Oda

43 7 4
                                    

📍 Pendik / Kasım,2018 / 13:26

ısrarla çalmaya devam eden alarm odanın içinde kulağı sağır edercesine yankılanıyordu. bir an için kafasını kaldırdığında yüzüne vuran güneşle beraber fırladı yatağından. yanı başında duran pencereyi kapattı hemen. soğuktan kaskatı kesilmişti vücudu. rüzgar odada ne varsa dağıtmıştı, bir birine girmişti her şey. bir yanda ucuşan kağıtlar, bir yanda kırılmış çerçevelerin etrafa dağılmış  camları. devrilen saksılardan dökülen toprak yeri epey kirletmişti. uzunca bir zamandır temizlikte yapmamıştı zaten. ev ve iş görüşmeleri arasında monotonlaşan hayatı onu bir çok şeyden uzak tutmuştu fazlasıyla. dün yaşadığı onca aksiliğin üzerine uyandığında yaşadığı bu olay onu bir hayli strese sokmuştu. gördüğü manzara karşısında kısa süreli bir atak geçiriyordu. olduğu yere çöktü bir anda. derin derin nefes alıp vermeye başladı.

- ''sakin olmalıyım, sakin olmalıyım!!!''

mustafa anksiyete hastasıydı. yaşadığı olaylar sonrasında verdiği aşırı tepkiler bundan kaynaklanıyordu. onca şeyin üzerine birde annesini kaybetmesi bu hastalığını fazlasıyla tetiklemişti. çoğu zaman geçirdiği atakların ardından uzun bir süre toparlanamıyordu. aslında tüm suç yine onundu. ne doktorun verdiği ilaçları doğru düzgün kullanıyordu, nede defalarca bıraktığını söylediği halde sigarayı bırakabilmişti. aksine annesinin ölümünden sonra bir hayli arttırmıştı içmeyi ve buda onda çoğu zaman ellerinde durmak bilmeyen bir titremeye sebep oluyordu. üstüne üstlük tüm hayatı nemden duvarları küflenmiş bu odanın içinde geçiyordu. insanın bu yerde huzurlu kalabilmesi zaten mümkün değildi.

* * * *

*  *  *  *

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

tasvir;

oda;

" yirmi metrekare bir alandı tüm vaktini geçirdiği bu yer. küçüktü aslında ama ona fazlasıyla yetiyordu. üzerinde yerli yersiz çizimlerin bulunduğu beyaz ahşap bir kapısı vardı . içeri girince kapının hemen sağ tarafında lise yıllarından kalmış olan küçük bir masa, masanın üzerinde temizlenmeye temizlenmeye üstü toz tutmuş yeşil-siyah daktilosu. bir zamanlar çok fazla yazmasına rağmen artık bu hobisini de zamanla yitirmişti, öyle ki en son geçen sene yazmıştı bir şeyler. daktilonun üstünde duran rafta ise siyah büyükçe bir radyosu vardı sık sık türkü dinlediği. masanın hemen yanında da içi bir hayli karışmış bir elbise dolabı. odanın duvarları rutubetten bir hayli şişmişti. geceleri esen rüzgar sürekli gıcırdatıyordu silikonları aşınmış pencereyi, ki çoğu zaman aşınmış kısımlardan içeri giren yağmur suyu yerdeki ahşap zemininde küflenmesine sebep olmuştu. yatağının sağ arka ayağı diğerlerine nazaran daha kısa olduğu için altına yerleştirdiği küçük bir taş sayesinde dengede kalmasını sağlıyordu. yatağın hemen solunda da küçük bir komodini vardı. üzerinde kullanılmaktan bir hayli sararmış bir kül tablası ve hemen arkasında annesinin eskimiş fotoğrafı. çok güneş almadığı için bir hayli karanlık bir odaydı. farkında değildi ama bu kasvet dolu oda onu aslında daha çok bunaltıyordu."

* * * *

az sonra öylece oturup kaldığı yerden kalktı. geçirmiş olduğu atak etkisini yitirmişti tamamen, titremesi de azalmıştı. yavaşça odanın içinde gezdirdi gözlerini. bir an için duvarda aslı olan saate takıldı gözleri. saat neredeyse iki olmak üzereydi. çok fazla aç olduğunu fark etti. önce karnını doyurup sonra savaş alanına dönmüş odasını temizlemesi gerekiyordu. yerde duran cam parçalarının ayağına batmaması için sakin adımlarla çıktı odadan. mutfağa girdiğinde yemek için çok fazla bir alternatifinin olmadığının farkındaydı. buzdolabının hemen yanında duran erzak dolabından çıkardığı krakerlerle doyurdu karnını. sonra uzun bir zamandır yapmadığı temizlik işine girişti.

* * * *

📍 Pendik / Kasım,2018 / 17:18

saatlerdir temizlik yapmaktan bir hayli yorgun düşmüştü. salondaki koltuğa yaklaşarak öylece bıraktı kendini üzerine. 

- "oh be bitti sonunda" diye mırıldandı.

şimdi ne yapacaktı oda bilmiyordu. görüşebileceği bir işte kalmamıştı, ki kendisinin de bir kere daha olumsuz yanıtı kaldıracak gücü yoktu. peki neden her seferinde böyle oluyordu? elini neye atsa neden hep elinde kalıyordu anlam veremiyordu. annesinin ölümü üzerinden tam 2 yıl geçmişti ve bu 2 yıl içerisinde hayatını hiç bir anlamda düzene sokamamıştı. kira, faturalar, yol masrafları, giderler derken annesinden kalan parada bitmişti tamamen dün itibariyle. artık ne kirayı ödeyebilirdi nede herhangi bir ihtiyacını karşılayabilirdi. tek bir çıkış yolu vardı; bir an önce bir iş bulması gerekiyordu. 

bir kere daha bu olumsuz düşünceler kafasının içini öylesine doldurmuştu ki artık delirecek bir hal almıştı. son zamanlarda sürekli kendisiyle konuşuyor, kafasının içinde kurdukları ile yaşıyordu. bu daha fazla böyle devam edemezdi. artık bir şekilde birileriyle bir şeyleri paylaşıp yardım alması gerekiyordu. bir an için aklına dün karşılaştığı yaşlı kadın geldi, gözü hemen çantasını aradı salonun içerisinde. biraz sonra çantasını bulduğunda içinden dün yaşlı kadının ona vermiş olduğu kartviziti çıkardı. 

Prof. Dr. Gülsüm Demir / Psikolog - Aile Danışmanı 

gördüğü şey karşısında şaşkınlığını gizleyemedi. dün aralarında geçen konuşma belki de bunun için iyi gelmişti ona, kadın onu anlamıştı aslında. ancak bir sorun vardı, gerçekten cesaret edebilecek miydi buna. bu kadar çok kaçarken geçmişinden, oturup anlatabilecek miydi? ya daha fazla kötü olursam? ya işe yaramazsa? diye geçirdi içinden. ama başka bir şansı kalmamıştı farkındaydı. biraz daha böyle devam ederse bu düşüncelerin onu intihara kadar götüreceğini biliyordu. çekinerek te olsa kartvizitin üzerinde yazan telefonu aradı.

- ''alo buyurun'' 

- ''merhaba gülsüm hanım''

- ''merhabalar buyurun.''

- ''şey.. ben mustafa. hani dün karşılaşmıştık.''

- ''aaa hatırladım mustafacım evet, buyur seni dinliyorum.''

- ''ben şey için aramıştım aslında, müsaitseniz siz anlatmak istediğim şeyler var.''

- ''bir şeyleri anlatmak istemene çok sevindim mustafa, eğer senin içinde uygunsa sekiz gibi buluşabiliriz.''

- ''tabi uygun benim için.''

- ''tamam anlaştık o zaman.''

- ''peki nereye gelmem gerekiyor?''

- ''sana atacağım konumda buluşalım olur mu?''

- ''tamam peki, görüşmek üzere.''

- ''görüşürüz mustafacım, Allaha emanet ol.''

telefonu kapatır kapatmaz irkildi bir anda. ''gerçekten bunu yapmak istiyor muyum?'' diye iç muhasebesini yapmaya başladı. bir yanı geçmişinde kalan her şeyle beraber yaşaması gerektiği konusunda direnirken bir diğer yanı artık bir şeyleri anlatıp kurtulması, kendine bir yol çizmesi konusunda ısrarcıydı. bu sefer ikinci yolu denemeyi tercih etti mustafa, kendinden emir bir şekilde.

* * * *

📍 Pendik / Kasım,2018 / 17:52

saat neredeyse altı olmak üzereydi ve tam sekizde orda olması gerekiyordu. iki saati vardı ama hemen çıkması lazımdı bunun farkındaydı, çünkü ne metroyu nede otobüsü kullanabilecek kadar bile parası yoktu üzerinde. apar topar giyinip çıktı evden, kadının verdiği adrese doğru yürümek üzere.


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 04, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MEÇHULHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin