*Okumaya başladığınız tarihi buraya not alabilirsiniz*
Yağmurun ıslattığı toprak kokusu burnuma dolduğunda durumu sorgulayacak kadar kendimde değildim. Havanın soğuğu rüzgarla birleşip tenimi ısırırken çamurlu yolda pijamam ve çıplak ayaklarımla duruyordum. Yağmur demin durulmuş gibi son sularını yol üzerindeki çukurlara doldurmuş, küçük göletler oluşturmuştu.
Yüz metre kadar uzaklıkta taş ve ahşaptan yapılma ev koca karanlığın içinde aydınlık yaratan tek nokta gibi göründüğünde yönümü oraya çevirdim. Çıplak ayaklarıma batan taşlar canımı acıttığı için eve varana kadar iki kez durup ayağımın altını silkelemem gerekmişti.
Neyin güvenli olduğunu ya da buraya nasıl geldiğimi bilmiyordum ama bir şekilde dönmem gerektiğinin bilincindeydim. Yoğun kasvet siyah bir toz bulutu gibi havaya tutunurken içimde kötü şeyler olacağına dair keskin bir his belirdi.
Yaklaştığımda kapıyı çalıp çalmamak konusunda kararsızdım. Pencere önüne koyulan mumların titrek gölgeler oluşturduğu evin etrafı yabani otlarla çevriliydi ama çoğu yağmurun şiddetine dayanamamış gibi görünüyordu.
Hangi zaman diliminde olduğumu net şekilde kestiremesem bile artık günümüze yakın bir dönem olmadığından emindim. Kalp ritmim düzensiz şekilde hızlandı.
Dört atın çektiği bir araba çevresinde başka atlarla korunarak yanında durduğum eve yaklaşınca görünmemek için arka duvara yaslandım. Atların soluduğu nefes soğuğa karışıp beyaz buharlar çıkarırken sert bir kamçı darbesine atın acı çığlığı eklendiğinde tekerler durdu.
Bakmak için hafifçe kafamı uzattım. Arabanın içindeki iki kişi önce inerek kapıyı açtı. Yandaki adamlar ise karanlık alanda birilerinin olup olmadığını kontrol eder gibi sessizliği süzüyordu. Kapının altından görünen çizmeler çamurun yarısına kadar batarak indi ve siyah pelerinini başına geçirdi. Soğuk yüzünden titrediğim için dişlerim takırdıyordu. Bir anlığına bu mesafeden duyulup duyulmayacağını düşündüm.
Adam eve yaklaşarak ahşap kapının üzerindeki büyük demir nala asılıp hoş olmayan bir ziyareti belli edercesine gürültüyle çaldı. Yanındaki iki kişi muhtemelen girmeyecekti çünkü kapının iki yanında yerlerini almışlardı. Pencere önündeki mumun hareketliliğinden içerideki kişinin kapıyı açmak için ayaklandığını anlamıştım. Duyabilmek için pencereye yaklaştım.
Sağlam bir ev değildi. Pencere kenarlarındaki büyük boşluklardan içerideki her ses dışarıdan rahatlıkla duyulabiliyordu. Yağmur sularının az sayılmayacak bir kısmı da hem pencerenin boşluklarından hem de tavandan içeriye akıyordu. Eve girsem bile ısınamayacağım gerçeğiyle henüz yüzleşmiştim.
Biraz yukarı kayıp göz ucuyla içeri baktım. Pelerinli kişinin yüzünün sadece az bir kısmı görülebiliyordu. Ev sahibi otuzlu yaşlarının başında güzel bir kadındı. Kızıl kıvırcık saçları beline kadar inerek söküklerle dolu kırık beyaz kıyafetinin sırtını örtüyordu. Solgun yüzüne ve beyaza çalan kuru dudaklarına bakan herkes sağlıklı şartlar altında yaşamadığını anlardı. Beklemediği bir ziyaretti. Telaşla karşısındaki pelerinli adama oturması için bir tabure bakındı.
Bu bakımsız küçük evin herhangi bir odası yoktu. Yüksek ihtimalle önceleri bir ahır olarak kullanılıyor olacak ki duvarda hayvanların iplerini bağladıkları birkaç paslı demir halka hala yerinde duruyordu. Daha önce akan yağmur suları duvar köşelerinde nemlenip küf oluşturmuştu. Yatak niyetine kullandığı birkaç yorgan da yerde duruyordu. Odanın tam ortasında eski ahşap masayı görünce dikkatim üzerindekilere kaydı. Sayfalar dolusu parşömen ve bitki, masanın üzerinde karman çorman haldeydi. Kapı çalınca saklamaya yeltenmiş olacak ki üzerine ufak bir bez örtü gelişigüzel şekilde atılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK: Şeytan Çiçeği
Fantasyİhanetinin bedelini canıyla ödeyecek avcının yasak elmaya aşık oluşu. Peki yasaklar çiğnenecek, cehennemin kapıları aralanacak mı? Mary'nin her sabah uyandığı kabuslar ya onun geçmişi ve geleceği ise?