Kendimdeyim...

93 10 0
                                    

İlk kez deliksiz uyumuştum. Alarmın sesiyle uyandım ve duşa girdim. Haftanın son günüydü bugün. Beden dersi ve fizik deneyi vardı. Siyah Puma taytımı ve aynı marka sweetshirt'ümü giydim. Saçlarımı açık bıraktım ama koşarken lazım olur düşüncesiyle birkaç lastik tokayı cebime tıktım. Hafta sorunsuz geçmişti. Özellikle iki küçük kaçamağımdan sonra ummadığım kadar normaldi. Annemin eve alkollü geldiği günden sonra onunla hiç tartışmadık. Jack'le bir anlaşma yapmamamıza rağmen beni ele vermemişti ve küçük not kağıdını anı kutumda saklıyordum. Tenim canlı görünüyordu, iyi bir uyku ve stressiz bir haftanın eseriydi. Tabii bir de Jeremiah vardı. Hafta boyunca birlikte takılmıştık. Bu yeni ortama ayak uydurmamı sağlamıştı. Max ve Meryln bunun normal olmadığını söyleyip beni ondan uzaklaştırmaya çalışsa da çoktan aramızda kopmaz bir bağ oluşmuştu. Ona güveniyordum, ilk kez birisi beni öpmeye değer bulmuştu. Okulda yeniydim ve ona minnettardım. Eminim hiç kimse için yeni olmak bu kadar kolay olmamıştır.

Fizik deneylerin not etmek için bir defter ve müzik çalar kulaklığımı da çantama koydum. Jack çoktan uyanmıştı anlaşılan. Odasından ayak sesleri geliyordu, ve dolap kapağını sürekli çarptığından bazen onun sesine bile uyanabiliyordum. Parfümlenip odadan çıktım. Annem mutfakta şarkı söyleyerek salamlı omlet yapıyordu. Onun sesini ilk kez duyuyordum ve o kadar tatlıydı ki... Merdivenleri koşarak indim. Mutfak masasında yerimi aldım. Omletin dayanılmaz kokusu boş midemde tatlı bir ağrı hissetmeme neden olmuştu. ''Günaydın Jane, çok hoş görünüyorsun.'' Gülümseyerek karşılık verdim, eğer bunu annem söylüyorsa cidden hoş görünüyor olmalıydım. Çünkü o gerçekten baç döndürücü bir kadındı. ''Sen de öyle görünüyorsun ve yaptığın şey o kadar güzel kokuyor ki...''

''Jack'i beklemeliyiz biliyorsun.'' Dönüp göz kırptı. Ona ne olmuştu böyle, yıllardır ilk kez annem olduğu için mutluydum. Sadece anneniz olması çok zor ve yetersizdir. Bir arkadaşınız ya da herhangi biri, sizi tanımayan birisi olsa bile 'baba' kelimesini kullandığında canınızı acıtmaya çalıştığını düşünürsünüz. Ama şimdi babam olmadığı için mutluyum, çünkü annemi Jack'le bile paylaşmak istemezken hayatının erkeği hiç çekilmezdi doğrusu.

İkizim yalpalayarak merdivenlerden indi. Elinde ceketi ve çantası vardı. Duş almış olması imkansızdı çünkü yüzünü bile yıkamamış gibi görünüyordu. ''Selam millet, nasılsınız?''

''Biz iyiyiz, ama sen kirlisin.'' Karnını tutarak kahkaha atmaya başladı. Beni dalgaya almasından nefret ediyordum çünkü annemi de güldürmeyi başarıyordu.

''Sen çok temiz olduğunu mu söylüyorsun?'' Dedi bana bakmadan.

''Tabii ki öyleyim.'' Bir sandalye çekti ve oturdu.

Annem omleti servis etti ve kendisi yemeden evden çıktı. Bizi annemin asistanı okula bırakacaktı. Tabağımdakileri bitirdikten sonra Jack'i banyoya gönderdim. Çantasını hazırlayabileceğimi ve bir duş alması gerektiğini söyledim. İkizimi seviyordum,ve bunu yeri geldiğinde belli ediyordum. Ama o hiç de öyle görünmüyordu, beni umursamıyor ve bazen de kullanıyordu sanki. Çantasına bir elma, defter ve  Edebiyat kitabını koydum. Kapıda bir araba belirdi. İçinden bir kadın indi. Kadının saçları platin sarısıydı ve hayatımda gördüğüm en orantılı vücuda sahipti. Tam bir sekreter havası vardı. Kapıyı iki kez tıklattı, hemen koşup açtım. ''Henüz hazır değiliz, içeride bekleyebilirsiniz.''

''Bir toplantımız var, beş dakikaya hazır olsanız iyi olur.''

''Peki.'' Jack yanımıza geldi. Çantamı alıp dışarı çıktım. Jack'le birlikte Sedan'ın arkasına oturduk. Kulaklıklarımı takıp müzik dinlemeyi tercih ettim. Annemin sekreteri sıcak kanlı bir kadın değildi. Konuşmamak en iyisiydi. iPod'un sesini sonuna kadar açtım. Sarışın, arabayı hayal bile edemeyeceğim kadar kötü kullanıyordu. Daha iyisini yapabileceğimden emindim. Her müziğe dalıp gidişimde ani bir dönüş ya da frenle yerimden fırlıyordum. Bu yolculuk midemi oldukça rahatsız etmişti. Jack kadına bir şeyler söylüyordu ama müzik sesinden duyamadım. Kulaklığın bir tekini çıkardım. ''Arabayı resmen becerdin!'' Lanet olsun Jack, bunu nasıl söylersin.

''Benimle tartışmak istemezsiniz Bay McBury.'' Kadın dikiz aynasından Jack'e delici bir bakış attı. Aptal ikizim sırıtarak cevap verdi: ''Şaka mı bu ha? Hem yolculuğumuzun içine ediyorsun hem de patronunun çocuğunu tehdit ediyorsun!''

''Patronumun mu? Annenizin müvekkiliyim yani birkaç dakika öncesine kadar öyleydim.'' Kadın arabayı kenara çekti. Benim oturduğum taraftaki kapıyı açtı, eliyle dışarı çıkmamı işaret etti. Bunun bir şaka olmasını diledim, kötü bir şaka... Ama sarışın fazlasıyla ciddiydi. Jack söylenerek dışarı çıktı, kapıyı öyle sert kapattı ki kendisi bile ürküp gözünü kırptı. Sedan okula bir kilometreden fazla varken bizi bırakıp uzaklaştı. Arkasından derin bir iç çektim ve tanrının neden bana bu kadar çok ceza verdiği konusunda kafa yormaya başladım: Annem, babam, Jack, Jack, Jack, annem... Spor ayakkabılarımı giydiğim bir günde yolda kaldığım için tanrıya minnettardım. Jack ise okula varana kadar küfür edip yerdeki taşları tekmeledi. Bir önceki okulumuz bir kolejdi. Jack özel günlerde piano çalıyordu, boş vakitlerinde yine geçimsiz bir tipti ama sanata ilgisi olduğunu biliyordum. Eski evimizde bıraktığımız piyanomuzda Bach ve Shopin parçaları çalardı. Hangi ara bu kadar geliştiğini anlayamıyordum ama o zekiydi. Benden, Jeremiah'dan, Max'den bile. Düşüncelerimi okuma özelliği vardı, bu yeteneğini üzerimde test etmekten hoşlanıyor olmalıydı. Onun yanındayken yalan söylememeye dikkat ederdim. Anında anlar ve kendinizi şeffaf hissetmenize neden olurdu. Çok kavgacı bir tip olduğu için okula onun yüzünden daha fazla ödeme ve bağış yapmak zorundaydık. Bir keresinde, takıldığım bir çocukla yaptığı kavgayı izlemiştim. Okulun bodrum katında dayak yemişti. Ben merdivenlerin yanında bekliyordum. Hem korkuyor hem de üzülüyordum. Canı yanmasına rağmen benim yanıma gelince topallamayı kesmişti. Sonra ne mi oldu? Bir daha hiçbir erkekle takılamadım...



Şeytanın AşkıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin