Melek gibi gözükmeye çalışan bir grup şeytandan ibaretiz. Kendi yarattığımız çürümüşlükte boğuluyoruz ve halelerimizi bulmamızın hiçbir yolu yok.
[akutagawa ryuunosuke x nakajima atsushi]
[tamamlandı]
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kadın, çürümüş bir bez bebekten hallice, onun kasvetli ardıç rengi gözlerine ne kadar baksa nafile, Akutagawa, korkusunu dindiremiyor. Bir ölü gibi, ya da hiç yaşamamış biri, fakat dudakları sevecen bir gülümseme ile kıvrılı yukarıya ve tavırları eski bir dostu karşılarcasına aşina. Düzensizlik bu, dağınıklık ve uyuşmazlık, çünkü gözlerinin altındaki torbalar, karaltılar, mahzun kirpiklerinin ardından sızan kara büyü; bu ufak tefek cadının sımsıcak ellerine, kaymaktaşı tonundaki tenine, nefes alış verişleriyle kırılgan bir çiçek misali inip kalkan sağlıklı göğsüne karşı çıkan bir dehşetler bütünü. Ölümle şöyle bir flört edip sonra onu avuçları boş bir aşık kılığında terk etmiş gibi görünüyor Lucy.
Bu lanetli oyuncak bebek sıfatına eşlik etmek istercesine kabarık bir elbise geçirmiş üstüne. Tüllü etekleri bitiyor dizlerinin birazcık altında, her evrenden topladığı renkler var herhalde orada-- Ay'ın altında kızılımsı, içeriden vuran ışıkla ise koyu pembe olan dalgalı saç tutamları salık, omuzlarının üzerinde sonlanıyor. Saçları, sihirli, imkansız ışıldamalarla süslüyor giysisinin abartılı ihtişamını. Atsushi, birkaç saniye içerisinde hepsini fark ediyor ve elinde olmadan, kasıtsızca bir arzu duyuyor bu canlılığı her halinden belli olan kadına. Lucy ise, ince dudaklarının ardında neler sakladığını gizleyen gülümsemesiyle içeri davet ediyor yolcularımızı. Atsushi, Akutagawa'nın zayıf bileğini tutuyor, en kibar haliyle teşekkür ederek eve adımını atıyor.
Akutagawa, içeri girerken ayakkabılarını kapının önündeki paspasa silmeye özen gösteriyor, biliyor çünkü, insan evlerinde böyle yapılır, bu sayede de Lucy ile fazladan birkaç saniye yan yana durma fırsatı yakalıyor. Hah, etrafında gri bir bulut gibi topladığı bu meşum hava, kadının kıyafetlerine, saçlarına ve herhalde her hücresine sinmiş derin tütsü kokusundan kaynaklanıyor olmalı. Akutagawa, istemsizce, Lucy'nin dış görünüşünden evvel kokusu ile konuşmasındaki tonların değişimine odaklanıyor. Atsushi'nin bileğinde bıraktığı yumuşak baskıyı takip ederek, salona geçiyor ve Lucy'nin arkalarından kapıyı kapattığını işitiyor, yine o süzülürcesine adım sesleri.
Uğursuz, ancak bir yabancının bakış açısıyla 'sevgi dolu' diyerek nitelenebilecek bir ev bu. Çok büyük olduğu söylenemez, ayrıldıkları hanla karşılaştırıldığında ise otel görevi görebilir. Akutagawa, bu tek katlı evin göze batan bir köşesindeki Buda heykelinin hayretle farkına varıyor. Koltuklar oturulmaktan yıpranmış, evin sahibi yüzyıllardır burada ikamet ediyor adeta. Duvarlarda tablolar, halılar asılı; onların yuvasına kıyasla salonun bir ruha sahip gözükmesini sağlıyorlar, sadece alt kısımları kaplayan puantiyeli duvar kağıtları da cabası. Yastıkların kenarlarına işlenmiş danteller, perdelerin arasına karışmış altın rengi teller, bir duvarı boylu boyunca işgal etmiş kitaplık- muhakkak bir yaşam var burada. Atsushi, sonunda konuşmaya karar veriyor, Akutagawa ise çevresini, ona yabancı bir ısının hüznüyle incelemeye devam ediyor.