;13;

968 82 4
                                    


Heh heh 🤭🤗😊🔫

Toparlanıp kendime gelince tuvaletten çıktım ve mutfağa gittim. Levent'in hazırladığı çorba ocağın üstünde duruyordu. Kaç saattir uyuduysam midem içten içe kendini yiyormuş gibi hissediyordum. Tabii bunun az önce yaşadığım ergenlik maceramla da ilgisi olabilirdi.

Bir yandan aklımdaki çirkin düşüncelerden kurtulmaya çalışırken bir yandan da soğumuş çorbayı bir kaseye dolduruyordum. İnleyiş şekli kafamda onlarca kez yankılanıyor ve kafamın içindeki çatışmadan yavaş yavaş delirme noktasına ilerlemeye başlıyordum.

"Yok, ben cidden iyi değilim." diye söylenip elimdeki çorbayla masaya geçtim. Kafam bir türlü rahatlamıyordu. Bu kadar heyecana rağmen hâlâ uykulu hissediyordum. Yorgunca esneyip kafamı duvara yasladım. Yanına dönmeme imkan yoktu. Ya da var mıydı? Kafamı iki yana salladım. Zıvanadan çıkıyordum gerçekten.

Kaseyi tekneye koyup salondaki koltuğa uzandım. Levent uyandığında söyleyecek bir yalan bulurdum nasıl olsa.

Ya da bulamazdım ve Levent yüzündeki kırgın bakışla evden çıkıp giderdi.

Şu an olduğu gibi...

Bataklık gibi battıkça batıyordum. Çırpınmak ise sadece beni daha da derine gömüyordu. Ama halledecektim. Saat geç olmuştu ama yarın ilk iş olarak Levent'in evine gidip bir şekilde durumu düzeltecektim.

Garip davranışlarım yüzünden yeterince ona dert olmuştum artık her şeyi yoluna sokmak en iyisi olacaktı. Sabah gideceğim kesindi ama ilk önce mesaj atmayı denesem fena olmazdı. Onu daha fazla üzmek istemiyordum.

Ergün: Levent özür dilerim

Ergün: Sabah gelsem ve konuşsak olur mu?
22.00

Ergün: Levent orada mısın?
23.17

Ergün: Levent bari görüldü at
23.49

Ergün: Lütfen
23.57

Ne yapsa hakkı vardı. Gerçekten aptalca davranıp kalbini kurmakla kalmamış bir de onu durduk yere endişelendirmiştim. Belki de söyleyip kurtulmam en iyisi olacaktı. Zaten arkadaşlığımızın içine bundan daha fazla sıçamazdım sanırım.

Sabah kalktığımda gözlerim kaç zamandır olduğu gibi ağlamaktan zar zor açılıyordu. Elimin tersiyle yardımcı olmasını umarak gözlerimi ovalayıp giyindim. İlk işim hızlıca Levent'in evine gitmek olacaktı. Vakit kaybetmek iyi değildi.

Levent'in kapısına geldiğimde saat 11 oluyordu. Levent bu saatlerde uyanık olurdu o yüzden rahatça kapıyı çalabilirdim. Sakin ol, sorun yok... Nefesimi tutarak kapıyı tıklattım. Açılması biraz fazla uzun sürmüştü ki bir an beni kapı önünde bırakacağını düşünmüştüm.

Gözleri anlamsız anlamsız bana bakıyordu. Neden burada olduğumu kavrayamamıştı sanırım. Çok düşünmesine ve bana kızmasına izin vermeden söze daldım. "Biliyorum bana kızgınsın ve çok da haklısın ama inan bana gerçekten üzgünüm. Çok özür dilerim ve söz veriyorum garip davranmayı keseceğim. Lütfen arkadaşlığımızı bitirme." Gözlerim ne ara dolmuştu bilmiyorum. Ne zamandır böyle ağlaklaşmıştım? Levent dengelerimi altüst etmişti. Utançla yüzümü aşağıya doğru eğip sakladım. "Seni kaybetmeye dayanamam. Özür dilerim..."

Levent'ten bir tepki gelmeyince olduğum yere çakılmış gibi hisettim. Tepki vermeyecek miydi? Bu kadar mı kızgındı bana? Normalde olsa ben özür diler dilemez sakinleşirdi. O dereceydi ki bana karşı zaafı olduğuna inanırdım. Onu bu kez çok kırmıştım anlaşılan.

Hayır! Hayır, hayır... Onu kaybedemem, olmaz! Nefesim hızlanıyordu. İçim korkuyla dolmuştu. Beni bırakırsa yapabileceğim hiçbir şey yoktu ama bunca zamandan sonra ilk defa gerçek bir arkadaş edinmiştim ve onu kaybetmeyi kaldırmama imkan yoktu. Sonunda biri beni bu kadar sevilmiş hissettirdikten sonra tekrar yalnız olmaya alışabileceğimi sanmıyordum.

Lütfen aramız düzelsin, lütfen, lütfen, lütfen...

Ben acı çekiyorum o yüzden benim yarattığım herkes de çekecek. Neyse bu işi uzatmaya halim yok. Ölecek gibiyim. Şakasız bir yerlerden atlayasım var. Neyse çok uzatmadan bunları yapmayı düşünmekteyim. Benden nefret ediyorsanız haklısınız. Özür dilerim.

Okuduğunuz için teşekkürler.

Levent bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin