Jungwoo uzun süredir sevgilisinin yorgun olduğunu hissediyordu. Lucas hissettirmese bile o çok yorgun ve kırgındı. Bazen boş bir duvara bakarken gözleri dolardı Lucas'ın, Jungwoo görmeyecek sanardı ama Jungwoo hep sevdiğini izlerdi. Tanrı'nın ona bir hediyesiydi Lucas.
Herkese neşe saçan o çocuk, yalnız kaldığında tüm hayatından nefret ediyordu. Kızmıyordu kimseye kızamıyordu. Sadece yorgundu işte. Hak etmediği şeyleri yaşamıştı ve bu onu çok yıpratıyordu. Jungwoo bunun farkındaydı. En sevdiği playlisti açmıştı Jungwoo. Havada hafif sis biraz da çiselenen yağmurun esintisi vardı. Şömine yanıyordu, en azından küçük odayı ısıtabilecek kadar. Lucas puf koltuğun üzerine oturmuş telefonla ilgileniyordu. Şarkıyı duyar duymaz kafasını kaldırmış Jungwoo'yu aramıştı gözleriyle.
İki kahve iris birbirlerine tutkuyla akarken Lucas zamanın durmasını istemişti. Çok aşıktı..
Tutkularının ellerini birleştirerek büyümesini sağlayan bu iki aşık birbirinde kaybolurken yorgun adam şarkıyı mırıldanmaya devam ediyordu."Başını göğsüme yasla"
Jungwoo diğer puf koltuğa oturup Lucas'ı kendine çekmişti. Güzel vanilya ve ağır erkeksi parfümü burnuna ilişince memnuniyetle gülümseyip burunlarını birleştirmişlerdi.
Lucas, Jungwoo'nun üzerine uzandığında yorgunluğunu bir kez daha hissetmişti."Tek uyuşturucumuz aşkımızdı"
Jungwoo üzerinde yatan bedenin tüm yorgunluğunu, kırgınlığını, yaşanmış ve yaşanacak olan tüm kötü anlarını kendine çekmek istercesine sıkı sarılıyordu. Lucas kısa süre içinde gözlerinin dolduğunu hissetmiş ruhunu şarkının ahengine bırakmıştı.
"Aşkım, benim tek gerçek dostum, bu gerçekten son mu?"
Jungwoo derin bir nefes alıp ellerini çok sevdiği ipeksi saçlara çıkarmıştı.
"Sevgilim, sen çok özelsin. Her ne olursa olsun yanında olacağımı biliyorsun değil mi Yuk-hei'm? Kırgınlığını üzüntünü her şeyi bir kenara atmak ve sana yeni bir sayfa açmak istiyorum. Hatta eski sayfaları siktir edip direkt yeni bir defterle başlasak bu dünyaya? Neden seni kırmalarına göz yumuyoruz ki? Bırakalım ve sadece mutlu olduğumuz şeyleri yapabileceğimiz bir defter kullanalım. Olur mu bebeğim?"
Jungwoo Lucas için her şeyi göze alırdı. İstisnasız her şeyi..."Kendimize bir kayık bulduk ve güneşe doğru yelken açtık"
Lucas yerinde doğrulurken gözlerinin dolmasına engel olamamıştı. Bir süre burukça gülümsedikten sonra,
"Yeni sayfaları da siktir edip benimle evlenmeye ne dersin Kim Jungwoo?" Demişti.
Jungwoo anın büyüsüyle gülümsemiş şapşal şapşal Lucas'a bakmıştı.
"Sen ciddi misin Yukhei?" Jungwoo şaşkınca sorduğunda Lucas tüm ciddiyetiyle cevap vermişti "Evet," "evet ciddiyim seni şapşal"
Jungwoo duyduğu cevapla sevdiğinin dudaklarına kapanmış uzun soluklu nahif bir öpücük kondurmuştu.
Lucas uzun süre sevdiği adama sarılırken şarkı da sonlara geliyordu. Yorgun ve bir o kadar da kırgın olan bu adam son dakikalarda bile detone olmadan ilerliyordu.
"Seni seviyorum Lucas"
"Sana aşığım Jungwoo""Artık her kelime bir fısıltı,
ve her ses bir şarkı,
ve tüm yapraklar üstümüzde hışırdadıkça,
yola devam etmek yok,
bu son..."————————————————————————
Haechan duştan henüz yeni çıkmış üzerini giyiniyordu. Mark'ın çok sevdiği gömleğini hoddiesinin üzerine giymiş ve Mark'ın eşofmanlarından birini de altına geçirmişti.
Mark mutfakta akşam yemeği hazırlarken Haechan merdivenlerden zıplayarak iniyordu.
Mark onun gelişini duyduğuyla birlikte gülümsemeye başlamıştı.
Haechan saçlarını yine kurutmamıştı. Mark ona ne kadar söylese de Haechan kurutmamakta ısrarcı oluyordu.
Mark akşam yemeğini fırına atıp minyon sevgilisine sıkıca sarılmış ve kucağına almıştı.
"Haechan kaç yaşına geldin ve hala dalin mi kullanıyorsun sevgilim?" Mark kıkırdayarak sorduğunda Haechan kafasını Mark'ın boynuna gömmüş;
"En azından bal ve ilkbahar gibi kokmuyorum Mark Lee" demişti.Mark kısa bir kahkaha attığında Haechan da onun kahkahasına gülmüştü.
Evlerinden şarkı asla eksik olmuyordu. Ve bu şarkı tam da onlar içindi."Yukarıdan gönderilen melek dünyamı aydınlattığını biliyorsun"
Mark Haechan'ı kucağından indirmeden odalarına çıkarmış ve yatağa oturtmuştu. Saçlarını kurutup yemek yemeleri gerekiyordu.
Mark saç kurutma makinesinin fişini takıp çalıştırdığında Haechan'ın saçları yavaş yavaş kabarmaya başlamıştı.
Haechan Mark'a öylesine güzel bakıyordu ki, cennetin en nadide parçası karşısındaymış gibi..."Ben yıkılmış acı çekerken...Beni kaldırmaya geldin."
Mark Haechan'ın saçlarını kurutup biraz krem sürdükten sonra yataktan indirmiş "Artık yemek yemeliyiz" demişti. Haechan çok şanslı hissediyordu Mark gibi birine sahip olduğu için.
"Ben kurumuş bir nehirken...Sel gibi yağmaya geldin."
İkisi de mutfağa indiğinde yanık kokusunu ilk alan hep olduğu gibi yine Haechan'dı.
Mark fırında unuttuğu yemeğin yandığınu görünce biraz üzülmüş sonrasında 'yapacak bir şey yok' moduna girmişti.
Mark tepsiyi lavabonun içine atıp "Hadi pizza sipariş edelim" demişti.
Haechan memnuniyetle kabul ettiğinde sipariş vermişlerdi."Hayat bir içki ve aşkın yıldızlarımı ortaya çıkarmak üzere"
Mark siparişi verdikten sonra koltuğa uzanmış Haechan'ı beklemeye başlamıştı.
"Hae gel artık birlikte bir şeyler izleyelim" demişti.Hae koşar adımlarla koltuktaki sevgilisinin ayak ucuna oturmuş ev sahibi haricinde her şeye benziyordu. En sonunda dayanamayıp Mark'ın göğüsüne kıvrıldığında uyumamak için kendiyle savaş veriyordu.
Mark, "beni göklere çıkarıyorsun Haechan..""Göklere çıkmama izin ver"
"Sana minnettarım Mark, iyi ki varsın seni seviyorum"
"Seni seviyorum Hae"
________________________________
Okuduğunuz için teşekkür ederim💚🤍
Hepinize başarılı mutlu ve sağlıklı bir hafta diliyorum💗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Not My Problem//Nct {Texting}
HumorUnicorn boynuzu müsait bir yerinize yerleşsin sohbet grubu Taeyong : Benim kimseye küfür ettiğimi duydunuz mu? Renjun:Hayır Taeyong : Kimseye hakaret ettiğimi duydunuz mu? Renjun:Hayır Taeyong :Kimseye argo konuştuğumu duydunuz mu? Renjun:Hayı...