24 Eylül saat 16:02
Güneş
Zil ile birlikte hızlıca sınıftan fırlayıp Yekta'ların sınıfına doğru ilerledim. Çoktan yavaş yavaş boşalmaya başlamış olan sınıfa girip çantasını toplayan Yekta'nın yanına çöküp yüzümü sıraya yasladım ve ona baktım. Çantasını sırtına takıp da kafasını biraz aşağıya doğru eğdi ve hafifçe gülümsedi. Ellerini saçlarıma koyup hafifçe okşamaya bailadığınında gözlerimi kapattım.
"Yekta artık birlikte gidelim eve."
"Sana uzak kalmıyor mu?"
"Kalmaz, kalmaz. Sen onu dert etme, hadi gidelim."
Saçlarımda olan elini nazikçe tutup ayaklandım ve hafif gerinip gözlerine baktım. Güzel gözler beni benden alırken bir yandanda kalbimi hızlandırmaya yetiyordu.
Elini bırakmadan öne atılıp kapıya doğru ilerledim. Gülerek bana ayak uydurdu ve birlikte koridora çıktık. Bütün sınıflar hızlıca boşalmıştı ve okulda neredeyse birkaç öğrenci kalmıştı. Okul sizlerin ikinci evi, bütün öğrenciler okulu seviyor diyenler bunu görüyor muydu acaba? En çalışkan öğrencinin bile en azından Türkiye sınırları içinde okulu sevdiğini sanmıyordum. Kimsenin herhangi bir gelecek beklentisi yoktu ve bu bana sorarsanız korkunçtu.
"Yekta, hangi üniversiteye gitmeyi düşünüyorsun?"
"Bilmiyorum daha önce hiç düşünmedim, niye ki?"
"Hiç öylesine sordum."
Tek kaşını kaldırıp bana baktı. Dudaklarımı büzüp aynı şekilde ona baktım. Koluma girip sırıtarak önüne döndü. Nedenini biraz anlamış gibi görünüyordu ama yine de benden duymak istediğini anlamak zor değildi.
"Öylesine olduğuna emin misin?"
"Evet?"
İmalı imalı bana bakıp diyeceklerimi beklemeye başladı. Benden duymak ona ne tür bir haz vericekti bilmiyordum ama bu hali ile gerçekten çok tatlı görünüyordu.
"Tamam belki seninle aynı üniversiteye gitmek istiyor olabilirim."
Gülerek benimle birlikte son merdivenlerden de inip çıkışa doğru ilerledi. Ona ayak uydurarak peşinden ilerledim ve yanımda, neredeyse hoplayarak ilerleyen mutlu Yekta'ya baktım. Yemekten sonra neşesi biraz olsun yerine gelmiş gibi görünüyordu ve bu hali çok tatlıydı.
"Güneş."
"Efendim bebeğim."
"Bugün sınıfta sen gittikten sonra iki tane çocuk geldi yanıma. Direkt kalk falan dediler arkada oturmak istiyorlarmış sanırım. Ben seni dinlemeye karar verdim ve ilk defa karşı çıktım. Sınıftaki herkes çok şaşırdı. Onlar da yüzüme öylece bakakaldı sonra da ısrar etmeden hemen gittiler."
"Aferin benim güzelime. Bak ben sana söylemiştim, en başından karşı çıkman gerekiyordu."
"Artık karşı çıkacağım."
İçtenlikle onun bu tatlı sevincine gülümsedim. Beni dinleyip de kendini savunmaya çalışması hoşuma gidiyordu. Gerçi doğru olan ve yapması gereken buydu. Diğer türlü sadece içine atıp kendi canının yanmasına neden oluyordu.
"Güneş, biraz kendinden bahsetsene bana."
"Ne gibi mesela?"
"Benimle tanışmadan ya da beni görmeden önce nasıldı herşey mesela."
Bulutlu gökyüzüne doğru çevirdim başımı. Yekta'dan önce her şey nasıldı? Pek bir fikrim yoktu aslında sanki Yekta'yı tanımadan önceki hayatım silinmiş gibi ve karanlıktı. Belki de sadece yeni bir sayfa açmaya çalıştığım içindi. Bir şeyleri hatırlıyordum ama benim için hiç iyi şeyler değildi.
"Aslında sanırım pek hatırlamıyorum. Hem de iyi diyebileceğim pek anım yoktu."
Ona doğru bakıp gülerek hafifçe ensemi kaşıdım. Yekta da bana doğru bakıp gülümsedi. Yüzünde anlayışlı bir bakış vardı, ne hissettiğimi ya da düşündüğümü anlamış gibi görünüyordu. Mahcup bir şekilde gözlerimi kaçırdım. Hakkımda bir şeyleri bilmeye hakkı vardı ama korkuyordum. Benden soğumasından ve uzaklaşmasından çok korkuyordum.
"Nereden başlayacağımı pek bilmiyorum ve zihnim silinmiş gibi. Kısa bir özet geçmek gerekirse, önceden oldukça asiydim, sürekli kavgalara karışıp ailemi endişelendirir aynı zamanda da kızdırırdım. Tamamen başıma buyruktum ve bunun herhangi bir nedeni de yoktu. Beni çok fazla psikoloğa götürseler de asla düzelmedim taa ki seni görene kadar."
Aklıma gelen görüntü ile ister istemez gülümsedim. Her şeyi unutabilirdim ama o gün olan hislerimi asla unutabileceğimi sanmıyordum. İlk defa bu kadar saf ve beni heyecanlandıran, normal hissettiren bir bir duyguyu hissetmiştim.
"O gün kendin gibi minik bir kediciği seviyordun. Hayatımda hiç senin kadar güzel bir erkek görmediğim için beni kendine çekmiştin ve saçma bir şekilde de heyecanlanmama sebep olmuştun."
Gözlerimi tekrar gökyüzüne çevirdim. Benim için kısa sürede bir çok şey değişmişti. Hayatım belki de düşündüğümün aksine düzene girmiş ve aydınlanmıştı. Bunların hepsi Yekta sayesinde olmuştu ve ben de beni bu bataktan çıkaran kurtarıcıma aşıktım.
" Yekta istersen bize geçelim birkaç gün orada kalırsın. Babandan dolayı da kafan rahat eder hem."
"Rahatsızlık vermeyeyim."
"Ne rahatsızlığı saçmalama. Hadi gidiyoruz."
Hafifçe gülümseyip peşimden ilerlemeye başladı. Hafifçe kızaran yanakları sırıtmama neden olurken benden hoşlanmaya başladığını anlayabiliyordum. Sürekli ona yanaştığımda ya da bir şeyler dediğimde kızarıyordu. Bu halleri çok tatlıydı ve onu daha çok utandırma isteğimi doğuruyordu.
İlk defa evime geleceği için ben de en az onun kadar heyecanlıydım ve her ne kadar engellemeye çalışsam da kalbimi yavaşlatamıyordum.
Bölüm biraz kısa oldu sanırım ama yazabildiğim kadar yazdım umarım hoşunuza gider.
Şaka maka artık 30 bölüm oldu, bu kadar olacağını şahsen ben beklemiyordum ama iyi ilerliyor.
Bir sonraki bölüm görüşürüz.
Oy ve yorum ile destek vermeyi unutmayın.
Sora~
18 Kasım 2021
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İyi Ki Doğdun (BxT)
RomanceYarı Texting - Bu bir boy x trans kurgusudur. Rahatsız olanlar ve linç edecek olanlar yavaşça uzaklaşırsa sevinirim. Kimse sizin boş fikirlerinizi önemsemeyecek. Teşekkür ederim. <3 - Yekta: ımm- Yekta: trans erkek olduğumu biliyordun değil mi? Baz...