Yalancı

24.4K 380 75
                                    

"Yine mi siz Atilla Bey?" Elim bahçenin demir kapısına giderken adama yandan kısa bir bakış attım. Arkamı dönüp kapıyı çekip kilitlendiğine emin oldum ve adamın yanımda yürüyerek konuşmasını umursamadan hızla yürümeye başladım. "Bakın Melek Hanım, size güzel bir teklifle geldim."

Yerimde duraksayıp adamın yüzüne baktım. "Atilla Bey inanın umrumda değil. Evimi satmayı düşünmüyorum. Sizden ricam artık ısrar etmeyin." Tekrar yürümeye başladığımda adamda benimle yürüyüp hızla konuşmaya başladı. "Bir araba, dört daire, yüz bin dolar, ayrıca hayatınızı garantileyip size iş olanakları sunacağız kendi işinizin patronu olacaksınız." Derin bir nefes alıp teklifin cazipliğini kafamdan atmaya çalıştım. "Atilla Bey," dedin otobüs durağına gelmiştik. "Lütfen artık bırakın bu işin peşini." Gelen otobüse binerken adamın arkamdan bağırdığını duydum lakin otobüsteki sesten dolayı ne dediğini anlayamadım. Aslında anlamayada çalışmamıştı.

Atilla Bey bir inşaat firmasında çalışıyordu ve benim müstakil 3+1 evime göz dikmişti. Mahalledeki çoğu kişiyle anlaşmıştı. Benimle beraber bir kaç kişi daha vermek istemiyordu evini ancak Atilla Bey beni ikna edemediği için diğerlerine pek uğramamıştı. Evimi alıp bizim mahalleyi siteye çevireceklerini söylemişlerdi ancak ben o evde rahmetli annem ve babamla beraber küçüklüğümü geçirmiştim. Abim ve kardeşimle bahçesinde oyunlar oynamıştık. Şimdi ben o hatıralarımla dolu evin nasıl yıkılmasına razı olabilirdim?

İnsanları anlamak zordu. Herşeyi yıkmak istiyorlardı. Altında kalanı bilmeden geçmişi bilmeden parçalamak istiyorlardı. Umurlarında değildi açtıkları derin yaraların ne kadar büyük olduğunun. Bu kadardı işte insanlık paranın başladığı yerde laf bitiyordu.

Durağa yaklaştığımda düğmeye bastım ve otobüs durduktan sonra inip arka sokakta garsonluğunu yaptığım restorana girdim. Öyle büyük bir yer değildi. Genel olarak orta kesimin geldiği sıradan küçük bir restorandı.

"Günaydın ustam!" dedim Mehmet Ustayı kapıyı açar açmaz görünce. Elinde büyük bir plastik kapla çiçekleri suluyordu. Mehmet Usta ellili yaşların sonunda hafif göbeği, ortası dökülmüş saçları ve orta boyuyla tam bir sevimli ihtiyardı. Zaten kişiliğide çok tatlıydı. Güler yüzlü, şakacı tarafıyla restoranda en çok sevilen insan oydu.

"Günaydın boncuk. Seninki yine dertli git de sakinleştir." Boncuk Mehmet Ustanın gözlerimi boncuğa benzeterek sadece kendisinin söylediği bir lakaptı. Gözlerim mavi değil aksine kahverengiydi ama Mehmet Usta ne güzel boncuk gibi gözlerin var, diyerek ismimi boncuk olarak çeviriyordu. Yalan yok sadece onun söylemesi de benim hoşuma gidiyordu. Zira adam tam anlamıyla baba gibiydi.

Ona gülümsedim. "Yine mi?" Biraz tedirginlik vardı üzerimde gelecek olan tepkiden ister istemez korkuyordum.

Elini öylesine sallayıp "Her zaman ki hali." dedi sakince ve işine geri döndü. Derin bir nefes verip oradan uzaklaştım. Personel odasından gelen hıçkırık sesleriyle aceleyle içeriye girdim.

"Gülşah," Ağlayan arkadaşıma ilerlerken ne tepki vermem gerektiğini pek kestirememiştim çünkü bu onu ilk böyle görüşüm değildi. Ona ceza gibi bir sevgilisi vardı. Yeterince çektiriyordu. Bir de kendi haklı olduğunu savunup kıza psikolojik şiddet uygulamaktan geri durmuyordu. Benim kızdığım nokta ise Gülşah bunu bile bile onun yaptığı baskıya maruz kalıyordu. "Neyin var?"

Bana kızarmış gözlerle bakıp burnunu çekti. Ona doğru yürürken kendini toparlamak için uğraştığını fark ettim. "Ben gerçekten beceriksiz bir insanım. Annesine karşı da bunu gösterdim." Zorla anladığım kelimelerden sonra tekrar hıçkırarak ağlamaya başladı.

"O nereden çıktı şimdi?" Yanına gidip sakince oturdum. Nereden çıktığını az çok biliyordum.

Burnunu çekip yutkundu. "Dün beni annesiyle tanıştırdı. Ben onlara servis yaparken çayı yere döktüm elimden kaydı nasıl oldu anlamadım yemin ederim." Zavallı arkadaşımın çırpınışına baktım içim acıyarak. Onu bu hale getiren Sedat denilen sevgilisiydi. Halbuki onunla tanışmadan önce kendiyle gurur duyan özgüvenli bir kadındı. İki yıllık ilişkileri vardı. Başta çok iyidiler ancak son bir yıldır patlak veren bir gerçeği görmüştüm. Sedat alttan altta kızın bilinçaltına bir işe yaramadığını işlemişti resmen.

RastgeleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin