-Her yerim ağrıyor.
+Bir kez daha söylenirsen, bugün aç uyursun.
Hagremichi, yine elleri ve ayakları bağlı bir şekilde sandalyede oturuyordu. Alikey biraz daha uzağında, dizlerinin üstüne koyduğu tabağa elma soyuyordu. Kaçtıktan sonra, Alikey'in evinin bodrumuna gelmişlerdi.
-Biraz bana da acı... İki gündür nem ve rutubetin içinde, karanlıkta bir sandalyede oturuyorum. Kızma ama ellerime kan gitmiyor ve silah sıktığın bacağım acıyor. Yetmiyormuş gibi, Doraken beni dövüp duruyor. Lütfen, en azından onu içeri alma. Bunu yaparsın değil mi? Abinim ben senin. Ne zaman bırakacaksın beni?
Alikey sırıttı.
+Abartma, daha sadece iki gün oldu. Cezan yeni başlıyor. Seni polise vermediğime ve karnını doyurduğuma şükret. Bacağını bile sardım. Sen Doraken'i bıçakladın ve neredeyse onu öldürüyordun, hakediyorsun.
-En azından elmaları iyi soy, kabuğunu hiç sevmem.
Alikey tabaktaki elma kabuklarını avuçlayıp Hagremichi'nin ağzına tepti.
+Böylesi nasıl?
Hagremichi ağzındaki kabukları yere tükürdü.
-Yapma ama, abi kardeş güzel bir ilişkimiz olsun istiyorum. Bir zorbaya dönüşüyorsun.
+Isır.
Alikey elmayı Hagremichi'nin ağzına soktu. Hagremichi ısırdı.
+Hayvan misin? Nasıl ısırdın la'n?
-Evdeki bütün elmaları çöpe atarsın diye söylemekten çekindim ama, favori meyvemdir.
+Neyse ne.
Bir süre sessizlik oldu.
-Korkunç bir çocuksun, Alikey. Toman'a davranışların gerçek sanıyordum ama... Sen Shinchiro'dan çok bana benziyorsun.
+Korku demiştin değil mi? Seni terbiye etmenin başka yolu var mı?
-O bende işe yaramaz ama.
+Şimdiden düzgün konuşmayı öğrendin ve itaat ediyorsun. Bence işe yarıyor.
-Ama sen, savunmasız birini ezecek kadar düştün. Canımın yandığı yetmiyor gibi bide üstüme o ayıyı salıyorsun-
+Yine Doraken'i mi çağırmalıyım? Belki yüzüne de söylemek istersin?
Hagremichi kafasını öne eğdi.
-Hayır, bağışla.
Yine uzun bir sessizlik oldu.
-Alikey-
+Hm?
-Beni bırakmayacaksan en azından benimle konuş. Yoksa kafayı sıyıracağım.
+Umrumda değil.
-Soru sorsam yanıtlar mısın?
+Hayır.
-Benden nefret mi ediyorsun?
+Evet.
Yine bir sessizlik.
-Alikey-
+Ne var?
-Bana Belemma'yla olan ilişkini anlat.
Alikey birden gözlerini ona dikti.
-Yanlış anlama, konu olsun diye yani.
+Sen... Belemma'yı nerden tanıyorsun?
-İyi bir gözlemciyimdir.
+Beni mi takip ediyordun?
-Elindeki bıçağı kullanmayı düşünmüyorsan evet.
+Düşünüyorum.
-Hayır, Doraken'den duydum.
Bir süre sessizlik oldu.
+Sen bahset, Accifuyu'dan.
-Accifuyu'yla okulda tanıştım. Beni çok kez kurtardı. Tenjiku'ya aynı anda katıldık ve onu ordan çıkarmak için İzana'nın köpeği oldum. Ona dokunan herkesi öldürdüm. Ne olursa olsun onu koruyacağım. Ama o, benden nefret ediyor.
Alikey sonunda kabullendi.
+Belemma'yla sen abimi öldürdükten sonra tanıştık. Onu çok seviyorum, eğer onun kılına zarar gelirse... Ama biliyor musun, Accifuyu senden nefret etmiyor.
-Onun için her türlü şeye katlanırım ama o, sen bana eziyet ederken kılını kıpırdatmıyor. Kötü biriyim, evet bir katilim. Ama öldürmekten zevk almıyorum. Birini yaşatmak için başkasını öldürmelisin, başka yolu yok. Korku en büyük itaat kaynağıdır. Saygı ve sevgi değil.
Alikey birden bire, bir dizinin üstüne çöküp Hagremichi'yle aynı hizaya geldi.
+Seni cehenneminden kurtaracağım.
Hagremichi'nin gözleri şaşkınlıkla açıldı. Böyle bir şey beklemiyordu. Alikey'in gözlerinin içine baktı, tanıdık gözlere. Hiçbir cevap veremedi, birden üzerine bir yorgunluk çöktü. Bağlı ellerinin imkan verdiği kadar yavaşça öne doğru eğildi ve öylece kaldı. Fısıldayarak;
-Gözlerin Shinchiro'nun gözlerine benziyor.
+Ne dedin?
Hagremichi gülmeye başladı ve birden arkasına yaslanıp kahkaha attı.
-Beni kurtarmanın bir yolu yok! Ben doğru yoldayım, bu benim seçtiğim yol!
Alikey sinirle ayağa kalktı ve meyve tabağını bırakmak için masaya yöneldi. Kabul etmesini bekliyordu, bozulmuştu.
+Ne tür bir bok olduğunu unutmuşum.
-Beni kurtarmak istiyorsan şu lanet olası ipleri çöz. Yoksa kendim kurtulmak zorunda kalacağım.
Alikey elindeki tabağı üstündeki bıçakla birlikte yere düşürdü, hızla ona doğru döndü.
+Dur bir dakika... Sen az önce ne dedin?
-Ne dedim?
Alikey gözlerini ondan ayırmadan duvara yaslı duran levyeyi aldı, kaçarken onu da getirmişti.
+Diğer bacağını da mı kırmalıyım? Böylece kaçamazsın değil mi?
-Ne- Dur. Öyle demek istemedim, şakaydı-
Ama Alikey durmadı, yüzündeki korkunç ifadeyle ona doğru yürümeye devam etti.
-Siktir, ciddi değildim. Dur, DUR!
Hagremichi sandalyeyle geriye doğru kaçmaya çalışırken takıldı ve arkaya doğru düşerken Alikey yakasından yakaladı. Hagremichi gözlerini kapattı. Ama Alikey ona vuramadan, kapı zili çaldı. Yavaşça gözlerini açtı. Zil aceleyle bir daha çaldı. Alikey Hagremichi'yi bıraktı ve sırt üstü düşmesine izin verdi. Hagremichi yere çarptığında nefesi kesildi.
+Bir yere kıpırdarsan, vücudunda hareket ettirecek kemik bırakmam.
-Hep aynı tehditler...
+Bir şey mi dedin?
-Emredersin, dedim.
+Güzel.
Zil aceleyle bir daha çaldı.
+GELİYORUM, ŞU SİKTİMİN ZİLE BASMA ARTIK!
Alikey bodrumun merdivenlerini çıkarken, Hagremichi bir kaç saniye onun gidişini izledi. Sonra gülümsedi, hızla yana doğru yuvarlanıp doğruldu. Düşüp kırılan tabağa doğru süründü ve biraz ilerisindeki bıçağı ağzıyla aldı. Havaya fırlattı ve elleriyle arkadan tuttu. Ellerini kestikten sonra hemen ayaklarını da çözdü. Sandalyeyi düzeltip oturdu ve ipleri ayağına dolar gibi yaptı. Ellerini arkada birleştirdi ve bı kaç saniye sonra Alikey yeniden içeri girdi.
+Hareket etmişsin?
-Sadece kendimi düzelttim, bu lanet iplerle daha ne kadar hareket edebilirim?
+Dalga mı geçiyorsun la'n?
Alikey hızla Hagremichi'ye yöneldi ve boğazına yapıştı. Hagremichi sırıttı.
-Üzgünüm kardeşim, artık gitmem gerekiyor. Umarım yeterince eğlenmişsindir.
Hagremichi kendini geriye doğru attı, sandalyeyle arkaya doğru düşerken iki ayağını da tüm gücüyle savurdu ve Alikey'in çenesine geçirdi. Alikey düşerken Hagremichi yerde geriye doğru bir takla attı ve merdivenlere sekerek koştu. Ama Alikey çoktan ayaklanmıştı. Onu arkasından yakaladı ve duvara fırlattı. Sinirle bir yumruk attı ama Hagremichi kafasını son anda yana kaydırarak yumruğun duvara gelmesine neden oldu. Yumruk o kadar sertti ki duvarda küçük bir çukur oluştu. Hagremichi panikledi ve yandan sıyrılıp merdivenleri ellerini de kullanarak uçarcasına çıktı. Alikey peşinden koşarken bağırdı.
+DORAKEN! YAKALA ŞUNU!
Bacağındaki yara açılmıştı ve sıcak kanların aktığını hissedebiliyordu. Acıyla yüzü buruştu ama yakalanmamalıydı. Tam o sırada merdivenler bitti ve kendini küçük bir evin ortasında buldu. Doraken'le bir saniye bakıştılar. Ve Doraken arkasından atlarken Hagremichi kanepeye zıpladı, oraya bastı ama bacağına saplanan acıyla dengesi bozuldu ve kanepeyi devirirken ortadaki cam sehpayı kırdı. Alikeyin merdivenleri çıkmayı bitirdiğini gördüğünde, kapıya yetişemeyeceğini anladı. Bütün gücüyle koştu ve cama omzuyla daldı. Cam kırılırken dışarıya uçtu ve cam parçalarının üstüne düştü. Hızla ayağa kalktı. Kollarına, bacaklarına saplanmış camlara ve kan dolu kıyafetlerine aldırış etmeden, bütün dişlerini göstererek sırıttı. İkisi de camdan kudururcasına atlarken Hagremichi arkasını döndü ve düşe kalka koşarak ona şaşkınlıkla ve korkuyla bakan insanların arasında kendini kaybettirdi. Alikey içindeki bütün öfkeyle küfürler ederek posta kutusunu tekmeledi.
+SİKTİR! KAÇIRDIK ELİMİZDEN!
-Nasıl kaçtı ki? Elleri ayakları bağlı değil miydi bunun?
+ANAHTAR ALSAYDIN YANINA!
-BAĞIRMA, UNUTMUŞUM!
+DİĞER AYAĞINI DA KIRMALIYDIM!
-Her yeri de dağıttı piç, delirmiş. Yine yakalarsın, sopan duruyor sonuçta.
+Aynı şeye ikinci defa kanmaz.
-Boşver o zaman, zaten böyle bir adam değilsin... Hadi içeriyi toparlayalım.
Alikey sakinleşmişti, başıyla onayladı.