Sınıfıma girdim. Ders yabancı öğretmenindi. İngilizce özür dileyip yerime oturdum.
"Neredeydin?"
"Hiç. Biriyle uğraşmak zorunda kaldım." Kız neden bana yapışmıştı?
"Benimle neden ilgileniyorsun?" Omuz silkti. Sorumun cevabını gerçekten merak ediyordum. İnsanların gözlerini önyargı bürünümüştü. Peki ya Melis?
"Çünkü diğerleri gibi değilsin. Bu sınıftan içeri girdiğimde anladım. Herkes merakla bana bakarken sen umursamadın. Sende bir şeyler vardı. Adımı söylediğimde herkes gülerek sana baktı. İlginç geldin." Önüme döndüm.
"Peki. Ama şimdiden söyleyeyim, benimle takılma derim. Kimse sana yaklaşmaz."
"Seçimi bana mı sunuyorsun yani?" Gözlerinde ufak bir umut pırıltısı belirdi.
"Kızlar! Ağzınızı susun!" Gülmemeye çalışsam da kahkahamı tutamadım. Bu adamı ciddiye alamıyorum.
"Üzgünüm hocam!" Melis bana yaklaştı ve fısıldamaya başladı.
"Geldiğimden beri birkaç şey öğrendim. Karşı sınıftaki çocuk, Berk, sana ne olursa olsun yaklaşmazmış. Ama yemekhanede yanına oturdu. Neden?"
"İnan ben de bilmiyorum. Bugünlerde ona bir şey olmuş." Önüme döndüm. Garip aksanla birşeyler anlatmaya çalışan hocayı kimse iplemiyordu. Herkes kendi alemindeydi. Arkama yaslanıp dersin bitmesini bekledim.
"Yeşil, hadi kantine inelim!" Melis'i onaylayıp ayağa kalktım. Kantine indiğimizde Melis elimdeki parayı hızla aldı.
"Ne istiyorsun?"
"Sen mi alacaksın?"
"Zaten o sıraya gireceğim. Boşuna yorulma." Şaşkınlıkla kaşlarımı çattım.
"Çikolata alacaktım. Kafana göre bir şey al fark etmez." Arkasını dönüp giderken düşündüm. Teşekkür etmeli miydim? Kalabalık sırada bir sürü büyük liseli vardı.
"Çekilin biraz!" Cırlayarak elleri ile herkesi ittirdi. Birden en öne geçmişti. Ablaya cırlayarak istediklerini söyledi. Abla cırlamamasını söyleyerek istediklerini verdi. Melis koşarak sıradan çıktı. Para üstünü ve çikolatamı verdi.
"Teşekkürler. Ne yaptın öyle?" Yüzüne 'Ben Melis'im canım.' tarzı bir ifade yerleştirip eliyle kendini işaret etti.
"Sen otur geliyorum." Kantinin iki bölmesi vardı. Birinden -eğer yemek alacaksanız- fiş alıyordunuz. Diğerine fişi verip yemeğinizi alıyordunuz. Elindeki fişi sallayarak ablaya cırlamaya başladı. Gülümseyerek masalardan birine oturdum. Çikolatamdan büyük bir ısırık aldım. Melis elinde tostu ile karşıma oturdu.
"Böyle tuttuğunu koparacaksın." Güldüm.
"Bana seni anlat." Kaşlarımı çattım yeniden.
"Neyimi anlatayım?"
"Nelerden hoşlanırsın? Boş zamanlarında ne yaparsın? Anlat işte, Yeşil kim?"
"Kitap okumaya bayılırım. Yemek yemek en büyük hobimdir. Bir de buz pateni yapıyorum." Gözleri şaşkınlıkla açıldı.
"Buz pateni mi? Ben hep yapmak istemişimdir ama hiç cesaret edemedim."
"Okul çıkışı gideceğim. Benimle gelmek ister misin?"
"CİDDEN Mİ?!"
"Çok bağırma herkes bize bakıyor. Ve evet. Çıkışta benimle gelebilirsin."
"Tamam! Ama annemle konuşmam gerekecek." Omuz silktim. Huzursuzca kıpırdandı yerinde.
"Peki neden Yeşil?"