"Shira! Acele et. Geç kalacaksın."
Omzumdan kayıp düşen büyük çantamı tekrar omzuma takıp Mina'nın adımlarına ayak uydurdum. Nefes nefeseydim. "Beni bekle Mina." Olduğu yerde durup gülerek bana bakmıştı. Her zaman yaptığım gibi yine bir yerlere geç kalmıştım. Beni o kadar iyi tanıyordu ki uyuyakaldığımı bildiğinden kapıma kadar gelip beni uyandırmıştı. Saçım başım dağınık bir şekilde üzerime giydiğim kıyafetlerle kendimi dışarı atmıştım. Mina'nın yanına ulaştığımda hızlı adımlarımızı sürdürüp yürümeye devam etmiştik.
"Seni işten nasıl kovmuyorlar hala aklım almıyor. Sürekli geç kalıyorsun."
Sıkkınlıkla nefesimi saldım. "Sanırım bu sefer kovuldum. Bu kez Bayan Sandra beni affetmeyecek."
"Neden?" Ellerini saçlarıma götürüp gelişigüzel düzeltmişti. "Şu haline bak."
Bir bebek gibi alt dudağımı büzüp kafamı önüme eğdim. "Çok sevgili oğluşu Amerika'dan geliyormuş. Bir haftadır hazırlık yapıyor. Bugün geç kaldığımı fark ederse kovulacağıma eminim. Bu işi kaybetmek istemiyorum Mina. Çok iyi maaş veriyorlar ve o paraya ihtiyacım var. "
"Arka kapıdan gizlice girmeye çalış. O kocaman malikanede onlarca çalışan var. Yokluğunu fark etmiş olamaz." Destek vermek istercesine omzumu sıvazlayıp "Hey, umudunu kesme. Hala şansın var." dedi.
Kafamı kaldırıp gözlerimi kocaman açtım. "Haklısın. Hala şansım var. Sen bir dahisin! Ben gidiyorum, akşam görüşürüz." Şaşkınca yüzüme bakakaldığında hızlıca koşmaya başladım. Seslice Mina'ya doğru bağırdım. "Her zaman bir umut vardır!"
Ardıma bile bakmadan koşarken Mina da bana doğru bağırdı. "Sen delisin!"
-o-
Koşar adımlarla dört katlı devasa malikanenin önüne geldiğimde olduğum yerde durup ellerimi dizlerime koyup nefeslendim. Hiç durmadan koşmuştum ve bayılmama ramak kalmıştı. Kafamı kaldırıp siyah parmaklıklı kapıya baktım. Parmaklıklara yapışıp seslice bağırdım. "Dawon! Kapıyı aç."
Koşturarak yanıma gelen Dawon kaşlarını çattı. "Neden arkadan içeri girmeye çalışıyorsun Shira?"
Dawon, bu devasa malikanenin güvenliklerindendi.. Burada çalıştığım süre zarfı boyunca da bana arkadaşlık etmişti. Burada iyi anlaştığım sayılı insanlardan sadece birisiydi. "Soru sorma Dawon. Geç kaldım. Anlatacağım."
Gözlerini devirip kapının kilidini açmaya başladı. "Yine mi geç kaldın?" Kapının kilidini çözdükten sonra benim geçebileceğim aralıkta açtı. İçeri doğru sızıp Dawon'a göz kırptım ve sinsice arka kapıya adımladım. Yol boyunca içeri nasıl girebileceğime dair planlar kurmuştum. Soyunma odasına ancak mutfaktan sızabilirdim. Camdan kapının önüne geçip içeride yemek hazırlamaya çalışan insan yığının görmemle donup kaldım. Herkes bir anda bana dönüp bakmıştı. Mahcupça gülümseyip sürgülü kapıyı araladım. "Herkese kolay gelsin!"
Herkes bir anda konuşmaya başlamıştı. "Shira! Yine mi geç kaldın?"
"Hayır, sadece eksikleri almak için dışarı çıkmıştım." Gülümsemeye çalışarak aralarından kaçmaya çalıştım.
Kaçmama ramak kalmıştı ki Bay Shin bana doğru seslendi. "Shira, gel buraya." Tezgahın başında hızlıca bir şeyler karıştırıyordu. Bay Shin mutfağın şefiydi. Ayrıca Kore'deki en iyi şeflerden biriydi. Bayan Sandra onu özellikle seçmişti. Devasa evinde öylesine bir şef çalıştırmazdı zaten.
"Bay Shin," Yanına doğru adımladım. "Hazırlıklar nasıl gidiyor?" Tezgaha doğru yaslanıp Bay Shin'in yanağından makas aldım. "Şefim, bugün de her zamanki gibi çok karizmatik gözüküyorsunuz." Bay Shin birazcık kiloluydu. Sanırım şef olmanın getirdiği bir kuraldı bu.
![](https://img.wattpad.com/cover/289489792-288-k707296.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Divine Hands | Kim Taehyung
FanfictionVücudumda gezinen kutsal ellerin, bütün yaralarımı iyileştirir.