Bölüm 2

16 5 5
                                    

Hayatımın ilk çeyreğini yaramaz, şımarık (ailenin ilk çocuğu olma şımarıklığı da diyebiliriz) , dediğim dedik, her istediği yapılmasa da çoğu isteği yerine getirilen küçük bir kız olarak geçirdim. Seviliyordum ve bu sevginin farkındaydım. Sıradan bir memur ailesi yaşantımla derslerinde başarılı bir öğrenci olarak devam ettim bu çeyreğe.. Şu dershane zırvalıklarıylada ortaokulda tanıştım. İyi bir lise kazanmalıydım. Öyle şartlandırılmıştım. Çalışkan zeki bir kuzenim vardı. Onun yüzünden benimde çalışkanlık seviyem sorgulanıyordu aile içerisinde. O gerçekten zekiydi. Matematiği çok iyi hallediyordu. Bense çalışması gereken zekilerdendim. Çalışmadan olmuyordu pek. Yinede fazla ders çalışmaya adapte olamadım. Daha farklı ilgi alanlarım vardı. Şiir yazmak, şarkı söylemek falan.. Hani o ilk ergenliğe adım dönemleri varya o dönemleri yaşıyordum. Şarkı sözleri yazdığım defterlerim, hayranı olduğum oyuncular, hatta sabah uyandım kahvaltı yaptım dişlerimi fırçaladım gibi klasik günlük yaşantımdan ayrıntılarla dolu bir günlüğüm vardı. Hatıra defterimde vardı. Sevdiğim arkadaşlarıma öğretmenlerime benim hakkımda birşeyler yazıp tarih atsınlar diye verirdim hatta yazarkende beklerdim yanlarında. Çok önemli bir konu bu sonuçta. Hayat memat meselesi. Ergen bir kızın hatıra defteri bu tesisat borusu değil.. Hani şu sepet sepet yumurta sakın beni unutma manisi vardı ya hatırlarsınız belki herkes sayfanın sonuna bir dize kondururdu o maniden.. Sırf o mani hatrına unutmadım kimseyi hepsi aklımda isimlerinin. Defter mi? onu kaybetmiş olabilirim. O zamanlar şuursuz şahısla tanışmamıştım henüz. Tanışsaydım eminim kendini yırtardı bende hatıra yazayım diye. Sen o maniyi nerden bileceksin. Yazmayı bile beceremezsin. Herneyse işte ortaokulda öğretmenlerin gözdelerinden biri, sınıfın çalışkan kız grubu üyesi, girişken kendi çapında özgüvenli, çalışsa gerçekten dahada başarılı olabilecek bir öğrenciydim. Türkçe öğretmenim Hakan hoca vardı. İlk aşkımdı benim. Yavaş yavaş şuursuz şahıs fısıldamalara başlamıştı zihnimde. O sana bakar mı? Sen daha bebesin. Akıllı ol derslerine bak. Baban duyarsa bacaklarını kırar.. Allahtan çok çocuktum da susturdum kulak vermedim pek ona. Hakan hocayada zaten aşık maşık değildim. Sadece çok ilgili bir öğretmendi. Yazılarımı şiirlerimi kompozisyonlarımı da çok beğeniyordu. Hiç unutmam bir keresinde "sakla samanı gelir zamanı" atasözü hakkında kompozisyon yazmıştık beni birinci seçmişti. Canım hocam kıymet biliyordu işte sağolsun. En azından sınıfın çoğunluğu gibi ineklerin aç kalmaması için saklamalıyız gibi cümleler zırvalamamıştım. Hakkını vermiştim atasözünün. Tenefüslerde kızlarla Hakan hocanın yanına gidip nişanlısı hakkında sorular da sorardık garibim utana sıkıla başından def etmeye çalışırdı bizi. Haklı adam sonuçta bizene onun özel hayatından. Ortaokul bitene kadar iyi idare etti bizi sağolsun.
O yaz dedemi kaybettim. Çok hüzünlüydüm ilk kez bir ölü görmüştüm ve bu ölü benim çok sevdiğim dedemdi. Psikolojik birşeyler geçirdim ama o ara hiçkimse bunu farkedecek kadar boş değildi. Kendim farkettim ama. Böyle bir mutsuzluk, umutsuzluk, kendini biryerlere kapatma hissi vardı içimde. Allah var arkadaşım şuursuz çok destek oldu bana o dönemler. Herkes ölecek birgün dedi. Bu hayatın gerçeği dedi. Üzülme dedi. Tabi o üzülme dedi diye üzülmedim değil ama bir nebze kabulleniş oldu içimde. Herkes ölecekti sonuçta.. Dedem ölmüştü evet ama beni çok sevdiğini biliyordum. Bunu bilmek bile iyi geliyordu ruhuma. Ölen biri giderken yanında hiçbirşey götüremiyordu sevgisini götüremiyordu mesela onu bize hediye olarak bırakıyordu. Bir tebessüm, bir çift güzel laf kalıyordu geride bize.. Onun içimizde bıraktığı hislerle devam ediyorduk yolumuza. Kalanlar bu şekilde teselli oluyordu kendi kendine. Ölümü de kabullenmeyi öğreniyordu bir şekilde. Ya da öğrenmek zorunda kalıyordu.
Benim asıl anlatacaklarım hayatımın 4te2si ve 4te3nde.. Bu ilk çeyreği herkes gibi geçirenlerdenim bende..

4 TE 4Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin