3.Kısım | Sana Güvenmiyorum!😕

24 2 0
                                    

Bölüm Şarkısı: Zeynep Dizdar-Sana Güvenmiyorum

Eylül ayı son günlerini sürerken iyiden iyiye serin yüzünü de göstermeye başlamıştı. Ne de olsa sırasını savmış yerini yavaş yavaş Ekim'e bırakmaya hazırlanıyordu. Ela'nın Demir'e karşı hislerinde hiçbir değişme olmamıştı ya da duygularını içinde saklamayı tercih etmişti. Oysa Demir o günden beri hislerini hiç gizlememişti. Hatta Ela'ya karşı duyduğu aşk henüz karşılık bulamamış da kontrolsüzce dallanıp budaklanmıştı. Bugüne kadar hiç bir şeyden bu kadar emin olmamıştı, Ela'ya karşı duyduğu şeyin aşk olduğundan emin olduğu kadar...

Salondaki büyük camdan New York'u kuşbakışı seyre dalarken elindeki beyaz kupadan sade filtre kahvesini yudumluyordu. Birazdan okula gitmek için evden çıkacaktı. Ders saatleri birbirlerini tutmadığı için onu okulda görebilme ihtimali azdı ama iki aydır her öğlen Demir hiç bıkmadan usanmadan Ela'nın kafesine gitmekten ve onun hırçınlığına maruz kalmaktan rahatsızlık duymuyordu.

Ela onu terslemekten bıkmış, o Ela'nın peşinden koşmaktan bıkmamıştı.
ki Demir bu işi adeta namus meselesi haline getirmiş gibiydi. Ela'yı önünde sonunda elde edeceği konusunda kendisine yemin vermişti. Ne yapıp edip onu hafta sonu birlikte akşam yemeği yemek için ikna etmenin bir yolunu bulacaktı. Ve bu yolda onun için her şey mubahtı.

Kahve bardağını mutfak tezgahına bıraktı. Portmantoda asılı duran ince hırkasını bir de okulda kendisine gerekli olacak araç ve gereçlerin bulunduğu çizim çantasını kavrayarak evden çıktı.
🍁
Ela yine her zamanki rutinine uyarak okuldan çıkar çıkmaz işinin başına geçmek için kafeye doğru adımlarını hızlandırdı. Adımları aceleci bir o kadar da dikkatliydi. İki ay önce başına gelenleri bir daha tekrarlamak istemiyordu.
Fiziksel olarak hiçbir sorun yaşamamıştı ancak o kazadan sonra Demir'in bir gün dahi peşini bırakmamış olmasından fazlasıyla rahatsızdı. Aslında Ela'yı rahatsız eden tek husus; Demir'in kendisine karşı fazlasıyla ısrarcı davranmasıydı.

İki ay boyunca her gün bıkmadan usanmadan kafeye geliyor, onunla konuşmaya çalışıyor, sürekli onu daha yakından tanımak için büyük çaba sarf ediyordu. Bir de baş başa yemek yeme konusu vardı tabii...

Aslında Ela Demir gibi bir erkek tarafından böyle ilgi görmekten hoşlanmıyor da değildi. Ama yine de her şeyin bu kadar çabuk gelişmesini bir türlü hazmedemiyordu. Böyle bir şey ilk defa başına geliyordu; Hoş yıllardır kendisini bir tek hedefe, okumaya adayan bir kızın başına böyle bir şey nasıl gelsindi ki?

Gelenek yine değişmemişti. İki aydır deyim yerindeyse başının belası olan adam; Demir sıradan kıyafetine rağmen tüm ihtişamını koruyan heybetli bedeniyle tam karşısında duruyor, ona kusursuz gülümsemesini gönderiyordu. Gözlerine ise bir muziplik yerleşmişti. Bakışlarıyla adeta 'Yine görüşeceğiz demiştim.' diyerek genç kadına meydan okuyordu.

Genç adamın her zaman olduğu gibi yine ona açıkça meydan okumasına artık daha fazla izin vermek istemediğine karar vererek "Sen hiç pes etmez misin?" diye sordu.

"Anlamadım?" Sesi hafif alay eder gibiydi.

"Bu ısrarın diyorum. Sen hep böyle misin?"

"Bilmem sanırım ilk defa böyle bir durumla karşılaşıyorum."

"Kelime oyunlarından hiç hoşlanmadığımı söylememe gerek yok sanırım. Artık tam iki aydır peşimde dolanmanın sebebini söyler misin lütfen!" Artık sabrı tükenmek üzereydi. Üstüne bir de Demir'in alaycı ses tonu ve ukalaca konuşması sinirini bozmuştu.

"Seni sadece daha yakından tanımak istiyorum hepsi bu."

"Ya demek hepsi bu öyle mi?"

"Evet. İzin verirsen seninle başbaşa bir yemek yemek istiyorum. Lütfen hayır demeden önce bir daha düşün olur mu?"

ELALI  BİR SONBAHARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin