Ayna

106 21 63
                                    

Adrien, Felix'i sınıflarına getirdiği zaman Felix şaşırmıştı. Daha çok iç karartan bir sınıf bekliyordu, ama bu sınıf aksine neşelendiriyordu sanki. Felix'in gördüğü tüm sınıflar karamsardı. İnsanların boş rekabetleri ve aşağılamalarıyla doluydu. Standart duvarlar, standart tahtalar, standart asık yüzler. Fakat bu sınıf tatlı bir sınıftı. Diğerlerinden farklıydı. Felix kendini burada çok daha iyi hissediyordu.

Felix belki de hiç bu kadar ferah bir yere girmemişti. Adrien neden şaşırdığını anlamıyordu. Anlamazdı. Birden Adrien'ın ne kadar şanslı olduğunu hatırladı. Babasıyla çok iyi bir baba oğul ilişkileri vardı. Babası onu çok seviyordu.

Ama Felix babası ile öyle değildi. Aslında zorunda olmadıkça konuşmazlardı. Bazen babası kızacak bir yer aradığı için Felix'e kızardı. Geçmişte bazı şeyler olmuştu ve Felix bunu atlatamamıştı, öyle sanıyordu. Babası ne olduğunu sorgulamıyordu zaten, babası fark etmediyse bir sorun da yoktu. Zaten... Felix kimdi ki?

O yüzden Adrien Felix'i, Felix Adrien'ı anlayamazdı. Onlar bir kere baştan ayrılmışlardı. Tanrı Adrien'ı kayırmıştı. Adrien adına gerçekten çok seviniyordu. Mutluydu, huzurluydu, herkes tarafından seviliyordu, zekiydi, sosyaldi. Fakat kıskanıyordu. Çünkü sahip olmak istediği her şey Adrien'daydı.

Sınıfın kapısı açıldı. Felix, içeri giren yeşil gözlü, kızıl saçlı kız ile tüm herkesin huzurunun kaçtığını hissediyordu. Bu kız, ona küçümseyerek bakan kızdı. Adı kadar emindi. O gözleri ölse de unutamazdı zaten.

"Marhaba Adrien, merhaba çocuklar. Nasılsınız? Beni sorarsanız moralim bozuk, Prens Ali ile olan buluşmamızı okulum oldugu için ertelemek zorunda kaldım. Çok kötü değil mi?"

Sarı saçlı, mavi gözlü ve pembe giyinen bir kız gözlerini büyüterek konuştu;

"Gerçekten mi? Lila bu çok üzücü!"

Lila? Felix kızı süzdü. Şaşırmıştı, bu kız hayallerinde yarattığı taslağa hiç benzemiyordu. O... O sanırım daha güzeldi. Fakat yine de beklediği gibi değildi. Ayrıca aylarca kafasında sikip tekrar yarattığı kızın kendisine küçümseyerek bakması Felix'in moralini biraz kırmıştı. Lila, Felix'in kendisini süzdüğünü fark etti ve konuşmaya başladı.

"Oo çakma Adrien gelmiş?!"

"Çakma Adrien?"

"Tatlım şaka yapıyorum. Bu arada ben Lila."

"Felix"

"Felix, şanslı, başarılı ve mutlu anlamına gelir. Umarım ismine uygunsundur Felix. Memnun oldum."

Kaba bir insandı. Yüzünün güzel olması kalbinin kötülüğünü örtmezdi. Fakat Felix bu kızın son zamanlarda ne kadar yalnız olduğunu tahmin ediyordu. Ve büyük ihtimalle bu yalancı ve kaba haline de kendiliğinden gelmemişti.

Lila elinde tuttuğu çantası ile arka sıralardan birine geçip oturdu. Ellerini cenesinin altında üst üste getirdi, bir şeyler düşündüğü anlaşılıyordu.

Adrien, Felix'e döndü ve;

"Felix, sen onun kusruna bakma. İnsanları gıcık etmek için elinden geleni yapıyor."

"Sorun yok, önemli değil."

Zilin çalması ile herkes yerlerine oturdu. Herkes birilerinin yanına oturmuştu, Felix ise kimin yanında oturabileceğini düşünüyordu. Adrien kuzenini unuttuğunu fark edince kalkıp oturabilecek boş bir yerin olup olmadığına baktı. Görünüşe göre Chlee ve Lila'nın yanı boştu. Felix Chloe'nin yanına doğru ilerlerken sınıftan içeriye koşan adımlarla gelen kısa kumral saçları olan bir kızın geldiğini gördü. Kız Chloe'nin yanına oturunca kendisine sadece Lila'nın yanı kalıyordu. O kızın yanında oturmak istemiyordu. Hayali arkadaşı da o kızda bir şeylerin olduğunu ve dikkatli olmasını söylüyordu. Böylece Felix'in oturmama isteyi artıyordu. Çaresizce Lila'nın sırasının yanına doğru ilerledi ve yanına oturdu. Öğretmen içeriye girdi ve herkesin susmasını sağladı.

"Felix, kendini tanıtmak ister misin?"

Tanıtmak mı? O ilkokulda kalmamış mıydı? Hâlâ yeni biri gelince kendilerini tanıtıyorlar mıydı? Felix kendine çok soru sorduğunu fark etti ve sırasından kalkmadan kendini tanıttı. Aslında nasıl tanıtacağını da biliyordu.

"Ben Felix, Felix Graham de Vanily."

Sınıftan şaşırdıklarını belli eden bir uğultu geldi. Graham de Vanily ailesinin sırrı tüm Paris'e yayılmış olmalıydı. Sanırım Adrien Felix'i sınıfa tam olarak anlatmamıştı. Lila da şaşırmıştı öğretmenin kafa işareti ile Felix yerine geçti. Kötü hissetmişti. Felix'in yıllardır kaçtığı meseleleri herkes biliyordu. Ve bu midesinin bulanmasını sağlıyordu.

(...)

Teneffüste Felix, Adrien ve Marinette'in kavgalarını izliyordu. Kendi tabiriyle biraz toxic bir ilişkileri vardı. Birbirlerini çok kıskanıyorlardı, hadlerinden fazla. Bu sebeplerden doğan yeni sebepler yüzünden kavga ediyorlardı. Aslında Felix onların bu hallerinden ders alıyordu. Kimseyi haddinden fazla sevmemesi ve kıskanmaması gerektiğini aklına kazıyordu.

Kavga Adrien'ın özürü ile sona erdi. Felix içinden sonunda diye geçirip oturduğu banktan kalktı. Yürürken karşısındaki aynaya baktı. Bahçede aynanın ne aradığı hakkında hiçbir fikri yoktu. Elini ona doğru uzattı, ama dokunmadı. Kenarlarına işlenmiş olan şekiller ona şeyi hatırlatıyordu, annesinin aynasını... Aynanın işlemelerine dokundu. Dokunduğu anda aslında hiçbir zaman var olmamış gibi ortadan kaybolan ayna ile şaşırdı. Annesini hatırlamıştı. Çok özlemişti. Önünde onu geride bırakmış arkadaş gurubunu gördü ve yürümeye devam etti. Kafasını sağ tarafa doğru çevirdiğinde Lila'nın ona bakan şaşkın yüzünü görmüştü. Pek önemsemedi. Bir de buna kafa yoramazdı.

Yıl'anlar ve Yılan'lar | Felila (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin