3

20 2 0
                                    

6 sene önce

Yekta kucağındaki çocuğun mızmızlanmasına gülerken komut vermeden bakmayacağını bilse de eğilip kontrol amaçlı başını göğüsüne doğru yaslamış çocuğun kapalı gözlerine baktı. Sonunda eski kulübenin önüne varmışlardı. Yekta kısa bir baş işaretliyle kendilerini takip eden adamlardan birine kapıyı açması talimatını vermişti.

"Sabret birazcık daha, anlaşmamızı unutma." Deniz hızla başını olumlu anlamda salladı. Bu sırada kapı çoktan açılmıştı. Yekta son kez içeriye göz atıp her şeyin istediği gibi olduğuna emin olduktan sonra kucağındaki çocuğu dikkatle yere indirmiş ve elini sıkıca tutmuştu. "Aç bakalım." Deniz gözlerini ilk araladığında uzun zamandır bakmadığı için zar zor görebilmişti etrafını. Neden ormanın içindeki eski kulübeye geldiklerini başta anlamayıp  başını uzatarak kulübenin içine baktı. Gördükleri ile gözlerine inanamayarak Yekta'nın elini bırakıp içeriye doğru bir adım atmıştı.

İçerisi tamamen Deniz'in zevkine göre hazırlanmış bir resim atölyesine benziyordu. Deniz dolan gözlerine rağmen kocaman bir gülümsemeyle kendisini izleyen çocuğa doğru dönmüştü. Hızla aralarındaki mesafeyi kapatıp aralarındaki boy farkından dolayı zor da olsa kollarını karşısındaki bedenin boynuna doladı. "Çok teşekkür ederim." Bir yandan sevinçle ağlarken diğer yandan de mırıldanıyordu. Yekta onun daha fazla ağlamasını istemediği için ufak bedenden ayrılıp ellerini yanaklarına koyarak gözyaşlarını sildi.

"Ben sana teşekkür ederim Deniz, hayatımda olduğun için." Deniz hayatına girdikten kısa bir süre sonra Yekta'nın dur noktası haline gelmişti. Ona baktığında tüm o acılar, öfke ve susturmayı  başaramadığı sesler  uçup gidiyordu. Deniz içinin sıcacık olduğunu hissederken yaşadığı iğrenç hayatındaki  sınırlı sayıdaki mutluluk veren şeylerden biri olduğu için Yekta'ya minnet duyuyordu.

"Ama ya büyük efendi duyarsa? Çizmemi yasaklamıştı." Yekta duydukları üzerine kaşlarını çatıp çocuğun endişeli haline karşın onu rahatlatmak için samimi bir şekilde gülümsedi. "Benimle konuşman da yasak Deniz, bir şey yapabiliyor mu?" Deniz soru üzerine başını olumsuz anlamda salladı.

"Sen ne istersen o bundan sonra, kimse sana zarar veremez." Yekta öyle bir bakıyordu ki Deniz istemeden de olsa onun gözlerinde gördüğü karanlık parıltılardan korkmuştu.

—Şimdiki zaman—

Deniz neler olduğunu anlam veremiyordu fakat bu his onu öyle derinden rahatsız etmişti ki karşısındaki bedenin bileğini tutup elini yüzünden uzaklaştırmıştı. "Sen kimsin?" Sorduğu bu soru sonrasında Yekta'nın yüzünde oluşan anlık hayal kırıklığını görebilme fırsatı yaklayacağı kadar dikkatle bakıyordu karşısındaki bedene.

Yekta bozuntuya vermeden başını olumsuz anlamda sallayıp ayağa kalkarak geri çekildi. "Seni gerçek evine, ait olduğun yere götürmeye geldim." Deniz duydukları üzerine kaşlarını çatıp oturduğu yerden kalkmıştı. Hayatı kısa bir sürede öyle karmaşık bir hâl almıştı ki Giray, şu dünyada belki de güvendiği tek insan hakkında bile bir çok şüphe tohumu düşmüştü aklına.

"Ait olduğum yer mi? Seni tanımıyorum bile." Deniz'in sözleri üzerine Yekta neşeden yoksun bir şekilde gülümsedi "hatırlayacaksın." Sözleri üzerine Deniz onun bu inancına karşı hayret etmeden duramamıştı. Üzerinden tamı tamına dört sene geçmişti ve Deniz geçmişine dair tek bir şey bile hatırlayamamıştı, şimdi bir yabancın karşısına geçip söyledikleri sinirlenmesine sebep oluyordu. Üstelik gecenin bir köründe buraya bunun için gelip Giray'ı muhtemelen çok endişelendirmişti.

"Açık olur musun? Bu saatte neden buraya geldim?" Yekta yüzündeki gülümsemeye engel olamadan Deniz'e doğru bir adım atmıştı. Deniz bu yersiz yakınlık yüzünden gerilerek bir adım geri gitti fakat o uzaklaştıkça Yekta üzerine gelmekten çekinmeden onu duvarla arasına sıkıştırmıştı. "Ufak bir öpücük karşılığında neden olmasın? Hadi bir anlaşma yapalım. Geçmişe dair her bilgi bir öpücük ne dersin?" Deniz duydukları üzerine gözlerini kocaman açıp ciddi mi diye karşısındaki bedene baktı.

Ciddi bir şekilde durduğuna emin olunca şaşkınca ağzını açmıştı "diyelim ki tamam dedim, dediklerinin doğruluğuna nasıl inanacağım." Yekta omuz silkip göz kırparak gülümsemişti "orası senin bileceğin iş." Yekta uzun bir süre beklemişti bu anı, bu yüzden hiçbir aksaklık olmadan her şey plana göre gitmek zorundaydı. İstediği gibi de oluyordu çünkü Deniz'i aklından geçenleri  bile tahmin edebilecek kadar yakından tanıyordu.

Deniz bir süre düşünmüştü, kaybedecek bir şeyi olmadığının bilincinde başını salladı. "Önce bilgi." Yekta karşısındaki  dokunmak için her şeyi yapabileceği beden öylece duruyorken ona dokunamıyor olmanın verdiği öfkeyle soludu. "Giray ile yetimhanede tanıştığınız doğru ama orada büyümedin Deniz. Sizi evlat edinen yaşlı bir adamın yanında büyüdünüz."

Deniz bu duyduklarına inanmalı mı bilmiyordu ama ne öylece kabul edebilir ne de duymazdan gelebilirdi. "Kim? Yani kim bizi evlat edinmişti? Hayatta mı?" Yekta  içten bir şekilde gülümsedi. "Önce öpücük?" Deniz gözlerini devirip uzanmış ve kendisinden uzun olan bedenin yanağına zor da olsa ufak bir öpücük bırakmıştı. Tuhaf bir şekilde dudaklarının ısındığını hissederken boğazını temizledi.

"Değil." Deniz duydukları üzerine içini saran hüzüne  engel olamamıştı. Yekta durumu fark edince konuyu değiştirmek adına başını iyice denize doğru yaklaştırdı. "Mavi en sevdiğin renk, en sevdiğin çiçek papatya. Çayı kahveye tercih edersin. Sağuk havalardan, kalabalıktan, tanımadığın ortamlarda bulunmaktan haz etmezsin. Güzel resim çiziyorsun, bu konuda yeteneklisin." Deniz kendisini bir başkasının ağzından tanıdığı için bir yandan kötü hissederken diğer yandan karşısındaki bedenin hakkında bu kadar bilgiye nasıl sahip olduğunu anlamaya çalışıyordu.

Deniz Giray'a ne zaman sorsa Giray  her seferinde geçmişe değil geleceğe bakmasını, kendisini yeniden keşfetmesinin belki de daha iyi olacağını söylemişti. Deniz bu yüzden Giray'a ne kadar ısrar etse de geçmişini şimdi bir yabancının ağzından duymak zorunda kalmıştı. Yekta dayanamayarak geri çekildi. "Bana öyle bakma Deniz"

Deniz istemsizce kendisini sorgulamıştı "nasıl bakmayayım?" Yekta tekrar eski konumuna gelirken Deniz'in gözlerinin içine öyle bir bakmıştı ki Deniz istemsizce titredi "yabancıymışım gibi bakma." Deniz duydukları  üzerine kaşlarını çatmıştı "İsmini bile bilmiyorum, eskiden ne kadar yakındık bilmiyorum ama üzgünüm şu an bana yabancısın."

Yekta öfkeyle dolup taşıyordu fakat Deniz'i korkutup kaçırmak istemiyordu bu yüzden elinden geldiğince öfkesini arka plana atmaya çalışarak derin bir nefes aldı. "Buna sebep olan kim varsa bedelini ödeteceğim az kaldı." Deniz onu kırdığı için kendini şimdiden kötü hissetmeye başlamıştı. "Bizim samimiyetimiz ne boyuttaydı?" Sonunda başından beri sormak istediği soruyu sorabilmişti. Merak ediyordu fakat duyacaklarından bir o kadar da korkuyordu. Yekta istemsizce eski anıları hatırlayıp gülümsemişti.

"Merak etme güzelim, bu sorunun cevabını yakında kendin bulacaksın." Deniz istemsizce başını sallamıştı. "Şimdi evime gitmek istiyorum." Yekta her ne kadar onu hemen şimdi götürmek istiyor olsa da sakin davranmalıydı. "Tamam şimdi gideceksin ama bir söz istiyorum senden Deniz."

"Bir ay sonra seni tekrar görmeye geldiğimde, ufak bir isteğimi yerine getireceksin." Deniz baktığı gözlerde gördüğü o karanlık parıltılara  yabancı olmadığının bilincinde bir şekilde farkına olmadan onu onayladı, Yekta'nın gözlerinde  gördüğü o karanlık  Deniz'i hâlâ korkutuyordu.

Saudade / GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin