Yeni Bir Okul...

265 15 0
                                    



Gözlerim tanıdık birilerini aradı. Ama tüm yüzler yabancıydı, tabi eski şehrimizden bizimle birlikte buraya taşınan yoksa... Evimden uzakta, ilk defa gördüğüm yüzlerin arasında daha korkak, daha utangaç ve daha yalnızdım. 3. sınıf olmak 1. ve 2. sınıflardan büyük olmak demek, ama son sınıflardan küçük olmak anlamına da geliyordu -ki bu kötüydü. Kendimi ezdirmemem lazımdı ama olmadığım birisi gibi de görünemezdim. İyi olmaktan, popüler olmaktan, çalışkan olmaktan daha çok kendim olmak için çabalıyordum. Kapıdan içeri adımımı attığımda kendimi yemekhanede buldum. ''Ne yani, okula yemekhaneden mi giriliyor?'' Los Angeles Fairfax lisesinde mimari ve bahçe düzenlemesi için özel ilgilenilmişti.

''Aslında hayır, arkada bir giriş daha var. Aslında bir çıkış: çöp çıkışı, yani aslında evet.''

''Aslında bu soru değildi.'' Gülümseyerek arkama döndüm, bir erkek grubu ve bana karşılık veren bereli çocuk kahkaha atmaya başladı. Utanıyordum ve dönüp devam ettim. Duvarlarda bir sürü kağıt asılıydı. Yeni sınıflalarımız muhtemelen burada yazıyordu. Parmağımı kağıtlar üzerinde gezdirdim. ''Jane, Jane.. İşte burada, sınıf ikinci katta olmalı.'' Yemekhanenin sonundaki merdivenlerden çıktım. Öğrenciler dolaplarını çoktan seçmiş olmalıydı. Kapılan dolaplar gibi arkadaşların da hepsi kapılmış olmalıydı, ve bir de sıralar... Yeni olmak çok zor olacaktı, düşüncesi bile mideme ağrılar girmesine neden oldu. Lavabonun ve yangın merdivenlerinin yerini öğrendim. Dolap konusunu dert etmiyordum, mutlaka boş bir dolap vardı. Sınıftan içeriye güvensiz bir adım attım, sadece iki kişi var. Biri yemekhanedeki çocuktu, diğeri futbol takımından olmalıydı. Takım formasının üzerinde okulun adı yazıyordu. ''Okul adı dışında daha eğlenceli bir isim bulamamışlar mı?'' diye sordum.

''Eyalet kupası için okulumuzu temsil ederken mi? İyi ki bulamamışlar.'' Yanımdan geçip dışarı çıktı

''Yanlış bir şey mi söyledim?'' Şapkasını çıkarıp sıraya koydu. ''Bilmiyorum Jane, önemsiz bir okulun eyalet çapında yarışmasının bir ağırlığı olmalı. Ama ben takımda değilim. Sana katılıyorum.''

''Adımı nerden biliyorsun?''

''Herkes biliyor, okulda yeni değil misin?''

''Onlarca birinci sınıf var ve hepsi yeni..''

''Ama yeni olan bir tane 3. sınıf var. Ben Max.'' Cevap vermedim, adımı zaten biliyordu. Çantasından bir kek çıkarıp yemeye başladı.

Lavaboyu kullanmalıydım ama tek bir kabinin kullanıma açık olduğunu öğrenince bazgeçtim ve geri döndüm. Derse az kalmıştı. Kendime bir yer seçip oturdum ama nereyi seçersem seçeyim 'orası benim' diye birisi gelip beni kaldırdı. Öğretmen sınıfa girmeden önce boş bir yer fark ettim ama bu Max'in yanıydı. Oturmak istediğimi sanmıyordum ama ilk günden azarlanmak daha onur kırıcı olurdu. Çantamı masanın üzerine bırakıp oturdum. Öğle arasına kadar beş ders işledik. Kendimi tanıtmak konusunda uzmanlaşmıştım. Zil sesiyle herkes dışarıya fırladı. Ben de boş dolap bulmak için harekete geçtim...

Yemekhane sıralarını oldum olası sevmezdim, bir kap yemek ve bir elma için çekilecek çile değildi. Ama bu okulda bunun için daha geçerli sebeplerim vardı. Yemek kuyruğu o kadar uzundu ki yemek alacağım yeri göremeden ilerliyordum. Artık çantamla gezmeyi bırakmıştım, dersten sonra eşyalarımı kilidi bozuk yeni dolabıma yerleştirdim. Kaybetmeyi göze alamayacağım ya da çalınabilecek herhangi bir eşyam olmadığı için kilidi önemsemedim. Sıra bana geldiğinde tepsime bir kutu patates püresi, elma ve çikolatalı kek koyup boş yer aramaya başladım. Hangi masaya yaklaşsam boş olan sandalyeye ceketlerini ya da çantalarını koyup oturmamamı ima ediyorlardı. Sonunda iki kişilik bir masada tek başına oturan sarışın bir kız fark ettim. Yanına yaklaşırken nefesim düzensizleşti. Ne diyeceğimi prova ettim. Ve ağzımdan sadece şu çıktı: ''Ben Jane.''

''Yani?'' Kafasını kaldırıp bakmaya bile gerek duymadı. Elindeki saatten göözünü ayırmıyordu.

''Oturabilr miyim?'' Sessizlik iyiye işaret olmalıydı, çantamı yere bırakıp sandalyeye oturdum. Birden sağ tarafta bir hareketlilik fark ettim, kalabalığı yararak birisi bize doğru koşuyordu. Max. ''Sekiz, yedi, altı, beş..'' Kız saatini havaya kaldırıp bağırdı: ''Tamı tamına dört saniye daha hızlı!'' Çocuk durmak için kaygan zeminde ayaklarını yere sürttü. Pekk işe yaramadı ve sarışın kıza çarptı. İkiside gülerek ayağa kalktılar. Kızın ceketi omzundan sıyrıldı ve sırtını açıkta bıraktı. Askılı bir atlet giymişti. Kürek kemiğinin tam üstündeki 'Meryln' dövmesini fark ettim. Max boş bir sandalye çekip oturdu. Nefes nefese

kalmıştı, şakaklarından ter damlaları süzülüyordu. ''Bu neydi?'' Max cevap vermek için ağzını açtığında kız lafa girdi: ''Deneme, okulun çevresini turluyor.''

''Amaç?''

''Amaç bir önceki süreyi doldurmadan buraya ulaşmak.''

''Peki ya bir önceki süre hiç yokken geçmesi gereken neydi?''

''Anlamadım?'' Max bana bakıp sırıttı, dudaklarını okudum: O aptal.

''Meryln ben devam ederim. Jane, sorun tam olarak ne?'' Demek adı Meryln'di. Kendi ismini dövme yaptırmış olması olduça tuhafıma gitti.

''İlk koşunda asıl amacın neydi? Geçmen gereken bir süre yoktu, belirli bir parkurun yoktu ve neden koştun?''

''Aslında bir süre vardı, sıfır. Sıfırdan hızlı olamam, geçebileceğim bir skor yarattım. Ve her seferinde başarmaktan zevk aldım.''

''Saçma değil mi sizcede? Dalga geçmiyorsun değil mi?''

''Burada gözde değilsen yapacak saçma şeylere ihtiyacın var. Tabi bunu da elimizden almazlarsa.''

Meryln ceketeinin kollarını çekiştirirken bir şarkı mırıldanıyordu. Max birkaç dakikadır süren sessizliği bozdu: ''Hadi sana okulu gezdirelim.'' Meryln dirseklerini masaya koyup başını ellerinin arasına aldı. ''Siz gidin, ben gelmiyorum.'' Gözlerini kapatıp şarkısını mırıldanmaya devam etti, kulağa tanıdık geliyor: Breathing. Yavaş bir versiyondu. Max kolumdan tutup çekiştirdi, sandalyeyi kenara iterek ayağa kalktım. Yemekhanenin ortasında durduk. ''Burdan başlayalım. Şu gördüğün büyük masalar'' eliyle tam ortadaki masaları işaret ediyordu ''amigo kızlar ve erkek arkadaşları için. Şuradaki diğerleri ise'' uzun dikdörtgen masaları göstererek ''futbol takımı, oyuncuların sevgilileri ve misafirleri için'' diye açıkladı.

''Misafirler?''

''Sadece kız olanlar. Mesela sen, ama biraz daha güzel olman gerekiyor. Sanırım yeterince güzel olmayınca çağırılmıyorsun.''

''Çok kabasın Max, istersem seksi bile olabilirim.''

''Hey!'' Sesin sahibine kafamı çevirdiğimde onlarca gözün üzerimde gezindiğini görüyorum, hatta yüzlerce. ''Jack'in arkadaşları olmalısınız..ben''

''Jack kim? Neyse boşver. Sana yer ayırdım..'' Yanındaki sandalyede oturan kızın kolundan tutup itti, kız hızlı adımlarla yemekhaneden çıktı. Utanç verici olmalıydı. ''İşte, bak boş.'' Birkaç saniye bir saat kadar uzun sürdü, sadece bakmakla yetindim. Ne yapacağımı bilmediğimden Max'in beni dışarı çıkarmasına izin verdim. Kapıdan çıkarken arkama dönüp gülümseyerek omuz silktim. Bunu neden yaptığım konusunda en ufak bir fikrim yoktu. Sanırım ayağımın tozuyla düşman edinmek istemedim. Bahçedeki bir banka yanyana oturduk. Max bana daha çok sokuldu. Eliyle belimi sıkıca tuttuğu için geri çekilemiyordum. Kalbim deli gibi atmaya başladı, hayatımda bir erkeğe hiç bu kadar yakın olmamıştım. Kulağıma fısıldadı: ''Bu banklar sevgililer için. Yalnızların rahat etmesine izin yok.'' Bunu kabullenmeye çalıştım. Aman tanrım, ben hep yalnızım(!)



Şeytanın AşkıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin