Sweater Weather

105 10 26
                                    

Bir sonbahar güneşine daha elveda demişti Doyoung. Ailesine düşkünlüğü belki de yaşadığı ebeveyn eksikliğinden geliyordu. Ne hissetmesi gerektiğine duyguları değil, mantığı karar verirdi hep. Taeil onun tam tersiydi. Sevgiyle ve ilgiyle büyümüştü. Ailesini çok severdi. Ne zaman bir olay ters gitse duygularıyla hareket edip düzeltmeye çalışırdı. Şimdi küçük bir kızları vardı bu iki gencin. Eksikleriyle kusursuz olan bu iki genç, sevgilerinin meyvesine bir buğday tarlasında çıkan lale misali davranıyordu.
-
Doyoung sehpanın üzerindeki çiçek saksısını aldı ve güzel kızının yetişemeyeceği yükseklikte olan pencere kenarının önüne koydu. Küçük kız babasına bakıp gülümsemelerini sunarken mutfaktan Taeil sesleniyordu. Hava biraz yağmurlu ama bulutsuzdu. İçeride şömine yanıyordu ve mutfaktan Taeil'in yeni fırından çıkardığı leziz çikolata parçacıklı kurabiyelerin kokusu tüm eve dağılıyordu. Doyoung güzel bebeğini bebek sandalyesine oturtup dolaba yöneldi. Bu sırada Taeil kurabiyeleri tabağa yerleştiriyordu. Doyoung dolaptan sütü çıkartıp iki bardağa doldurdu. Taeil kendisine kahve yapacaktı. Doyoung ise güzel kızı ile sevgiyle yapılmış kurabiyeleri süte batırarak yiyecekti. Güzel kızları Luna, Taeil babasına bakıp gülümsediğinde Taeil de ona karşılık vermişti. Yağmur biraz daha artmış sesi daha duyulur hale gelmişti. Luna parmağıyla bahçeyi gösterip babasına işaret etmişti. Doyoung'du bu, kızı isterse yapardı.
Balkonun kapısını açtığıyla birlikte dışarı çıkmış çıplak ayaklarını çimenlerle buluşturmuştu. Beyaz gömleği yağan yağmurla ıslanıyor fakat Doyoung bunu umursamıyordu. Kollarını iki yana açmış yüzü gökyüzüne dönmüş şekilde dönüyordu kendi etrafında. Taeil onun bu hallerini kaçırmamak için çoktan kamerayı açmış ve yağmurun altında sevgili eşinin kolları arasında yerini almıştı. Küçük kızları da onları izlerken onlar her bir güzel anı kaydediyordu. Doyoung sırılsıklam olmasına aldırmadan hızla içeri girip güzel kızları Luna'yı da kucaklamıştı. Birlikte yağmur eşliğinde dans edeceklerdi. Onlar böyleydi işte, duyguları en uç noktalarında yaşayan iki çılgın ebeveyn ve ebeveynlerine ayak uydurmakta hiç zorlanmayan güzel kızları Luna.
————

Akşam oluyordu yavaştan, Johnny kucağındaki küçük bebeğine bakıp derin bir iç çekti. Zamanın ne kadar hızlı geçtiğini kavrayamadan yaşlandığını hissediyordu. Johnny kucağındaki bebeğini yatağa yatırdığında uyuduğundan emin olmak için bir süre beklemişti. Odanın sıcaklığını çok terletmeyecek ve üşütmeyecek dereceye getirdiğinde kapıyı kapatıp odadan çıkmıştı. Ten sevdiği ile kendisine kahve yapıyordu. Uzun süre olmuştu birlikte zaman geçirmeyeli. Yorgunlardı halsizlerdi ama aşıklardı işte. Ne kadar zor olsa da katlanıyorlardı çoğu şeye.
Johnny kahvesini alıp L koltuğun ucuna oturduğunda hemen diğer yanına da Ten oturmuştu. Ne konuşuyorlar ne de susuyorlardı. Gözleri yetiriyordu birbirlerini anlamaya. Johnny uzun süre gözlerini ayırmadı sevdiğinin kahve irislerinden. Derince bakıyor sevgi sözcükleriyle anlatamayacak kadar hoş görünüyordu. İkili kahvelerini bitirdiğinde Ten ayağa kalkmış elini Johnny'ye uzatmıştı. Johnny Ten'in elini tutup kalktığında ne yapacağını anlamamıştı. Ten bir süre ellerine bakıp kendisinden yapılı bedene sarılmıştı. Kalp atış sesleri beyninde yankılanıyordu.
Johnny kırmızı dudaklarını sevgili eşi Ten'in beyaz tenine dokundurmuştu. Ten başta ürperse de sonrasında ellerini Johnny'nin beline daha sıkı kavramıştı. Johnny Ten'in saçlarını okşuyor bir yandan da sevdiğine öpücükler konduruyordu. Ten teması sevmezdi, tabi bu temas Johnny'den geliyorsa işler tersine dönerdi. Temasın sahibi Johnny ise Ten tüm bedeniyle bütünleşmek istiyordu. İkili gözlerini kapatıp anın büyüsüyle sarılmaya devam ederken çoktan gece olmuştu...
———————

Jaehyun son kez sonuna kadar açmıştı gözlerini. Uykusuzluktan bayılmak üzereydi fakat çok sevdiği güzel kızı ve oğlu uyumak bilmiyordu. Taeyong'u uyandırmak istemiyordu, zaten yeterince yorucu bir hafta geçirmişti. Jaehyun bunları düşünerek çocuklarına daha da ilgili bir baba oluyordu. Sonunda küçük kızı uyuduğunda beşiğe yerleştirip oğlunun uyumasını bekledi. Birkaç ninninin ardından oğlu da uykunun huzurlu kollarındaydı artık.
'Taeyong uyurken çok güzel' diye düşünmüştü Jaehyun bir süre. Seviyordu onu, her şeyden fazla ve tutkuyla.
Jaehyun derin nefes alıp yavaşça sevdiğinin yanına uzandı. Taeyong'un uyanmamasına özen gösteriyordu. Son zamanlarda gerçekten yorgundu. Jaehyun kısa süre sonunda uykuya daldığında Taeyong gözlerini aralamış sevgilisinin dağınık saçlarını okşamıştı.
"Güzel sevgilim her şeyin en iyisini hak ediyorsun keşke daha önceden tanısaydım seni sana minnettarım Jaehyunum" demişti. Jaehyun bunları duyduğu gibi hafif tebessüm etmişti. Taeyong eşinin uyumadığını anladığında ufak bir kıkırdamış ardından sıkıca sarılmıştı sevdiğine. Jaehyun ve Taeyong tek beden olmuşlardı. Bir elmanın iki yarısı tamamlanmıştı artık.. Jaehyun sevgilisine bakıp "sen benim kadere inanma sebebimsin Taeyong..." demişti.
————————————————————————

Okuduğunuz için teşekkür ederim🤍💚

Bir sorununuz olursa her zaman buradayım umarım haftanız güzel geçiyordur🖤

Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ü anmamızın 83. yıldönümü.. saygı sevgi ve minnetle anıyoruz<3

Not My Problem//Nct {Texting}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin