Deniz, Bulut Giray'ı tutarken evden nasıl çıktığını bile bilmiyordu. Üzerindeki sarı civcivli pijamaya mı yoksa dağınık saçları ve haline mi üzüleceğini kestirememiş, utançtan kıpkırmızı olmuştu. Şimdiyse Yekta siyah lüks arabasına yaslanmış sırıtarak sigara içip kendisini izlerken -Deniz araba markasından pek anlamazdı- o utançtan karşısında kıvranıyordu.
"Ne bakıyorsun bana öyle? İlk kez mi gördün?" Deniz dayanamayıp sinirle söylendi. Yekta bu haliyle daha fazla eğlenmeye başlamış olacak ki keyfi yerinde gibiydi. Kısa bir süre dönüp Deniz'in çıktığı müstakil eve baktı "hep böyle bir evde yaşamak istemiştin, seninle pembe panjurları da olsun mu diye dalga geçiyordum" Yekta düşünceli bir şekilde o eve bakarken konuşmaya devam etmişti "ne zaman böyle hayaller kursan hep hevesini kursağında bıraktım."
Parmakları arasındaki izmariti öylesine bir yere fırlatıp kendisine merakla bakıp ne demek istediğini anlamaya çalışan denizi kolundan yakaladığı gibi kendine çekmişti. "Neden biliyor musun?" Deniz, öylece yüzüne bakarken şaşkınlığından faydalanıp önce yanağından öpmüş sonra gözlerinin önüne düşen uzamış, yumuşak saçlarını geriye doğru atmıştı "ben o hayallere yakışmıyordum. O hayallerdeki hayatı kurmaya karar verirsen bir gün, yanında olamazdım." Deniz dudaklarını birbirine bastırıp başını eğdiği zaman Yekta onu kendine daha çok çekip sıkıca sarıldı. Bunu yapmayı o kadar uzun zaman beklemişti ki fark etmese dahi elleri titriyordu.
Deniz o an kendini tutmayı bırakıp Yektanın özlediği kokusuyla rahatlamış ve gözyaşlarını serbest bırakmıştı. Yekta Deniz'in sırtını okşarken Deniz öfkeyle sessizliği bozmuştu "ben seni 6 senedir bekliyorum Yekta." Büyük olan duydukları üzerine burnunu Deniz'in saçlarına yaslayıp özlediği kokusunu solurken gözlerini kapattı. "Öleceksin sandım Deniz, ya seni kaybetseydim?" İkisinin de kırgınlıkları ve kızgınlıkları vardı fakat Yekta tam o sırada izlenme hissiyle başını çevirip evin penceresinden kendisine bakan bedenleri fark edince aklı çoktan dağılmıştı.
Gözlerini kısarak Giray'ı görmezden gelip Bulut'a odaklandı. O sırada Bulut başta korkup yanında sinirle ikiliyi izlemekte olan Giray'ı dürtmeye başladı "bana mı bakıyor o? Hı bana mı bakıyor?" Cevap alamayınca Giray'ın yanında olduğunu sonunda fark edip iyice ona yanaşmış ve dil çıkartmamak için kendini zor tutmuştu.
"Bulut'a hâlâ sinir oluyor musun?" Deniz bir anda duydukları üzerine kafasını kaldırıp Yekta'nın baktığı yöne baktı, olayı anlayıp aceleyle başını olumsuz anlamda sallamıştı "hayır hayır! Yani öldüreceksen benim yüzümden olmasın Giray üzülecek ya." Yekta bu sözler üzerine gülüp Deniz'in bu sefer soğuktan kızarmış yanaklarını fark ederek onu kendinden iyice ayırdı "şimdi eve git, yarın tekrar geleceğim." Deniz birkaç saniye öylece durup kendisine bakan Yekta'yı izlemişti "beni yanına almayacak mısın?"
Yekta başını öne eğip bir süre sessiz kalmıştı "şu an değil bebeğim, ama yarın seninle uyuyacağım." Deniz duyduklarına cevap vermeden sadece bakmaya devam etti. Yekta ona gülümsemiş ve son kez yanağından öpüp sıkıca sarıldıktan sonra gitmesi için serbest bırakıp eve giden bedeni izlemeye başlamıştı.
"Kazayı hâlâ hatırlamıyor mu?" Yekta duyduğu sesle başını olumsuz anlamda salladı. Bu sırada sesin sahibi, kendisine göre ufak tefek kalan çocukta yanına ulaşmıştı. Yekta kısaca açıkladı "travma yüzünden diyor doktoru, çoğu şeyi hatırlıyor ama o hafta kayıp"
Deniz eve girmeden önce dönüp son kez Yektaya bakmıştı ama yanında başka birini görmeyi beklemiyordu. Karanlıkta tam olarak seçemediği için yüzünü görememişti, onlara dikkatle baktığı sırada kapı bir anda açılınca korkuyla yerinde sıçradı. "Ne oldu? Beni-" Bulut konuşsa bile Deniz onu dinlemeyi bırakıp tekrar Yekta'ya baktı fakat Yekta çoktan arabaya binmiş ve uzaklaşmaya başlamıştı bile.
Deniz bunu üstelemek yerine sonra sormayı aklına kazıyıp kendisini içeri çekiştiren Bulut'a uyum sağladı. Giray salonda tekli koltuğa oturmuş tavırlı bir şekilde kapalı televizyona bakarken Deniz ve Bulut bu görüntüyle gülmemek için kendilerini zor tutmuşlardı. "Ne diyormuş o şerefsiz?" Giray'ın sözleri üzerine Bulut ve Deniz kısa bir süre göz göze geldiler, Deniz hızlı davranıp kendisini abisinin kucağına atmış ve öylece kalan Bulut'a dil çıkartmıştı. Giray bir şey söylemeden dizlerine yerleşmiş olan Deniz'e bakarken sorusunun cevabını alabilmek için yineledi "Deniz?"
"Hiç! Yarın beni alacak beraber zaman geçireceğiz." Giray hayretle Deniz'e baktı "Deniz sen işin ciddiyetini kavrayamıyor musun abicim?" Bulut'un orada olmasına takılmadan kucağındaki çocuğu kendine doğru çevirip göz göze gelmelerini sağlamıştı.
"Deniz, sen ölümden döndün ve biz buna kimin ya da neyin sebep olduğunu dahi bilmiyoruz. Sırf seni o kuyudan kurtarmak için, ki kendin istedin bunu? herkesi, Yekta'yı, konumumu, itibarımı feda ettim. Şimdi hiçbir şey olmamış gibi Bataklık'a geri mi döneceğiz?" Deniz bu sözler üzerine uzun zamandır göz ardı ettiği gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalmıştı.
"Ama değişti, her şey değişti. Ben onu gördüm o eskisi-" Giray öfkeyle Deniz'in sözünü kesmişti "Bizim ruhumuz böyle, tabiatımız böyle Deniz!" Deniz'in duyduğu fakat kabullenemediği gerçekleri abisinin bağırarak yüzüne vurması canını yakmıştı. "Biz kötü insanlarız, bir tane akıllı yok aramızda tüm bunlara katlanma diye sana güzel bir hayat kurmaya çalışıyorum." O an Deniz bazı şeylerin farkına varmış gibi dolan gözleriyle abisinin sözünü kesti.
"Beni bırakıp dönecektin demi? O yüzden mi-" aklına gelen şeylerle şok olmuş ve oturduğu yerden kalkıp gözlerini kendisine donuk bir şekilde bakan Bulut ve Giray'ın üzerinde gezdirmişti "Burada bana yeni bir hayat kurup geri dönecektin demi?" Bulut daha fazla dayanamayıp araya girmek zorunda hissetmişti.
"Evet Deniz bir oyundu. Kazadan sonra bulunduğunda doktorun bize bazı şeyleri hatırlayamayacağını söyledi. Bu seni kurtarmak için bir fırsattı. Başta Giray ve Yekta bu konuda anlaştılar, Giray sana yeni bir hayat kuracak ve Yekta senden uzak duracaktı. Ama sonra işler değişti, Yekta sözünü tutmadı."
Deniz yaşadığı duygu karmaşasıyla ne diyeceğini bilememiş, öylece kalmıştı. Duyduklarına inanmak istemiyordu fakat gerçekler ortadayken kör gibi görememişti hiçbir şeyi. Kızgındı, üzgündü ama içinde bir yerlerde onlara hak veriyordu.
Deniz bu konuda tek kelime etmeden doğrudan Bulut'a doğru dönmüştü "bana söylemek istediğiniz, bilmem gereken başka bir şey var mı?" Bulut kısa bir süre Giray'a baktı fakat Deniz o an bundan çok daha fazlası olduğuna emin olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saudade / Gay
Teen FictionSaudade: Portekizcede bir şeyin ya da aşık olunan bir kimsenin yokluğunda hissedilen derin duygusal durumu, özlemi ifade eder. Kelime, ağırlıklı olarak özlenen şeye ya da kimseye hiçbir zaman kavuşulamayacağı duygusunu içinde barındırır.