*medya bolume o kadar uyuyo ki aglayabilirim her an*
-
Güneş çoktan doğmuş, ışınlarını Changbin'in odasından içeri sızmasını sağlamıştı. Bu ise uyuyan gençleri rahatsız etmekten başka bir işe yaramıyordu.
Changbin yattığı yerden rahatsızca kırpırdandığında alt taraflarında hissettiği şeyle anında bunu yapmayı kesti.
Uykusuzluğunu bir kenara bırakıp gözlerini açtığında ise ilk başta yüzüne vuran ışıktan dolayı gözlerini geri kapatsa da sonrasında açık tutmaya zorlamış ve uyuyan bir Minho'yla karşılaşmıştı.
Gevşekçe kapalı olan gözler, uzun kirpikler ve hafif aralık duran dolgun dudaklardan Changbin gözlerini çekemezken istemsizce "Nasıl uyurken bu kadar güzel olabilir amına koyayım." diye mırıldandı.
Bu adamın güzelliği inanılır gibi değildi.
Genç adam daha fazla güzel yüzü izleyemeceğini anladığında kafasını ondan uzaklaştırdı ve tam o sırada bulundukları pozisyonu fark etti.
Vücudunun yarısı, hatta yarısından da fazlası Minho'nun üzerindeydi. Demek bu yüzdendi uyanırken hissettiği şeyin nedeni. Resmen adamı yatak niyetine kullanmış, üstüne çıkıp uyumuştu. Bu da bir yerlerinin fazla temas etmesine neden olmuştu.
Başını iki yana ben iflah olmam dercesine sallayıp sol bacağını yere koyduktan sonra üst vücudunu da Minho'nun uyuyan bedeninden uzaklaştırdı.
Sağlam ve sessiz bir şekilde ayağa kalkabildiğinde derin bir nefes verip etrafına bakındı. Odası hiç sevmediğinin aksine çok fazla ışık alıyordu bu nedenle panjurları hep kapalı tutardı fakat dün gece bunu unutmuş olmalıydı. Bunları en başında kimin açtığı da büyük bir soru işaretiydi.
Telefonunu almak adına elini cebine attığında orada olmadığını fark etti. Tam da o sırada Minho yüzünü kendisine doğru çevirmiş, bir elini de yüzünün altına koymuştu. Bu hareketiyle büzülen dudaklara bakmamak için büyük bir çaba sarf etti Changbin.
Aklını Minho'dan uzaklaştırmayı başardığında telefonuna bakındı ve yere düşmüş olduğunu görünce eğilip aldı. Bildirimlere göz attığında Chan'dan bir sürü cevapsız arama olduğunu görmüştü.
Changbin hiçbir şey yapmadan telefonu geri cebine koyup Minho'ya son kez bir bakış attı. Tam odadan çıkacakken ise durup kapının hemen yanındaki düğmeye bastı ve panjurların kapanmasını sağladı. Böylece Minho bir süre daha uyuyabilirdi.
Aşağıya indiğinde geldiğinin aksine mekanın çok daha boş olduğunu gördü. Bu yüzden rahatça kenardaki koltukların birisine kendini attı ve Jeongin'in yerine gelen barmene eliyle içki getirmesi için işaret verdi. Herhangi bir şey söylemesine gerek yoktu önüne ne konulsa içerdi şu an.
Duyduğu melodik sesle telefonunu çıkarıp arayana baktı Changbin. Şaşırmamıştı.
Telefonu açıp hevessizce kulağına götürdü.
"Efendim?"
"Nerdesiniz lan siz?"
Changbin'in tek kaşı istemsizce yukarı kalkarken "Siz derken?" diye sordu ve devam etti. "Ayrıca bağırma sabah sabah. Siktin kulağımı."
"Hahahah bi' de bilmemezlikten geliyo ite bak." Duyduğu alaycı sesle Changbin bir terslik olduğunu anlamıştı. Chan'ın sarhoş olduğu da konuşmasından anlaşılıyordu. "Lan bir gece kavga ettik diye ne hemen sevgilimi almışsın koynuna?! Adam mı bulamadın kendine he? Ne yapayım dedin ben aldatıldım, arkadaşımda aldatılsın diye mi düşündün?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
like you do | minbin
Fanfic"Ne oldu aşık mı oldun? Gözlerini alamıyorsun üzerimden." Minho tek kaşını yukarı kaldırmış yarım bir sırıtışla kendisine bakarken sarhoşluğunun da etkisiyle biraz yavaş ve kısık sesle konuşmuştu. Changbin gözlerini kaçırmadan Minho gibi kısık sesle...