bir; uh oh

760 31 72
                                    

our lady of sorrows - my chemical romance

our lady of sorrows - my chemical romance

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bir piyano.

Duvarları tablolardan yoksun, yine de hastalıklı bir ruha sahipmiş gibi duran bir odanın ortasının birazcık solunda konumlandırılmış bir piyano. Onun yanı başında, bir ayağı kırık, bu nedenle de eğik duran eskimiş fildişi taburesinin üstünde oturan bir adam. Tüm salonun, evin giyindiği beyazlığa meydan okumak istercesine siyahlara bürünmüş durumda. Parmakları, piyanonun tuşları üstünde, bir isyana ön ayak olurmuş gibi hırslı, bir çöküşün öyküsünü anlatırmış gibi içli geziniyor.

Ne çalıyor bu adam?

Odanın kapısına yaslanarak onu izleyen Atsushi, bilmiyor. Yıllardır birlikte, beraber bu malikanede yaşadığı adam, asla ona ne çaldığını söylemez. Aynı melodiyi, aynı ahenksiz notaları tekrar eder durur bu aciz müzik aletinin karşısında. Yükselir bazen temposu, bazı anlarda da o kadar yavaşlar ki, çalmayı bıraktı sanırsınız, fakat o hep sürdürür şarkısını. Söylemesi yasaklı olan kelimeleri Atsushi'ye sezdirmeyi arzularcasına.

"Birkaçını temizledim." diyor Atsushi. Sesi kırık, çatlak, neler sakladığını kestiremeyeceğiniz bir gölgeler dizisiyle örtülü. Adam, başını kaldırmadan onaylıyor onu. Umursamadan. Piyano, o zarif, süt beyazı eller tarafından çalınmaya devam ediyor.

Kimdir bu adam, ne yapar burada?

Şimdilik Akutagawa diyelim ona. Onunla ilgili hatırlamanız gereken tek detay, ay ışığının altında görünen kan misali siyah, parlak saçları olduğu. Nedeni meçhul, uçları beyazdır saçlarının. Sebebi sorulduğunda, kafasını sallamak ve konuyu değiştirmekle yetinir Akutagawa.

Atsushi, temizlemiştir birkaçını, ancak ne önemi vardır bunun? Birkaçı yeter mi Akutagawa'nın hıncının sönmesine? "Daha fazla, daha çok, daha acılı." diye sitem eder fırsat bulduğu her an Atsushi'ye. O ise odaklanmaz yaptığı işe, her seferinde üzer Akutagawa'yı.

Piyano susuyor, Akutagawa, zift rengiyle pislenmiş gözbebeklerini dikiyor Atsushi'ye, mânâsız bir bakışma sunuyor karşısındakine. Bir gömlek var üzerinde, kara, siyahlığın arasında boğulmuş ve huzur bulmuş olarak tanımlıyor onu. Gömleğini de bir ceket sarmalıyor, kuyruğu ayak uçlarına uzanıyor, hatta pislenmemesi amacıyla uçlarının kaldırılması lazım merdiven inerken. Ama o, bunu yapmıyor, dikkatini vermeye değmeyecek bir ayrıntı sadece ona göre.

Piyanonun suskunluğu, alışılmadık bir havayla dolduruyor odayı. Atsushi, bu gazın basıncıyla ezilecekmiş, patlayacakmış gibi hissediyor. Çünkü malikanenin, hani şu "Oyun Evimiz" diye adlandırdığı malikanesinin müziksiz olması, aşkı unutmuş bir insan ile eşdeğerdir, böyle diyor annesi. Ani gelen sessizlik, geriyor onu ve konuşma ihtiyacı tomurcuklanıyor gırtlağında.

"Ne çalıyorsun?"

Akutagawa'nın ona kaçamak bir yanıt vereceğinden haberdar, şansını deniyor sadece. Bir umut, aynı geçirdiği günlerinde yerinden fırlayan bir dişli arıyor, bir sorun veya çatışma, yalnızca bir duygu hissedebilmek amacıyla.

bernadette | shin soukokuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin