Birinci Bölüm | Başlangıç
"Beni gördüğüne sevinmedin mi?"
Medya • Phantogram - Black Out Days
♾️
Sorumluluk.
Sanırım... duyduğum anda bile fenalık geçirten, fazlaca ciddi olunması gereken, dakik ve planlı insanların sevdiği o büyüleyici kelime. Hani bir zaman sonra, yani büyümeye başladığımızda bize verilen ve yapmamız gereken o zorunlu görevler. Benim karakterime tamamen zıt düştüğü için her şeyi siktir eder, canımın istediğini yapardım. Kısacası sorumsuzun tekiydim. Karakterim böyleydi. Her şeyi merak eder, olur olmadık en saçma soruyu bile sorardım. Dağınıktım. Tembeldim. Üşengeçtim. Annemin deyimiyle, 'seni alan iki güne geri kapıya bırakır.' cümlesinin karşılığıydım.
Yine yatağımda rahat rahat uzanmışken elime telefonumu aldım.
"Buket, çamaşırları astın mı?"
Telefonumu bıraktım.
Annemin sesi, beynimin içindeki ampülü yakmasıyla alt dudağımı ısırarak hızla kalkıp koridora koştum.
"Evet." dedim bir yandan çamaşır makinesinin içindeki çamaşırları kucaklayıp sepete atarken. Beni görmemesi için o kadar hızlıydım ki çoktan kendimi balkona atmıştım bile. Demiştim; sorumsuzun tekiyim diye.
Nemli pantolon ve tişörtleri rastgele çamaşır ipine asarken bir yandan da söyleniyordum. Bir de bunlar kuruyunca katlayıp dolaplara yerleştirmesi vardı.
Elimdeki çorapları da asıp mandalla sabitledikten sonra içeriye girdim. Annem mutfakta, doğum gününde babamla hediye olarak aldığımız Mickey Mouse'lu önlüğüyle yemek yaparken arkasından sarıldım. Boyum ondan uzundu ve bu yüzden de başı boynuma geliyordu.
"Birazdan arkadaşlarla dışarı çıkacağım." daha çok çıkabilir miyim sorusunun bir diğer şekil almış haliydi. Çünkü soru sorarsam cevabı hayır olacaktı. İzin almak yerine haber vermeyi tercih ediyordum artık, böylece şansım daha çok artıyordu.
"Akşam akşam?" dediğinde kollarımı çekerek kalçamı tezgaha yasladım. Bana bakmadan tenceredeki çorbasını karıştırıyordu.
"Ne olmuş akşamsa?" kaşını kaldırdı. Ardından göz ucuyla bana bakıp tekrar önüne döndü. "Ne yaparsan yap." dediğinde içten içe sevinirken dışımdan hafif bir tebessüm ederek odama çıkmak için hareketlendim. İstesem bu evde beni bir dakika bile tutamazlardı. Fazla özgürlüğüne düşkün birisiydim ve birinin beni her ne kadar iyiliğim içinde olsa himaye altında tutamasını istemiyordum.
Buz mavisi ispanyol paça pantolonumu ve siyah uzun kollu tişörtümü giydim. Tişörtün eteklerini pantolonumun içine sokarken siyah kemerimi de takmış, ayakkabı olarak da siyah beyaz conserveleri giymiştim. Kendisine özenen birisi değildim, kıyafetlerimin çoğu annemin zevkine göre alınmış kıyafetlerdi. Bana kalsa okula bile pijamayla giderdim de neyse...
Saçlarım küt kesimi olduğu için kulağımın biraz altına geliyordu. Bağlamaktan ve taramaktan gına geldiği için ve de kuş yuvası gibi dışarı çıkamayacağım için dört yıldan beri omuzumun altına uzatmıyordum. Hep belirli bir yerden sonra sıktığı için kesmek alışkanlık haline gelmişti. Hem uzun saçı kendime yakıştırmıyordum artık.
Sonunda dışarıya çıktığımda henüz yeni güneş batmış, hava turuncudan laciverte dönmüştü. Ilık havayı derince ciğerlerime çekerek yürüdüğüm taşlı kaldırımda ellerim cebimdeydi. Beş dakika önce Maviş'e mesaj atmış, her zaman buluştuğumuz parka gelmesini söylemiştim. Genelde cevap vermeyi unuttuğu için görüldü atmıştı ama geleceğini biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mafya'nın Sevgilisi
Teen FictionYumuşak dokunuşlar ve tutkulu öpücükler... Her şeyi unutturur muydu? ••• "Bir kez daha..." dedim inleyerek. "Bir kez daha yap bunu." güldü, samimiyetten uzaktı. "Bu sefer beni kullan." dediğimde gülümsemesi soldu. Gözleri kararmıştı ve ben, ilk kez...