🔞Kırmızı(12.)

2.3K 88 63
                                    

-FOTOĞRAF-

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

-FOTOĞRAF-

Ben, onun zaafı olmayı kabul etmiyordum. Sırf onun duyguları var diye, bunlara katlanmak zorunda değildim. Bu bencillikten başka bir şey değildi, bu durumu kabul etmek istemiyordum. Fark etmiştim bir şeyleri, benden hoşlanabileceğini bu yüzden peşimde olduğunu defalarca düşünmüş fakat ihtimal vermek istememiştim. Oluru yoktu çünkü ve oluru olmadığını ona söylersem ne tepki vereceğini bilmiyordum. Fena yerden yakalanmıştım, onun düşmanım olmasını yeğlerdim sanırım. En azından bir kurtuluşum olurdu, şimdi bile onun elindeydim ve kurtuluşum yoktu. Bana istediğini yapabilir, beni kolayca yönetebilirdi. Hayatıma girdiğinden beri yaptığı gibi.

Önümdeki şarap bardağından bir yudum daha aldım ve bitmesini sağladım. Boş bardağı masanın üzerine bırakırken, kanımda gezen hafif alkolden olsa gerek ağrılarım biraz olsun kendini geri plana atmıştı. O, sürekli telefon görüşmesi yaparken yanımda oturuyor, ben bir şey demeden de konuşmuyordu. Genelde İspanyolca konuştuğu için söylediklerinden bir şey anlamıyordum, durum oldukça can sıkıcıydı. Aklımda dönen tek şey eve gitme isteğimdi, bunu da ona söylememe rağmen sanki bahane bulur gibi sürekli önüme bir şey koymuştu.

"Señor!"

Seslenerek içeri giren adam, telefonu yüzüme kapatandı. Ona doğrudan bakmaya çekindiğim için yandan sinirli bir bakış atarken, karşımdaki adama yaklaştı. Bir şeyler konuştular ve sonra o cebinden benim telefonumu çıkarıp ona verdi. İlgi odağım onlara dönerken, sabırsızlıkla telefona baktım. Gül beni öldürecekti, eve gelip de beni bulamadıysa kesinlikle defalarca aramıştı! Çoktan polise gitmiş de olması ihtimaller arasındaydı.

Konuşmaları bittiğinde bakışlarını bana çevirmiş, saygıyla kafasını eğip bir saniye kadar beklemiş ve sessizce bizi tekrar başbaşa bırakmıştı.

"Telefonu suratıma kapatırken bu kadar saygılı değildin!"

Ağzımın içinde mırıldanarak arkasından konuşurken, duyup duymadığını umursamadan gözlerimi ondan çektim. Dudaklarında küçük bir tebesssümle bana bakan adama karşı gözlerimi kıstım. Kaşlarımı kaldırıp, çenemi hafifçe öne atarak telefonumu işaret ettim.

"Verecek misin?"

Başını sanki olağan bir şeyi söylemişim gibi sallamış ve elinde çevirdiği telefonu bana uzatmıştı.

"Elbette, senin telefonun."

Biraz şüpheci yaklaşarak yavaşça elimi uzatıp telefonu tuttuğumda, kendini geri çekmişti. Beklediğim gibi telefonu vermemezlik yapmamasına hem şaşırmış hem sevinmiştim. Onu gerçekten anlamayarak yüzüne son bir kez bakıp telefonumun şifresini girdim ve kayıtlı aramalara baktım. Mükemmel, bir insan 50 kere nasıl aranabilirdi! Attığı yüzlerce mesajı saymıyordum, ne açıklama yapacağımı bilemeyerek stresle dudaklarımı ısırdım. Gözlerimi kapatıp, telefonu masanın üzerine atarken sinirle soludun. Ne yalan söyleyeceğimi bilmiyordum, beni görmeden onu nasıl rahatlatabilirdim emin değildim. Saat gecenin bir yarısıydı, hatta sabah oluyordu ve uyanık olup olmadığını bilmiyordum. Derin bir nefes alıp telefonu tekrar geri aldım ve hâlâ geçerli bir yalan bulamamışken aradım onu.

KIRMIZI +18(2021)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin