Mesaisi bittiği için benimle beraber çıkmıştı.
"Teşekkür ederim. Biraz hava almak için yürüyeceğim."
"Yağmur yağacak gibi duruyor.'' dedi başıyla yukarıyı işaret ederek.
Kafamı kaldırıp gri bulutların toplandığı havaya baktım. Haklıydı. Elindeki anahtar okul bahçesinde duran pahalı bir Jeepin farlarını yakıp söndürdüğünde kaşlarım şaşkınlığın verdiği refleksle havaya kalktı.
"Okul kütüphanesinde çalışan biri için pahalı bir araba.''dedim.
Sesimde sorgulayıcı bir tavır gizliydi. Arabaya geldiğimizde sürücü koltuğunun olduğu taraftaki kapıyı açıp binmeden önce bana baktı.
"Çalmadım, merak ettiğin buysa."dedi.
Gözleri inanıp inanmadığımı anlamaya çalışır gibi kısıldığında "Onu ima etmemiştim," dedim ama aklımdan geçen şey tam da oydu. Kendi motorumu almak için bile maaşı fena olmayan bir işte uzun süre çalışmam gerekmişti.
"Yalan söylemek konusunda iyi değilsin."
Arabanın motoru hırıltıyla çalıştığında emniyet kemerimi taktım.
"Sen de pek güven veren biri gibi görünmüyorsun."
Arabanın içi yıkamadan yeni çıkmış gibi kokuyordu. Bir şeyler görmek için üstün körü bir bakındım ama kişisel herhangi bir şey yoktu. Aynaya takılan araba kokularından bile yoktu. Sharon'ın arabasına yüz metre geriden bakan biri arabanın ona ait olduğunu tahmin edebilirdi. Dikiz aynasında araba kokusu ve ikimizin yanak yanağa durduğu küçük bir fotograf asılıydı. Ayrıca torpidosundan hiç eksik etmediği parfüm ve çoğunlukla torpidoya koymaya üşenip koltukta bıraktığı parlatıcılar...
Uzun sayılmayacak bir araba yolculuğundan sonra eve yaklaştığımızda anahtarlarımı bulmak için çantamı karıştırdım. Her zaman koyduğum küçük bölmede bulamayınca telefonun flaşını açıp çantaya tuttum. Sıkıntılı bir nefes verdiğimde Daniel'ın yoldaki bakışları sorunu anlamak için beni buldu.
"Sanırım anahtarlarımı evde unutmuşum." dedim.
"Başka birinde anahtarın var mı?"
"Arkadaşım yedek anahtar taşıyor. O gelene kadar Dorothy'de dururum. Yan evde yaşıyor."
Başını onaylar gibi salladığında bir şeyler daha söylemem gerektiği hissine kapılmıştım ama zırvalamadan önce kendimi tuttum. Bakışlarım istemsizce yüzüne kaydığında uzun kirpikleri birkaç saniyeliğine odak noktam haline geldi. Biraz aşağısında, elmacık kemiğinin hemen üzerinde dört dikişlik bir iz vardı. Yeni olmadığı için geride sadece hafif beyaz bir dikiş izi çizgisi kalmıştı. Dikkatli bakılmadığında belli olacağından şüpheliydim çünkü daha önce dikkatimi çekmemişti. Sırtındakilerin ve bunun nasıl olduğunu merak ediyor ama sormak için baskılayan arzumu geri tepiyordum.
Sessizliğin verdiği gerginliği saçma cümlelerimle doldurmamak için uzanıp radyoyu açmayı düşündüğümde yol neredeyse bittiği için vazgeçtim. Evin önüne gelince arabayı durdurdu ve kemerimi çözüp teşekkür ettim. Henüz arabadan uzaklaşmadığım sırada camı açtı.
"Kalemin var mı?"
Çantamın içini açıp biraz kurcalayınca bulduğum kalemi uzattım. Torpidodan aldığı küçük not sayfasına bir şeyler karaladıktan sonra bana uzattı.
"Numaram.''
Kırmızı pilot kalemle yazılan rakamlara üstün körü bir göz gezdirdiğimde,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK: Şeytan Çiçeği
Fantasyİhanetinin bedelini canıyla ödeyecek avcının yasak elmaya aşık oluşu. Peki yasaklar çiğnenecek, cehennemin kapıları aralanacak mı? Mary'nin her sabah uyandığı kabuslar ya onun geçmişi ve geleceği ise?