İki Ayrı İstanbul

234 10 0
                                    

Seni benimle birlikte ülkeye dönmeye ikna etmiş hatta farklılık olsun diye deniz aşırı yolculuk yapmaya karar vermiştik. Yolculuk sırasında dinlenmeye çekildiğimizde sırt cantandan bir kitap çıkarıyor ve sevdiğin; altını cizdigin bölümleri boğuk ve tok sesinle bana okuyordun. Seninle birlikteyken her an yeni bir şey katıyordun bana. O sıralar içsel yürüyüşlerim çoğalmıştı. Yine o yürüyüşlerin birinde gezinirken bir duvara rastlamıştım. Bu engeli nasıl aşacağımı bilmiyordum Barba.

Bu sabah uyumanin üstünden bir ay kadar geçmişti, medya durulmuş; etraf sakindi. Yine başucunda sana bir şeyler okurken elini kipirdattin. Heyecanla;

"Doktor!
Hemşire!"
Diye kosustururken dışarda bekleyen annenler panik ses tonuna korkmuş ne olduğunu anlamak için kollarımdan tutmuş cevap bekliyorlardı.

"Barba, barba" dedim kekeleyerek.
"Elini kıpırdatti"

Herkes şükürler ediyor dört bir yana dağılmış doktor hemşire diye bağırıyorlardı derken uykusuz gecelerin bitkinligine dayanamamış bayilip düşmüşüm. Gözlerimi açtığımda azarlamaya kendilerini hazırlamış bir kaç iri yarı doktor;

"Hastamizin durumu günden günden iyiye gidiyor fakat böyle giderse bir de size müdahale etmek zorunda kalacağız, lütfen uykunuza ve yemenize dikkat edin!"

O an o kadar mutluydum ki söyledikleri çok seyi duymamistim bile. Uyanacaktin ve ben sana aslında daha çocuk yaşlardan beri seni sevdiğimi soyleyecektim. Hatta seninle evlenme hayalleri bile kurdum. Bu güzel haberden sonra yolculugumuza -yüreğimizdeki- geri dönebiliriz.

Yolculuk sırasında pek neşeli değildin. Derdini paylaşmak değil; coğrafyadan, tarihten bir şeyler anlatiyordun sürekli. Çok uyuyor, az yiyordun.
Ülkeye döndüğümüzde önce beni eve bıraktın. Yol boyunca tek kelime etmedin. Bavulumu kapıya kadar getirdin, sımsıkı sarılıp teşekkür ettin.

"Dikkat et kendine"
diyebildim.

Benim yanımdan ayrıldıktan sonra ne yaptın, nereye gittin bilmiyorum. O gece sosyal hesaplarına çok eglendigini gösteren fotoğraflar attın. Ben dönüşün sessiz olur sanıyordum ama oyle olmamıştı. Seni anlamaya çalışmayı birakali çok olmuştu. Ben seni zamana bırakmıştım.
O gece yorgunluktan yaklaşık 14 saat uyumusum. Ertesi sabah kendimi bir et lokantisina atmıştım. Masayı her cesitiyle donattirmistim kendi kendime özlediğim şeyin ziyafetini verecektim. Ağzım tıka basa doluyken sen aradın. Yemekten nefes alamiyordum sesim boğuk boguktu. Nerde olduğumu söylememe fırsat vermeden saçma bir panik olmustun.

"Nerdesin sen?
Sesin neden öyle?"

Zar zor yutkunmus açıklamayi yapmistim. Bana Amerika'ya dönmem konusunda ısrar ediyordun. Seni hiç anlamiyordum normalde, ama bu sefer dahada anlamsız bir panikle gitmemi istiyordun. Sinirlenip;

"Ne yapacağımı sana mı soracağım? İstediğim zaman gider istediğim zaman dönerim ! Tıpkı senin gibi ! "
diye bağırarak telefonu yüzüne kapattım. İştahım kesilmedi aksine söylene söylene yemeye devam ettim. Bir hafta sevdiklerimle vakit geçirdikten sonra sana haber vermeden Amerika'ya geri döndüm. Güya aklimca burnunu surtecektim.
Aradan haftalar geçiyor ne arıyor ne de soruyordun. Dayan diyordum kendi kendime, "dayan elbet gelecek", "elbet yine bana sığınacak".

Kendimi avuttugum o güzel öğleden sonrasında yudumladigim aroması yumuşak kahvemi bilgisayar klavyemin üstüne puskurterek dışarı çıkartmıştım. O da neydi öyle ! Ne skandaldı ama ! Yoo yanlış anlama bu sefer senin sayfanda değil bildiğin Türkiye'den haberler kısmındaydım. Haber aynen şöyleydi;

"Genç yetenek bir dahaki ayın başından itibaren siyah-beyaz renklerimize katılacak"

Boy boy fotoğrafların vardı her yerde. Şok olmuştum. Ergenlik çağlarimizda imkansız artık diyip kestirip atıyordun. Futbol senin hayallerinin başkentiydi. Şimdi delisi olduğun takımda oynayacaktin. Sevinçten haberi tekrar tekrar okuyor sevinç çığlıkları atıyordum. 10 numaralı formani kaldırmış poz vermiştin, yüzündeki mutluluğu görmemek imkansızdı. Seninle bir gün otururken olmasını istedigin şeyleri sormuştum.
Kendinden emin alaycı bir ses tonuyla;

BARBA (Kitap Oluyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin