18 - "Karanlık"

72.5K 2.3K 237
                                    

Öncelikle merhaba. Her zamanki ben ve duyurularım yine buradayız. Bir kaç küçük konudan bahsedip sizi bölümle başbaşa bırakacağım. Çok uzun notları bölüm sonuna bırakacağım zaten merak etmeyin.

İlk olarak hepinize çok çok teşekkür ederim, Ruhsuz artık 200K! Bu rakamı gördüğümde ne kadar şaşırdığımı size anlatamam. Gerçekten, beni ne kadar mutlu ettiğinizin farkında değilsiniz. Sizi ne kadar sevdiğimi ve ne kadar çok teşekkür ettiğimi ve bunun büyüklüğünün boyutunu size anlatmaya kelimelerim yetmiyor inanın. Çok çok teşekkür ederim, iyi ki varsınız. <3

İkinci olarak @kubrakctkn ve @patavatli ile Ben ve Ruhsuz hakkında yaptığımız röportajlara onların sayfalarından ulaşabilirsiniz. Benim için çok keyifli röportajlar oldu gerçekten onlara da buradan teşekkürler :D

Ve bölüm sonu notları dışındaki son notum, bu bölüm AYAZIN ağzından. :D Evet size süprizim buydu. Vizeler öncesi koyacağım son bölüm, 2-3 hafta gibi bir süre bölüm gelmeyecek bu yüzden hem uzun (3754 kelime) hem de süprizli bir bölüm olsun istedim. :D

Bu bölüm için iki şarkı kullandım. Boy Epic - Wicked, Jason Walker - Down. Duyguyu hissetmeniz için sırayla dinlemeniz çok iyi olur. Sizi çok seviyorum, keyifli okumalar! :*

Minnaknot: Bu bölümdeki yardımlarından dolayı sevgili Atakan'a sonsuz teşekkürler. :*

Hiçlik.

Senelerce türlü işkenceleri bir katil soğukluğuyla kucaklamış, teni cesur ama ruhu korkak bedenimin bana ait tek organı kalbimi, cehennem ateşinde ısıttığı kanlı parmaklarıyla boğazından kavrayan hiçlik.

Karanlığa bulanıp siyah ile kutsanmış hiçlik safir gözlü bir meleğin bana bahşettiği ruhu sararken, içlerinde yaşanan daimi yıkımın durulduğu ve tüm seslerin sustuğu gözlerim beynimden geçen binlerce düşünceye inat, hissizce boş duvarları izliyordu. Bedenimde kol gezmeye başlayan tekinsiz uyuşukluk hücrelerimle olan savaşını teker teker kazanırken, bana ait bu son kaleyi daha fazla koruyamıyordum.

Bana ait olan hiçbir şeyi koruyamadığım gibi.

Saatin her bir keskin vuruşu, kaybettiğim her bir parçamı bana hatırlatmak, beni tekdüzenin kaosunda boğmak istercesine beynimde yankılanırken; avuçlarım arasında tutamadığım, kalbime sokup saklayamadığım her yüzün saatin tik takları gibi belirdiği duvarı izlemeye devam ettim.

Hissizlik ve uyuşukluk, şeytanın sağ ve sol kolu gibi beni çevrelediğinde gözlerimi yumdum. Acı vardı. Biri derinizi defalarca yüzdüğünde canınızın nasıl acıdığını bilmezdim ben, bilemezdim, ama acı vardı. Göz kapaklarıma hapsettiğim hırçın fırtınanın rüzgârından, çaresizlikten titreyen bacaklarıma kadar acı vardı. İçimi dolduran o devasa boşluk hissi dışarı çıkmak için midemi zorlarken, özgür kalmak için kıvranan acı yemek borumu yaktı.

Avuçlarımın arasından kesilip alınan her bir yüz, ruhumdan geriye bir şey kalmayana kadar koparılan her bir parça tek tek hapsettiğim fırtınalarımı yakarken, yağmurun yağmaması için çırpındım. Geriye bana kalan kanlı ellerim çaresiz bir titreme ile ağaç dalında kalan son yaprak gibi sağa sola savrulurken, kalbimdeki şeytanların avuçlarında tuttukları tüm sırların bir çığ gibi üzerime yıkılmasına izin verdim.

Kaybettiğim tüm parçaların çığlıkları kulaklarımı dağlarken, içinden acı taşan kelimelerin göğsüme, omuzlarıma çarpıp tenimi kestiğini hissedebiliyordum. Hepsinin bir meleğin haresi gibi ışıldayan, yaşlarla yıkanmış yüzleri tek tek önümde belirirken gözlerimi sıkı sıkı yummamak için kendimi sıktım.

RuhsuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin