16. Bölüm - Seni Seviyorum

3K 144 6
                                    

Diğerlerinden daha kısa bir bölüm oldu ama yapacak bir şey yok tam ayarında güzeldi, sayfa sayısını uzatınca tadı kaçtı sanki.

Bölüm kısalığından dolayı diğer bölüm için çok bekletmeyeceğim.

Keyifli okumalar

^^

Öğlen yemeğinden sonra yine koy değiştirdik. Yeni geldiğimiz koyun biraz ilerisinde minicik bir ada vardı. Adanın üzerinde sadece bir ev vardı ama terk edilmişti, belli.

Evi uzun uzun inceledim. Beyaz ev büyüktü ve epey penceresi vardı. Hiçbirinde cam yoktu. Bu evin bir aralar yaşanılabilir olduğuna eminim.

"Evi çok mu merak ettin?" diye sordu Toprak.

"Evet şahane görünüyor," dedim. "Yüzelim mi oraya?"

Diğerlerinden de onay almamla yüzmeye başladık karşıdaki adaya. Ellerimize terliklerimizi almış ilerliyorduk.

On dakikalık yüzüşümüzden sonra nihayet vardık. Her ihtimale karşı terliklerimizi giyip adadaki evi keşfe başladık.

Ev değil malikane gibiydi. İçi, göründüğünden çok daha büyüktü. Evin içi eşyasızdı. Bazı yerlerde bitkiler yeşillenmeye başlamıştı. İçini çok sıkıcı bulup adanın arkasına geçtim.

Ben arka tarafta neler var bakınırken önümde Erim ve Ada'yı gördüm.

Olduğum yerde donakaldım. Onlara bakmaya başladım. Erim'in eli Ada'nın omzundaydı. Ona bir şeyler anlatıyor, bolca mimik kullanıyordu.

Kavga ediyor gibi bir edaları yoktu ama sanki tatsız bir konu konuşuyorlardı. Buradan bile aralarındaki gerginliği sezmek mümkündü. Öyle hissetmemem gereksede içimdeki küçük kıskançlık taneleri kıpırdadı. Erim'in yanındaki o kız olmamalıydı.

Kaç dakika onlara baktığımı bilmiyorum. İfadesizce izliyordum onları. İçim her seferinde daha çok kırılarak, burkularak.

Bileğimde bir el hissedince arkama telaşla döndüm. Miray ile göz göze gelince Miray bakışlarını benden Erim'lere kaydırdı.

Yine Miray'a yakalanmanın verdiği telaşla soğuk terler dökmeye başladım. Tabi soğuk terler dökersin Duru, yaptığın yanlış bir şey olunca böyle elin ayağına dolanır işte.

"Ne oluyor?" diye fısıldadı Miray.

"Nasıl ne oluyor?"

"Ne var Erim'le aranızda?"

"Ne diyorsun Miray? Bir şey yok tabi ki"

Miray birkaç saniye önce tuttuğu bileğimi hala bırakmamıştı. Bileğimden beni evin arkasına, kör noktaya çekip karşımda dikildi; "Yalan söyleme bana," dedi.

Yalan söylemiyordum ki. Yani, neredeyse... Ama bunu ben sesli söyleyene kadar kadar kimsenin söylemesini, hatta düşünmesini istemiyordum.

"Ben sana neden yalan söyleye-"

"Duru. Bak ben sizi bir süredir gözlüyorum. Biliyorum var bir şeyler. Belki adını sizde koyamıyorsunuz. Ama bana söyleyebilirsin, lütfen"

Miray'ın sıcak ve alışık olduğum bakışları beni taradı. Söylediklerinde samimiydi. Miray yeri geldiğinde hiperaktif bir çocuk gibi davransa da ona güveniyordum. İçimde yaşadığım kaosu paylaşacağım biri varsa bu kişi Miray olabilirdi.

Yazın başından beri yanı başımda olan başka kim vardı ki zaten? Beni anlayabilecek biri varsa bu kişi karşımda duran ve bana sanki büyük bir kimya keşfi yapmak üzere ağzımı açacakmışım gibi bakan Miray'dan başkası olamazdı.

Her Şeye RağmenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin