921 57 151
                                    

"Akşam orada olacağım."

Dabi'nin mesajına ne tepki verebileceğimi bile bilmiyorum. O gittiğinden beri yerde öylece uzanıyordum, ağlıyordum ve tamamen tükenmiş hissediyordum. Şimdi bir de geri geleceğini mi söylüyordu? Buna kesinlikle hazır olduğumu sanmıyordum.

Yattığım yerde sırt üstü döndüm. Bir süre tavanı izledikten sonra, sol bileğimi gözlerimin üzerine yerleştirdim. Düşüncelerim allak bullaktı.

Her seferinde bana arkadaşça yaklaşıyordu. Ona doğru attığım her adımda ise, beni öpüp, defoluyordu. Sürekli aynı şeyi yaşamaktan sıkılmıştım. Sürekli kullanılmış gibi hissetmekten çok yoruldum.

Bu sefer farklı olacak. Bu sefer, onu ileri itmeye zorlayacağım.

"Seni üstündeki metal parçalara kadar titretmezsem ne olayım."

Söylediğimden sonra elimi gözlerimden çektim. Yerimde doğruldum ve kalçalarımın yanında ellerimden destek alarak oturdum. Madem o beni bu kadar yoruyor, demek ki ona fazla yüz vermişim. Farklı bir yönümü görmesini istiyorum.

Bekliyordum. Yapacağım başka bir şey yok gibiydi sonuçta. Gerçekten geleceğinden bile emin değildim.

Belki de, beni gerçekten anlamıştı. Gözlerimden anlattıklarımı kalbinde hissetmişti. Belki o da beni, benim onu sevdiğim anlamda seviyordur. Belki...

Kimi kandırıyorum? O canavarın bir kalbi yok.

Oturduğum yerden ayağa kalktım. İki gündür aralıksız yağan yağmuru camdan izlemeye başladım. Yağmuru gördüğüm an, her bir zerremin titrediğini hissettim. Üşüyordum, çünkü üzerimin çıplak olduğundan şu ana dek haberim yoktu.

Hangi ara üzerimdeki sweati çıkartmıştım? Kaç saat boyunca ağladım? Dabi gideli kaç saat oldu? Hiçbirinden haberim yok.

Önce bedenimi, ardından başımı arkamdaki duvara yasladım. Kanatlarımı bedenime sardım, kollarımı da kanatlarıma. Kanatlarımı battaniye misali kullanmaya alışmıştım. En azından, yanımda kimse yokken bana koruyucu oluyorlardı. Şu anda ise, kanatlarım bedenime battaniye görevi görüyordu.

Gözlerimi kapattım. Kapatmam ile gözlerimin önünde beliren maviler ile yeniden gözlerimi açtım. Aklımdan çıkaramıyordum. Kalbimden çıkaramıyordum. Gözümün önünden, mavileri gitmiyordu.

Gözlerimi kıstım. Madem kapatamıyorum, ben de görüş alanımı küçültürüm.

Düşüncelerim ile boğuşurken, geçen dakikaları sayamamıştım. Beni kendime getiren ise, duyduğum kapıya vurma sesiydi. Gelmişti. Ben şüpheye düşüp aklımı kurcalarken, o çoktan yanıma varmıştı.

Geri adım atmayacağım.

Kapıya doğru bir adım attım.

Geri adım atmayacağım.

Kanatlarımın arkaya açılmasını sağladım.

Geri adım atmayacağım.

Kapının kolunu indirerek kapıyı açtığım gibi, Dabi'nin ceketinden tutarak içeriye çekmiştim.

Buna alışmış olacak ki, üstüme yüklenerek arkamızdan kapıyı itmişti.

İleri gideceğim.

Bir elimi siyah saçlarına daldırdım. Saçlarından çekerek, dudaklarına yapıştım. Bir yandan da bedenini arka tarafına doğru iterek, kapıya sırtını yaslamasını sağladım.

İleri gideceğim.

Dudaklarıma anında karşılık almaya başlamıştım. Elleri bacaklarımı kavradığında, önceki öpüşmelerimizden farklı olarak, kendimi geri çekmedim. Yerimde Dabi'nin omuzundan destek alarak hafifçe sıçradım ve kucağına çıktım.

Can We? | Dabi x HawksHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin