1.Bölüm

546 63 17
                                    

İnsanı en çok güvendikleri yıkardı. En çok yapmaz dedikleri sırtından bıçaklardı. Her insan bir gün ihanet ederdi ve yalnızca gerçek sevdikleri insanı öldürebilirdi. Düşman art arda kurşunları sıksa da isabet ettiremezdi o ihanet kurşunlarını. Dost ise tek bir kurşunda öldürürdü. Çünkü dost nereden vuracağını iyi bilirdi. Çakır lakabı ile İstanbul'un en küçük mahallerinden bir olan Aysar'a ün salmış Karahan adımlarını uzun koridorda hevessizce attı. Beş yıl sonra bu cezaevinden çıkacak olması çokta bir şey ifade etmiyordu onun için. Buradan çıktığında annesi çok sevinirdi kesin ama onun ruhu yastaydı. Buradan çıkacak olması demek beş yıl önce uğradığı ihanet ile yüz yüze gelmek demekti.

Sonunda bu uzun duvarların bittiği yere, büyük demir kapıya gelince kapıda duran askerlerden biri paslanmış kapıyı açtı. "Geçmiş olsun," dedi asker ona. Karahan kafasını salladı teşekkür edercesine be yıllar sonra ilk özgür adımını attı bu kaleden. Karşısında gördüğü üçlü ile o sert ifadesinin yerini hafif bir gülümseme aldı. Çocukluğundan bu yana ve gençliğin en deli çağlarında olan tek insanlardı bu adamlar. Gurur, Pusat ve Eray. "Kardeşim," dedi Gurur gülümseyerek ve kollarını açtı Karahan'a doğru gelerek. Karahan kardeşim dediği adama sarılmak için elinde ki çantayı bıraktı. Karahan ve Pusat sarılırken diğer iki adamda yanlarına gelmiş onlarda sarılmıştı özlemle.

Karahan, Gurur, Pusat ve Eray ölüme bile birlikte gider asla birbirlerini bırakmazdı. Doğduklarından bu yana yedikleri içtikleri ayrı gitmemişti.

"Hadi oyalanmayın Dilek teyze bekliyor," dedi Pusat elinde ki tespihi çevirirken. Cam olan tespihin her bir tanesinde sevdiği kadının saç tutamlarını taşıyordu. Nişanlısı Melek altı yıl önce Lösemiden ölünce Pusat bu tespihi yanından ayırmamıştı. Sevdiğinin saçları dökülmeye başladığında Pusat kıyamamıştı o saç tutamlarına ve alıp bir tespihin içerisine koymuş bir daha da hiç bırakmamıştı elinden bu tespihi. "Kadın bütün mahalleye lokma döktü sevinçten," dedi Eray yerden Karahan'ın elinden bıraktığı küçük çantayı alarak. "Bütün mahalle gelişini kutluyor vallahi," Diyen bu kez Gurur'du. Siyah arabasına doğru ilerledi ve sürücü koltuğa oturdu. Hemen yanına da Karahan oturunca diğerleri arkaya geçti. "Çok abartmasa bari." Karahan böyle demişti ama biliyordu ki annesi kutlama diye bir düğün yapacaktı.

Karahan aklını uzun zamandır kurcalayan şeyi soracaktı ama duyacağı şeyi az çok tahmin ediyordu ve kaldırabilir miydi bilmiyordu. En son arkadaşlarına sorduğunda mahalleden gitmiş olduğuydu.

"O mahallede mi?" dedi Karahan donuk bakışlarını yoldan ayırmadan. Hayatından beş yılın alınmasına sebep olan o kadın. Gurur ve Pusat aynadan bakıştılar. Ne demeliydiler? Gerçeği söylemeseler bile eninde sonunda öğrenecekti. Sonuçta şuanda mahallede onun nişanı vardı ve görmesi büyük bir ihtimaldi. "Döndü mahalleye aylar önce, " dedi Gurur. "Çakır, Dido bu gece nişanlanıyor abi." Pusat'ın dediği ile arabanın içerisinde soğuk yeller esmeye başlamıştı. Karahan hiçte şaşırmamış gibi donuk bakışlarını sabit tuttu. Didem'in gerçek yüzünü yirmi beş yaşında iken beş yıl önce görmüştü zaten. Kendi aptallığı ile bir şerefsizin kanı ellerine bulaşmış Didem ise kendisi sebep olduğu halde Karahan'a sırtını dönmüştü. Karahan kanıyordu. Sevdiği kadının böylesine bir ihanet etmesine kanıyordu. Evleniyordu, hem de Karahan'ın hayatından beş yıl çalmışken. Ses etmedi Karahan arkadaşlarına, susmayı seçti.

Yarım saatlik yolculuğun ardından sonunda Aysar'a girmişlerdi. Karahan mahallesinin her bir köşesini özlemle inceledi. Mahallede ki eski evler tadilat görmüş gibiydi. Sokakta ki insanlar dönüp Gurur'un arabasına bakıyor ve camlar filmli olsa da içinde oturan Karahan'ı görmeye çalışıyorlardı. Üzerlerinde Didem'in nişanına gidecekleri için şık elbiseler vardı.

AYSAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin