Araba sarsıldı aynı anda dişlerinin arasından sert nefesler aldılar ama İkisinin de yaraları umurunda değildi.Yeni başlamış bahar buraya sırtını dönmüştü. Başını yasladığı camdan yanağına çarpan soğukluk dişini ağrıtmaya başlayınca kapalı gözleriyle başını koltuğa geri çekti. Asfalt yol, döne döne bir tepeye çıkıyordu. Durmadan çıktıkları viraj yüzünden araba bile normalden daha sessizdi sanki.. Aşağıya, tekerleklerin bir santim ilerisinde ki boşluğa bakmayı reddettiğinden gözleri kapalıydı.
Daha ne kadar çıkacaklarını düşünürken sonunda bir düzlüğe girdiler ve araç durdu.
Bir süre bir şey demeden ön camdan dışarıya bakan adama baktı ama gözleri üzerine dönmedi. Bir kaç dakika sonra arkadan etiketi halen üzerinde olan dolu çantaları almak için başını iki koltuğun arasına uzatan Dimitri ile nefesini tuttu. Kokusunun almak pek iyi bir fikir değildi.
Çantaları alıp arabadan inince Devushka' da iç çekerek indi. Küçük dağ öbeklerinin arasında gibilerdi. Manzara eşssizdi. Kapıyı arkasından kapatmak isterdi ama öfkeli bir ejderha misali kükreyen rüzgar o işi halletmişti. Sertçe çarpan kapıya dik dik bakarak, arabanın önüne geldi ve uzun örhü Kazağın eteğini avucunun içine alarak, sıkıntıyla ona baktı.
Ne kadar baksa da gözleri çok anormal bir şeymiş gibi yapıştığı kayadan ayrılmamıştı. Devushka onu yakalasından tutup 'Bana, Fıstığına bak!' demek istiyordu. Gel gör ki bunu yapacak ortamı olsa dahi yakasına ulaşmak için zıplaması gerekirdi.
Tekrar iç çekerek etrafı incelemek istedi ama gözleri yine ve yine onu buldu. Rüzgar şiddetini kendi üzerine yöneltti. Saçları yüzüne düşerken soğuk sıvışacak noktalara istila eder gibi örgünün arasından tenini buldu. Bunu biliyor gibi sıkılı dişlerin arasından "Arabaya geç" diyen adamla omuz silkti.
Dimitri sessizce ona döndüğünde yüzündeki ifade ile korkarak bir adım geriye gitti ve kızardığını bildiği burnunu ovarak ağlamamaya çalıştı ama başarısız oldu. Ona öyle bakmasına katlanamıyordu. Bir an gri buz kütleleri kırıldı ve siyah merceği genişledi ama her ne duyduysa sırtını dikleştirerek başını sağa çevirdi.
Devushka onun gibi havaya baksa da ondan bir kaç dakika sonra duydu. Ses... Korkutucuydu.
Havayı döven pervaneler kulaklarını acıtarak hızla görüş açısına girdi ve metrelerce ileriye bir kuş gibi konarken savurduğu Rüzgar Devushka'yı Dimitri'ye attı.
Rüzgarda savrulan bir yaprak gibi yalpalarken bir çift kol belini sarıp önünde tuttu. Bu his... Ne kadar zamandır ona sığınmıyordu? Aslında sandığından daha uzun vakit mi olmuştu?
Kuvvetli kolu belini tamamen sararken Devushka burnunu onunda yeni olan kazağına yaslamak istedi.
Kokuyu alabilir gibi burnundan derin bir nefes alsa da aldığı sadece derin bir öksürük oldu. Duran helikopterin pervaneleri yavaşlasa da tozu havaya kaldırmaya devam ediyordu. Kapı açılınca gözleri oraya döndü merakla. İçinden kulaklıklı beyaz bir adam çıkınca Devushka gözlerini kısarak kendini düzeltti. Beyaz değil, sarı...
Hiç böyle sarısını görmemişti. Devushka yanında esmer kalırdı. Beyaz kot pantolon, siyah bir gömlek giymişti. Gömleğin üzerinde adını bilmediği pembe bir kuş vardı.
Her kimse de Dimitri'yi gerdi. Onu tanıdığını anlayan Devushka kendini toplayamadan belindeki kol onu arkasına itti.
Ardından sırıtarak gelen adama tam aksilikle "İvan?" dediğinde Devushka adamın arkasından başını uzatarak İvan'a baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yabani (Rulet'in Çocukları)~ Tamamlandı!
ActionVahşi bir hayatın içine düşmüş narin bir beden, yabani bir adamla baş edebilecek miydi? Burası dışarıdan bakıldığında hipnotize edici eşsiz bir güzelliğe sahipti. Aynı Affan gibi. Peki yaşamak nelere bedeldi ? "Affan'ın anlamı ne?" "İradesiyle kötü...