proje ödevi.

931 63 27
                                    

"Ah, ramenlerimi aldin değil mi? öyle değilse seni eve almam"

Kapı girişinde soğuktan donan bir Park Jimin gördüğümde, açıkcası onunla oynamak biraz hoşuma gitmişti. biraz onunla uğraşmanın çok da bir sorun yaratacağını düşünmüyordum.

"aldım, yoongi. artık lutfen beni içeri alır mısın? kıçım üşüyor"

bu dediğiyle dudak arası biraz gülmüştüm. o da bunu fark etmis olacak ki biraz üstüme doğru yürüdü.

"hoşuna mı gidiyor senin?"

bu yaptığıyla biraz tırsmış olsam da çaktırmamaya özen göstermiştim. bu yüzden geri adım atmadan ona doğru bakmıştım. benden uzun olduğu için kafamı yukarı kaldirmam gerekiyordu.

"bilmem, öyle mi oluyor?"

bu onun hoşuna gitmiş gibi görünüyordu. gülümsemesi yüzünde daha geniş bir hâl aldı ve konuşmaya devam etti.

"öyle oluyor sanırım"

biraz daha üstüme geldiğinde, aramızda neredeyse hiç mesafe yoktu. çok da sesli olmayacak bir biçimde yutkundum. gözlerim aninda büyüdü ve inanın ne tepki verecegimi de bilemedim.

"küçük prens dilini mi yuttu ne?"

hâlâ gözlerimi kırpmadan ona bakıyordum, son dediğiyle kaşlarım catıldı.

"on dokuz yasındayım ben, gerizekalı!"

"buna mı takıldın sen su an?"

"sus, dışarıda bırakırım seni"

"sen bilirsin, proje ödevi olan ben degilim"

"iyi, ben tek basıma da yaparım"

"emin misin bak gidiyorum"

ayaklarımın ucunda biraz yükselerek onun boyuna yetişmeye çalışmıstım. biraz kararli gözükmek adına kaşlarımı çatmıştım.

"git"

"iyi tamam"

tam gitmek icin arkasını döndüğünde eski kararlı hâlimden eser bile kalmamıştı.

"dur gitme, ramenimi ver"

"hayır, ben yoksam ramen de yok"

"pislik misin ya, ramenimi ver"

"evet, pisliğim. ben yok, ramen yok"

'tamam dur, gel'

gülümseyip ukalalığıyla arkasını dönüp kapıdan salona girmişti bile. ben de mecburen elindeki malzemeleri ve ramenleri alıp mutfağa doğru yürüdüm.

'ben annen olsaydım seni evlatlıktan reddetmiştim bile' 

tekrardan çok bilmişlikle konuşup ukalalık taslıyordu işte. dünyanın en sakin insanı bile jimin'in yanında kendini parçalayabilirdi.

'neyse ki akraba bile değiliz. bunun için tanrıya her gün şükrediyorum'

her zaman o gıcıklık yapacak diye bir kural yoktu sonuçta değil mi? birazcık da ben onu sinir edebilirdim.

'proje ödevini yapmak istemiyorsun sanırım'

'sana da iyi ki bir koz çıktı'

sinirlenerek dişlerimin arasından konuştuğumda ocağa suyu koyup pişmesini bekliyordum. daha sonra da kıkırtısını duyup ona döndüm. kendi kendime sadece kendimin duyabileceği şekilde söylendim.

'ben bunu niye çağırdım ki ya'

'seni duyabiliyorum yoongi' 

anlaşılan pek de sessiz konuşmamıştım. kaynayan suyun sesini duymamla tekrar ocağa yöneldim ve ramenleri suya koydum. ramenler hazırlanana kadar diğer poşetten proje malzemelerini çıkarıp salona doğru yürüdüm.

daddy•yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin