Giray bir gün büyünün bozulacağını da, Deniz için kaçtıkları geçmişin gelip onları bulacağını da çok iyi biliyordu. En başında Denizle temiz güzel bir hayata başlamayı kendisi de düşünmüştü fakat Giray her şeyin başında Yekta kadar kötüydü, onun kadar acımasız ve en az onun kadar günahkardı. Deniz de haklıydı birlikte büyüdüğü sevdiği, sevildiği ve ailem dediği insanlara nasıl ihanet edebilirdi? Deniz için yeni bir hayat kurma düşüncesi güzeldi fakat Giray'da diğerleri kadar oraya yakışmıyordu.
Giray da diğerleri de aynı adam tarafından yetimhaneden alınmış, belli bir yaşa kadar yetiştirilmişti. Deniz onlar gibi değildi, Giray onu bulup Bataklık'a sokarken de oradan kaçarken de saf, temiz Deniz olarak kalmıştı. Tüm bunlar eğer işin içinde Deniz olmasa Giray'ın umrunda olmazdı ama şimdi işler değişmişti.
Kanlı ellerini elindeki beyaz mendille silerken son kez şaheserlerine bakmıştı, yerdeki adamları önemsemeden elindeki mendili sağ tarafında duran adama doğru attı. Kerem mendili havada yakalayıp Giray'a göz kırpmıştı. "Özlemiş gibisin?" Sorar gibi söylediği şey üzerine Giray bir cevap vermeden, alçak duvarın üzerinde oturmuş sigarasını içerek etrafı izleyen Bulut'a doğru ilerledi.
Burada olma sebepleri değilmiş gibi patlak dudağına aldırmadan keyifle sigara içmesi, artık ona alışan Giray'ı şaşırtmıyordu. Bulut'un bacaklarının arasına girdikten sonra parmakları arasında sigarayı alıp tehlikeli bir şekilde gülümsemişti. "Ne yaptığını biliyorum Bulut." Bulut duydukları üzerine korkuyla yerinde kıpırdandı.
Her ne kadar iyi bir oyuncu olsa da senaryosunda birkaç yanlış vardı "sen bu adamlardan dayak yemezsin." Giray'ın sözleri üzerine Bulut hızla kaşlarını çattı "sarhoştum dedim ya!" Giray onun bağırmasına aldırmadan bitirmiş olduğu sigarayı asfalta fırlatıp bakışlarını tekrar Giray'a çevirdi. "Bulut, buradaki herkesi sarhoşken sana bulaşmamaları konusunda bizzat ben uyarmadım mı?Bunu sırf Deniz ve Yekta buluşabilsin diye yaptığının farkındayım. Neyiz biz bir grup ergen mi?"
—O sırada Deniz Yekta'nın arabasında gergince bacaklarını kendine çekerek oturmuş öylece arada Yekta'yı bazen de yolu izliyordu. Deniz Yekta'nın araba sürerken bile nasıl bu kadar yakışıklı ve ilgi çekici gözüktüğünü anlayamıyordu. En ufak bir hareketi bile istemeden de olsa heyecanlanmasana sebep oluyordu. Yekta Deniz'in kendisine attığı bakışları fark edince gülümsemiş ve Deniz'e doğru dönüp göz kırmıştı. Deniz bir şey söylemeden hızla başını yola doğru çevirdi.
Bazen 4 yıl önce yaşadıkları aklına geliyor ve içi öfkeyle doluyor olsa da Deniz aşık olduğunu çoktan kabul etmişti, uzun bir süre Yekta'dan ayrı kalmıştı ve şimdi içi öfkeden çok özlemle dolmuştu bu yüzden gözlerini yanında dikkatle araba kullanan adamdan alamıyordu. Aklına gelen şeyle bir süre konuşmakla konuşmamak arasında kalmıştı. "Neden aileni toplamak istiyorsun?" Yekta duydukları üzerine tepkisiz bir ifadeyle dönüp Deniz'in yüzüne bakmıştı. Büyük ihtimalle başta nereden duyduğunu anlamaya çalışmış fakat bu uzun sürmemişti.
"Dedemin vasiyetini yerine getirmek için." Deniz açıklama yapmasını beklemiyordu bu yüzden şaşırmıştı "sadece abilerin mi? Yoksa diğer kuzenlerin de gelecek mi?" Özellikle siyam ikizleri düşününce bile tüylerini ürperiyordu. Yekta bu soruya herhangi bir cevap vermek yerine direksiyonu ormanlık alana doğru kırmıştı. Deniz merakla etrafına bakındı, nereye gittiklerini henüz bilmiyordu.
İçinde bir yerlerde istemeden de olsa Yekta'dan korkuyordu. Ne olursa olsun anılarını geri kazandığından beri, onun o zamanlardaki hali ve eskisi gibi olma ihtimali düşünmeyi istemediği ama aklından çıkaramadığı şeylerden biriydi. Tedavi olup olmadığını da açık bir şekilde soramıyordu ama değişmiş olduğunun farkındaydı. İlk tanıştıkları zamanlarda olduğu gibiydi.
Deniz'i düşündüğü şeylerden koparan şey arabanın durması olmuştu, Yekta yanında dalgınca oturan bedene kısaca göz attı. "Geldik" keyifle söylenmiş ve arabadan inmişti. Bu sırada Deniz tanıdık mekan yüzünden kaşlarını çatarak kemerini çözmeye çalışıyordu. Yekta onun kapısını açıp arabadan inmesini bekledi.
Deniz'in tavırlarını dikkatle izliyordu, onu onun için döşediği ve yine ona olan öfkesiyle yakıp yıktığı kulübeye getirmişti. Deniz şimdi yeniden sapasağlam bir şekilde duran kulübeye şaşkınca bakarken Yekta kollarını onun beline sararak arkasından sarıldı. "Nasıl?" Denizin dudaklarından dökülen ilk kelime bu olurken Yekta bakışlarını ondan çekip karşılarındaki kulübeye dikti. "Zor oldu ama her şeyini çoğunlukla ben yaptım." Deniz'in sorusunun cevabı bu olmasa da aldırmadan kulübeye bakmaya devam etmişti. Yekta geri çekilip kendisininkine göre ufak eli tutup kulübeye doğru ilerledi Deniz bu gecenin uzun süreceğinin farkındaydı. Fakat gece sadece Deniz ve Yekta için uzun değildi.
Aynı zamanda sorguya çekilen Bulut ne diyeceğini düşünürken konuşmasına gerek kalmamıştı. "Bu gece seni etrafta dolaşıp sana saldırmaları için insanları kışkırtmaya çalışırken gördüğümde değişmeyen tek kişi olduğunu düşünmüştüm Bulut." Bulut, Giray ve Kerem şokla sesin sahibine dönerken Derin keyifle gülümsüyordu fakat sonlara doğru gülümsemesi öfkeye dönüşmüştü "ama yanılmışım, ben seni bırakıp gittiğimde çöpçatanlık ilgilendiğin bir mevzu değildi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saudade / Gay
Teen FictionSaudade: Portekizcede bir şeyin ya da aşık olunan bir kimsenin yokluğunda hissedilen derin duygusal durumu, özlemi ifade eder. Kelime, ağırlıklı olarak özlenen şeye ya da kimseye hiçbir zaman kavuşulamayacağı duygusunu içinde barındırır.