2.Bölüm

395 61 7
                                    

Saat gece iki buçuğu vurduğunda dört adamda olacak olan sevkiyat için bekliyorlardı. Aralarında bir sohbet dönerken yine sessiz kalan Karahan'dı. Karahan beş yıl boyunca bulunduğu ortamda bu sessizliği öğrenmişti. Çünkü insan yalnızca sessiz kaldığında etrafında ki gerçeklere uyanıyordu.

Belki artık Karahan'ın etrafında kendini koruma altına almasını gerektirecek kimse yoktu ama bu alışkanlık haline gelmişti onun için. Ne kadar sessiz kalırsa o kadar net görürdü insan gerçekleri. İnsanoğlunun etrafı düşmesini bekleyen çakallar ile sarılıydı. Ve insan kendini bu hayatın akışına kaptırırsa bir o kadarda düşüşü acı olurdu. Ve o da bunu yeterince tecrübe etmişti.

"Efsun'u aramam lazım," dedi Gurur elini cebine atıp telefonunu çıkararak. Pusat kafasını iki yana salladı. "Lan oğlum, kızı delirteceğin yine." Pusat elinde ki tespihi sallarken Eray kafasını salladı Pusat'a hak vererek. "Kız bırak artık şu işleri dedikçe batıyorsun," dedi Pusat ayıplarcasına. "Sen benden çok farklı iş yapıyorsun sanki?" diye söylendi Gurur. "Benim kaybedecek bir şeyim yok oğlum. Senin öyle mi? Bir ailen var senin," dedi Pusat iç çekerek.

Normal hayatlarında Pusat mahallenin kahvesini işletiyor Gurur ise araba tamir ediyordu. Karahan ile birlikte işlettikleri bir oto tamircisi vardı Gurur'un.

Yani beş yıl önceye kadar birlikte.

Eray ise onlarla sevkiyatlara yaklaşık bir yıldır gelmiyordu ve sadece bu gece gelmişti Karahan için.

Gündüzleri ne kadar normalseler geceleri bir o kadar anormaldiler. Yaklaşık on yıldır bu böyle devam ediyordu. Bir zamanlar Yanık adında abileri vardı ve o sokmuştu dörtlüyü bu işe. Karahan o zaman yirmi yaşındaydı. Babası Kardelen daha iki yaşındayken inşaatta çalışıyordu ve orada ayağı kayıp yedinci kattan düşmüş vefat etmişti.

Karahan yirmi yaşına gelene kadar annesi her türlü işe gitmiş iki çocuğuna bakmaya çalışmıştı. Karahan on iki yaşına girdiğinde bir tamirhanede çıraklığa başlamıştı ama o da yetmiyordu. Annesinin iyice hasta olduğu bir dönem Karahan'ın hayatına Yanık girmişti. Gerçek adı ile Cemal...

Yanık illegal işlerin başında gelen epey zengin bir adamdı ve Karahan'a yaptığı bir teklif ile önce onu sonra da diğer üçlüyü sokmuştu bu işlere. Yanık altı yıl önce ortadan kaybolmuştu. Karahan hapishaneye girmeden önce onu aramıştı aylarca ama bir iz bulamamıştı. Sonra da hapishaneye düşmüştü işte.

Yanık'ın Karahan ve diğer üçlüye bıraktığı bir lider koltuğu vardı. Koskoca bir çetenin başıydı Yanık ve hepsi manevi oğlu olarak adlandırdığı Karahan'a kalmıştı. O lider koltuğu da öyle.

Yaptıkları bu işleri kimse bilmiyordu mahalleden. Sadece Karahan'ın ailesi, Didem ve Efsun biliyordu. On yıldır kendilerini iyi saklamışlardı.

***

Gurur telefon ile konuşmuş ve diğer üçlünün yanına geri dönmüştü. Saat gece üçe gelirken deponun önüne kırmızı tır yanaşmaya başlamıştı. Alım satım yaptıkları adamların lideri tırın arkasında giren ve hemen arkasında duran siyah arabadan inmişti. Adam, hapishanede bildiği Karahan'ı karşısın da görünce şaşırsa da çok üstünde durmayıp karşı karşıya geldiler. "Çıkmışsın?" dedi adam Karahan'a itahfen. Karahan az önce yaktığı sigarasından bir duman çekti içine. "Çıkmamamı mı isterdin?" dedi Karahan alayla. Karşısında ki adam bu işlere ilk girdiği günden beri karşı karşıya geldiği bir adamdı.

Efkan...

Efkan'ın babası ile Yanık iyi anlaşırdı ve onlarda yıllarca iş yapmışlardı ama Efkan iyi anlaşamıyordu Karahan. "Aşk olsun," dedi Efkan alaycı tavrı ile. "Hasretinden kurudum oysa ben senin beş yıl boyunca," dedi ellerini kumaş panolunun cebine sokan adam. "Günleri saymışsın bakıyorum."

AYSAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin