2

29 2 0
                                    

"Nereye gidiyoruz?" Deniz'in gerginliği istemese de ses tonuna yansımıştı. Yaptığı hatanın şimdi farkına varıyordu, hiç tanımadığı bir adamla bilmediği bir yere gidiyordu üstelik telefonunu da evde unutmuştu. Tek temennisi yan koltukta dikkatle arabayı süren adamın doğruları söylüyor olma ihtimaliydi. Kaan çocuğun sorusu üzerine gülümsemişti.

"İlaçlar doğru kararları vermeni, önündeki gerçekleri görmeni engelliyor değil mi? Kazadan sonra tüm bu tedavi sürecinin tekrar etmesine üzüldüm."Deniz duydukları üzerine şok olmuş bir şekilde Kaan'a doğru dönmüştü. "Neyden bahsediyorsun sen?" Telaş ve öfkeyle sorduğu soru Kaan'ın gülmesine sebep oldu, sonra yeniden maskesini takıp mahçup bir ifadeye bürünmüştü.

"Üzgünüm, Giray sana bunların hiçbirini anlatmadı mı?" Neyden bahsettiğini anlamayan Deniz tüm bunların gerçek olmadığına inanmaya çalışıyordu. Giray ondan bir şey saklamazdı, saklamazdı değil mi?

"Aslında değişmemişsin, aynı Deniz'sin hatta belki daha sağlıklı bile olabilirsin. Sana bakarken bazen Giray doğru olanı mı yapmış diye düşünüyorum, bazen hatırlamamak daha iyi olabiliyor." Deniz aklının karıştığını hissediyordu. Ne tepki vermesi gerektiğini ne demesi gerektiğini bilmeden öylece kalakalmıştı. Üstelik neredeyse şehirden de ayrılmışlardı.

Giray onu çok merak edecekti, çokta kızacaktı. Bu yüzden içten içe kendine kızmadan edemiyordu. Araba bir tarlada yıkık dökük bir binanın az uzağında durmuştu. Deniz hızla etrafı incelemeye çalıştı. Binanın eski bir depoolduğu barizdi, önündeki park halindeki iki üç lüks araca bakıp içeride birilerinin olduğuna emin olmuştu.

"İşte geldik, in bakalım küçük." Kaan söylendikten sonra beklemeden arabadan inmiş ve ellerini üzerindeki siyah kabanın ceplerine koyup yüzünden düşmeyen gülümsemesi ile Deniz'in inmesini beklemeye başlamıştı. Deniz arabadan inerken onları takip eden diğer arabanın da park ettiğini ve adamların indiğini görmüştü.

Kaan'ın direkt olarak karşısına geçtiğinde bir süre aralarında sessizlik hüküm sürdü. Kaan eski depoya bakarken bir şeyler düşünüyor gibiydi. Yavaşça cebine koymuş olduğu bir elini havaya kaldırıp ufak bir selam verdi ama Deniz kime selam verdiğini görememişti.

"Deniz, eğer geçmişinle yüzleşemeyeceğin kadar korkuyorsan şimdi üçe kadar sayacağım eğer gitmek istiyorsa kaçman için sana zaman tanıyacağım. Benim sana tavsiyem, asıl korkman gereken şeye kaçmaman."Deniz Kaan'ın ne dediğini tam olarak anlamasa da depoda ne olduğunu merak ediyordu. Kaan sayarken sabırla bekledi. Birkaç kez kararını gözden geçirmişti ki Kaan son rakamı da söyleyip Deniz'i kolundan tuttu.

Beklemeden depoya doğru yürümeye başlamıştı. Deniz ona yetişmekte zorlanıyordu ama sorun yoktu, bir an önce ne görecekse görmek istiyordu. Tam deponun önüne geldiklerinde Kaan sonunda maskesini indirmiş sert bir şekilde Deniz'e bakıp koca demir kapıyı iterek içeri girmişti.

Deniz içeri girer girmez ardından kapanan kapıyı umursamadan etrafına bakınmaya başladı. Kimse yoktu, kaşlarını çatıp arkasını döndüğünde Kaan'ın ona alay dolu bir yüz ifadesi ile baktığını fark etmişti. "Kandırdın beni" sensin yüksek çıkmasını önemsemeden kapının önünde dikelen sarışına doğru bir adım attı. Kaan başını olumsuz anlamda salladı "sadece biraz sabırlı ol Deniz."

Başka bir şey söylemeden Demir kapıyı açıp çıkmış ve ardından kapatıp kitlemişti. Deniz sinirle soludu, kullandığı ilacın etkisi yüzünden olsa gerek adam akıllı tepki dahi veremiyordu. Korkuyordu hatta korkudan ve soğuktan titremeye başlamıştı fakat bu samanlık dolu depodan çıkabilmesinin imkanı yoktu bu yüzden çabalamaya bile gerek duymamıştı. Üstelik duyduğu tekerlek sesleri ile arabaların uzaklaştığını da fark etmişti.

Kapının önündeki arabalar neden oradaydı, Kaan kime selam verdi bunları düşünürken daha fazla ayakta durmamak için yere çöküp sırtını duvara yasladı. Bacaklarını iyice kendine çekip ısınmak için ufacık bir hale gelmişti.

Kaç saat orada öylece durdu bilmiyordu ama sonunda duyduğu tekerlek sesleri ile başını hızla dizlerinden kaldırıp kapıya doğru bakmaya başladı. Kısa bir süre sonra kilit sesi gelmiş ve Demir kapı gürültüyle açılmıştı. Yaşlı gözleri yüzünden bulanık görüyordu, gözlerini sildikten sonra kapının girişinde durmuş öylece kendisini izleyen bedeni incelemeye çalışmıştı.

İçi tuhaf bir hisle dolmuştu, korkması gerekirken daha önce hiç görmediğini düşündüğü kişiye karşı  tarif edemediği bir tanışıklık hissi duyuyordu. Adamın kehribar   rengi gözleri, açık kahve saçlarıyla oldukça hafızlara kazınacak yakışıklı bir tipi vardı. Soğuk havası ve bakışları olmasa klasik bir adamdı  aslında. Siyah kotu, üzerine giymiş olduğu siyah kabanı ve siyah boğazlı kazağı ile baştan aşağı siyah giyinmiş sıradan bir insan gibi duruyordu.

Fakat Deniz içeri girdiği ilk anda sıradan biri olmadığını fark etmişti. Adamın yüz ifadelerinden ne düşündüğüne dair herhangi bir şey çıkartamamıştı. Kendisine doğru yaklaştığını fark edince oturduğu yerden kalkmadan bacaklarını iyice kendisine doğru çekip sıkıca sarıldı. Burada başına bir iş gelirse aptallığı yüzünden kendisini asla affetmezdi.

Sonunda önünde diz çöken adamla iyice duvara yaslandı, aralarında tuhaf bir sessizlik vardı. Deniz şu an nasıl bir şeyin içinde olduğunu bilmiyordu, tepki bile vermeyecek kadar uyuşmuş hissediyordu zaten. Adam elini uzatıp soğuk parmaklarıyla çenesine dokunduğunda yüzünü dikkatle incelemişti. Öylece kendisine bakan adamdan sonunda durabildiği ilk sözler, tanıdık ses tonu ve tanıdık dokunuş aklına kazınmıştı.

"Seni çok özledim"

—————

Çok uzun bir süre önce kendim için yazdığım hikayeleri yayımlamaya karar verdim fakat eğer yorumlar veya beğendiyseniz oy verirseniz fazlasıyla sevinmiş olurum. Okuduğunuz için teşekkürler.

Saudade / GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin