu zamana kadar kim bilir ne kadar zorlanmıştı. Acı çekmişti, korkmuştu, yıpranmıştı minik ruhu, belki de çok yalnız kalmıştı.
"İstediğin kadar ağla Yekta'm. İçini döküp de rahatlayana kadar ağla. Artık yalnız değilsin, çünkü ben varım artık."
"Teşekkür ederim, Güneş. Ben çok teşekkür ederim."
Buruk bir şekilde gülümseyip elim altındaki saçları okşadım. Yumuşak saçlar parmaklarım arasında kayıp giderken Yekta da yavaş yavaş sakinleşmişti. Burnunu çekip başını biraz geri çekti ve bana baktı. Burnu kızarmış, gözleri ve dudakları da hafif şişmişti. Hafifçe yüzüne doğru yaklaşıp nemli yanaklarını sildim. İçimden her ne kadar onu tutup öpmek gelse de bu ürkek ceylanı korkutup kaçırmak isteyeceğim son şey bile değildi.
"Hadi okula gidelim. Yoksa geç kalırız."
Ühü çok tatlılar, bazen diyorum ki bu karakterler neden gerçek değil. Umarım beğenmişsinizdir, benden bu günlük bu kadar. Bir sonraki bölüm görüşürüz.
Ayrıca, sizce kurgu iyi ilerliyor mu?
Oy ve yorum ile destek olmayı unutmayın.
Sora~
14 kasım 2021
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İyi Ki Doğdun (BxT)
Lãng mạnYarı Texting - Bu bir boy x trans kurgusudur. Rahatsız olanlar ve linç edecek olanlar yavaşça uzaklaşırsa sevinirim. Kimse sizin boş fikirlerinizi önemsemeyecek. Teşekkür ederim. <3 - Yekta: ımm- Yekta: trans erkek olduğumu biliyordun değil mi? Baz...