Girişteki özenle işe aldığı iki güvenliğin arasından baş selamı verip geçerken epeyce geç kalmış olduğunu düşündü. Elindeki rulo haline getirdiği kağıtları daha da sıkıştırıp rehavet içinde tembelce attığı adımlarını sıklaştırdı. Gündüz vakti olduğundan henüz açılmamış barın içi sessiz ve ferah duruyordu. Arkadaşının kendi odasında olduğunu düşündüğünden adımlarını o tarafa çevirdi.Odaya girdiğinde Chan'ı görememesinden dolayı içinden kağıtları bırakıp evine geri dönmek geçti. Geç falan kalmamıştı işte. Yaklaşık beş gündür evden ihtiyacı olmadığı sürece çıkmayan bedeni yerini yadırgar vaziyetteydi. Bu beş gün içinde bir kedi ne yapıyorsa onu yapmıştı sadece. Bolca düşünme vakti de olmuştu tabi. Hislerini çokça sorguladığı bir zamanı bırakmıştı arkasında. Woo'nun olmaması başta kocaman bi dağın diğer tarafına geçmek gibi gözüksede aslında öyle olmadığını aşılamıştı kendine. Farkındalık yaşamıştı. Ek olarak kafasını dağıtmak için yeni bir diziye de başlamıştı.
Bu sırada ise Chan arada uğrayıp durumuna bakıyor, bar hakkında bilmesi gereken bir şey olursa söylüyordu. Changbin işleri çok boşladığının farkındaydı ama elinden bir şey de gelmiyordu. Minho ile o geceden sonra ne konuşmuş ne de görüşmüşlerdi. Her şey eski haline dönüyor gibiydi.
Odadaki deri koltuğa yayılarak otururken elindeki kağıtları masaya bırakması, kağıtların kenarları havada kalır şekilde düzleşmesini sağladı. Dört kağıt vardı ve her birinde insan vücudunun farklı bölümleri çiziliydi. Sabah Chan aramış ve dün gece geldiğinde kağıtları onda unuttuğunu, getirip getiremeyeceğini sormuştu. Changbin, Chan'ın resimle alakası olmadığını biliyordu. Bir anda ortaya çıkmış dört gizemli resmin sahibini merak etmişti çünkü gerçekten yetenekli olduğunu düşünmüştü.
Kapının açılma sesiyle kafasını kaldırdı. Chan'ın gelmesini bekliyordu ama karşısında beklediği kişi yerine Minho duruyordu. Masanın üstünde duran çizimleri el çabukluğuyla koltuğun üstüne ters bıraktı.
"Sen buralara gelir miydin ya? Bar el değiştirdi sanmaya başlamıştım artık." Minho'nun mutlu çıkan sesini duymak Changbin'in istemsiz gülümsemesini sağladı.
"Gözlerini kapat bak şu an el değiştiriyor," sağ bacağını sol dizinin üstüne attı. "Ama bar değil."
Minho arkadaşının günler önceki haline göre daha iyi olduğunu gördüğü için rahattı. Karşısındaki diğer deri koltuğa yerleşti hemen.
"Ee neler yaptın?" Sol kolunu koltuğun arkasına atıp yerinde biraz daha yayıldı. "Gelebildin mi kendine?"
"Zaten kendimdeydim?"
Minho'nun tek kaşı yukarı kalkarken yüzünde alaycı bir ifade oluşmuştu. Tam cevap verecekken ise açılan kapı ile vazgeçip Changbin'e bakmaya devam etmişti. Kimin geldiğini biliyordu zaten dönüp de bakmasına gerek yoktu.
Chan odaya telefonuna bakarak girdi. İçeride de sadece Changbin'in olduğunu düşünüyordu.
"Getirdin mi çizimleri?"
Kafasını kaldırdığında odada Minho'yu görmeyi beklemediği için kapıyı kapatmak için giden boştaki eli havada kaldı. Changbin arkadaşının neler çevirdiğini henüz bilmese de Minho ile arasında geçen konuşma sonrası tabi ki bu durumdan işkilleniyordu. Kendine zaman ayırdığı bir dönemden geçtiği için rafa kaldırmıştı sadece bu konuyu. Ne de olsa o kadar salak değildi ya(!)
Chan şaşkınlığını bir kenara bırakıp kapıyı kapattı, ardından da telefonu cebine attı. Minho ise yüzündeki, Changbin'e göre tamamen sahte olan, gülümsemeyi silmiyordu hala.
"Ne çizimi?" Bu soru beklenildiği üzere Minho'dan geldi. Chan gergin bir gülümsemeyle elini ensesine atarken Changbin'e yardım et yoksa sıçacağım bakışları atıyordu. Sağlam bir yalana ihtiyacı vardı şu an. Changbin gözlerini devirdi.
"Ben kafam dağılsın diye çizim yapmaya başladım. Birkaç gündür öyle çiziyordum da, bana referans olsun diye Chan bir arkadaşından çizimler getirmişti bir ara."
Üst üste yalan sıkarken kendini rahatsız hissetti. Minho'nun yüzündeki gülümseme silinmiş, tek kaşı havada bakıyordu ikiliye. İnanmış gibi gibi duruyordu ama yine de emin olamadı Changbin. Anlayamıyordu karşısındaki adamı.
Göz göze gelmek istemediği için bakışlarını pencereden dışarı çevirdi Changbin. Yalan söylemekten gerçekten nefret eden bir yapısı vardı ve şimdi özellikle Minho'ya karşı bunu yapışı... İçinden yeni yeni türettiği küfürleri sunuyordu arkadaşına.
"Ya evet. Alayım ben onları en iyisi." dedi Chan eğilerek koltuktan çizimleri alırken.
"Merak ettim. Göstermeyecek misin bana?" Minho kafasıyla kağıtları işaret ediyordu ısrarla.
"Bakmak istiyorsan tabii, bak."
Chan çizimlere dikkatlice bakan sevgilisinin üzerinden gözlerini alamazken Changbin iki arkadaşı arasında kalmış gibi hissediyordu. Kendi yaşadığı şeyi Minho'nun yaşıyor olması hem de en yakın arkadaşının buna sebep oluşu moralini bozuyordu. Chan ne kadar bir şey anlatmasa da hareketleri ele veriyordu onu.
"Jinnie demek," Parmak uçları kağıdın köşesinde duran imzanın üzerinde gezdi, "güzelmiş. Bir de Changbin'in çizimlerini görmek gerek." Kağıtları Chan'a uzattı umursamazca.
"Değil mi Changbin?" Gözlerini inatla arkadaşının gözlerindem ayırmayan Minho 'sence bu kadar aptal mıyım?' der gibi bakıyordu. Yani Changbin öyle anlamıştı en azından.
"Gösteririm bir ara." diye konuyu kapatmaya çalıştı.
Changbin çizim konusunda kötü sayılmazdı. Lise yıllarında ders dinlemek yerine bir şeyler karalayıp çizerek en azından belirli bir seviyede olduğunu düşünürdü. Ama nam-ı diğer Jinnie kadar da değildi tabi ki.
Minho masanın üstündeki saate göz ucuyla baktı. Öğleden sonrası olmuştu çoktan.
"Jisung ve Seungminle buluşacaktık. Kaçıyorum ben geç kalmayayım."
Yayılarak oturduğu koltuktan kalktı. Chan kafasını sallarken Minho'nun dudaklarına uzanmış fakat Minho kafasını çevirdiği için yanağından öpmek durumunda kalmıştı. "Görüşürüz sevgilim." diye mırıldandı Chan, Minho çoktan odadan çıkmış kapıyı çekerken.
Changbin bu anı beklediği için Chan'ı kolundan tuttuğu gibi yanında oturttu.
"Ne sikim çeviriyorsun oğlum sen? Az önce neden yalan söyledim ben Minho'ya? Çizimler ne ayak?" Bütün soruları ardı ardına sıraladı genç adam. Arkadaşı kafası karışık, çaresiz gözlerle bakıyordu ona.
"Ben çok büyük sıçtım sanırım."
"Anladık orasını. Ötmeye başla şimdi."
Chan olan biten her şeyi arkadaşına anlatmaya başlamıştı. Kapıda onları sessizce dinleyen Minho'dan ise bihaberlerdi.
-
bu bolumu sadece 8hanji askim yazdi ehe
ŞİMDİ OKUDUĞUN
like you do | minbin
Fanfic"Ne oldu aşık mı oldun? Gözlerini alamıyorsun üzerimden." Minho tek kaşını yukarı kaldırmış yarım bir sırıtışla kendisine bakarken sarhoşluğunun da etkisiyle biraz yavaş ve kısık sesle konuşmuştu. Changbin gözlerini kaçırmadan Minho gibi kısık sesle...