—3 ay önce——Hyunjin—
"Hyunjin, sana verdiğim çizim kopyalarını getirdin mi?"
Duyduğum tanıdık sesle kafamı yaptığım çizimden kaldırmadan, "Daha yapmadım." diye cevapladım.
"Oğlum 2 hafta oldu sana vereli. Yapamayacaksan bari getir de hocaya geri vereyim. Sürekli de çiziyorsun, bunları neden yapmadığını anlayamadım."
"Zamanım yok." Yalan değildi, bir türlü onlara yapmaya zaman bulamamıştım. Tabii biraz da çizmeye değer görmemiştim çünkü kendime çizebileceğim çok güzel birisini bulmuştum çoktan. Yani o kopyadaki hayali insanları çizmeme gerek yoktu.
Yanımda bir hareketlenme olduğunda kafamı çevirip hevesle oturduğunun aksine hevessiz ve istediğini alamamış şekilde ayağa kalkan arkadaşıma baktım. İnsan kendindeki samimiyeti her zaman karşı tarafta aramamalıydı. Özellikle de bende. Yoksa sonu hep hüsranla bitiyordu.
"Kolay gelsin sana." diye mırıldanıp uzaklaştığında bende resmime geri döndüm. Şimdi sıra ten rengindeydi ama nasıl yapmam gerektiğini bilmiyordum. Hep onu o karanlık mekanda renkli ışıkların altında görüyordum.
Boş atölyeyi tanıdık zil sesi doldururken gözlerimi resimden alıp pencerenin kenarında unuttuğum telefonuma baktım. Şu an kalkmaya o kadar üşeniyordum bitene kadar bir süre boş durmuştum. Tekrar resime odaklanmak için önüme döndüğümde bu kez de üst üste mesaj bildirim sesi yankılandı. Elimdeki fırçayı sinirle yerine bıraktım ve oturduğum yerden telefonu almak için hızla kalktım.
Kendime not: Bir dahakine telefonunu tamamen kapat.
Telefonu elime aldığımda tekrar çalmaya başlamıştı. Hoparlöre alıp "Başın dertte değilse kapat." diye söylendim. Gözlerimi çoktan kararmış havadan çekip resmimin yanına doğru yöneldim.
"Önemli bir şeyi bölüyorum galiba." Arkadaşımın neşeli çıkan sesine karşı ister istemez gözlerimi devirmiştim. Her zaman bu kadar enerjik olabilmeyi nasıl beceriyordu?
"Evet Lix, bütün hevesimi."
"Güzel haber o zaman. Geçen bizi götürdüğün mekana geçiyoruz arkadaşlarla." Birkaç tıkırtı ve kapı sesi sayesinde evden çıktığını anlamıştım.
"Gelirsin."
"Gelemem-" Şu an aslında ne söylese kabul etmeyecektim ama geçen ki mekan demesi kafamda ampullerin yanmasını sağlamıştı.
"Ya da gelirim. Kaç gibi geçersiniz?"
"10 gibi. Almaya gelirim derdim ama kıymetli motorunla götün donarak gelmeyi tercih edersin diye düşünüyorum."
"Bu bir zevk meselesi. Anlayamazsın." İstemsizce güldüm. Motoruma karşı anlayamadığım bir nefreti vardı.
"Kıçımın zevki. Görüşürüz orada."
Göremeyeceğini bilmeme rağmen başımı aşağı yukarı salladım ve aramayı sonlandırdım.
İki haftadır bazı geceleri o mekana gidiyordum ve her gitmemde onu görüyordum. Gözlemlediğim kadarıyla orada çalıştığını belki de mekanın sahibi olabileceğini düşünüyordum. Bir de sevgilisi olduğunu gözlemlemiştim. Sürekli dip dibelerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
like you do | minbin
Fanfiction"Ne oldu aşık mı oldun? Gözlerini alamıyorsun üzerimden." Minho tek kaşını yukarı kaldırmış yarım bir sırıtışla kendisine bakarken sarhoşluğunun da etkisiyle biraz yavaş ve kısık sesle konuşmuştu. Changbin gözlerini kaçırmadan Minho gibi kısık sesle...