8. Bölüm - Bana İyi Gelmiyorsun

3.6K 155 7
                                    

Bizim Erimle aramızda bir nefeslik bir mesafe kalana kadar bana yaklaştı. Erim eliyle dudağımın hemen üzerinde olan unları sildi. Bir an için ikimizde kıpırdamadan o şekilde kaldık ve..

Ve telefonum çaldı. Biz bir anda gerçekliğe dönüp birbirimizden uzaklaşırken Erim’in gözleri tezgahın üzerinde titreyen telefonuma gitti. Bende aynı anda telefona baktım. Toprak arıyordu.

Erim dengesizce güldü. Sanki küfür edercesine, Toprağı gülüşüyle dövercesine bir kahkaha çıktı ağzından. Ben bir süre telefonla bakıştıktan sonra kendimi toparlayıp elimi isteksizce telefona götürüp aramamı cevapladım.

“A- al?”

Daha demin olanlardan o kadar kafam karışmış, o kadar etkilenmiştim ki. Yaşadığım ani şokun etkisiyle sesim hiç çıkmamıştı. Konuşmayı unutmuştum sanki. Boğazımı temizledim. “Alo?” dedim. Sesim öncekinden daha güçlü çıkmıştı.

“Duru, nasılsın canım?”

“İyi”

Sesim o kadar ruhsuz ve düz çıkmıştı ki. Söylediğim ‘iyi’ kelimesine ben bile inanmamıştım. Bu sırada gözüm Erim’e kaydı. 

Daha önce yapmakta olduğumuz krep karışımını karıştırıyordu. Yavaş yavaş krepi karıştırırken göz ucuyla bana bakıyordu. Bir kulağı bendeydi.

“Özledim seni,” dedi Toprak. 

“Öyle mi?” dedim. Ben de seni özledim gibi bir şey söylemek istememiştim.

“Öyle tabi. Buluşalım müsaitsen?” 

“Olabilir”

“Akşam seni efsane bir yere götürüyorum o zaman”

“Peki”

“8 gibi alırım seni. İlk yemek yeriz birlikte, ne dersin?”

“Tamam”

“ Çok öpüyorum canım”

“Bende, görüşürüz”

Telefonu kapatıp Erim’e döndüm. Toprağın söylediklerini ne kadar duydu bilmiyorum ama yüzü düşmüştü. Haklıydı tabi, ne diyebilirdim ki?

Telefonu yavaşça tezgahın üzerine koydum. Her hareketim ürkekçeydi. Daha demin yaşananlardan dolayı hala biraz titriyordum, kalbim hala deli gibi atıyordu.

Erim ise tek kelime etmeden krep karışımını karıştırıyor, daha demin hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu. Ben Erim’e bir adım yaklaşıp, açıklama yapmak istercesine; “Erim,” dedim.

Sesim Erim’e karşı hiç olmadığı kadar kırılgan ve yumuşak çıkmıştı. Erim elindeki büyük, tahta kaşığı bırakıp; “Etrafı temizleyelim mi? İştahım kaçtı benim,” dedi.

Başımı onaylarcasına salladım. Un savaşında kirlettiğimiz her yeri temizledik. Birbirimize tek kelime bile etmeden, sadece temizledik.

Yaklaşık yarım saat sonra her yer arınmıştı. Mutfak, eskisinden de temiz görünüyordu. Ama ikimizde hala un içindeydik. 

“Sen git yüzünü yıka. Ben krepleri hazırlarım,” dedi Erim aklımı okumuş gibi.

Tuvalete gidip ilk yüzümü, sonra dirseklerimi ve kollarımı yıkadım. Üzerimdeki un lekeleri orada kalmaya mahkumdu ama en azından yüzüm temizlenmişti.

Su yüzüme vururken içimde nedenini anlayamadığım bir boşluk oluştu. Musluğu kapattım ve yüzümü havlu ile kuruladım.

Sonra ise musluğun üzerindeki aynadan yansımama baktım. Baktım, baktım ve baktım. Yüzümde hiçbir kas oynamıyordu. Bana neler oluyordu böyle?

Her Şeye RağmenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin