Okulumuz Manisanın merkezindeydi fakat virüs o kadar hızlı yayılmış ki haberlerde gördüklerimiz bizi korkuyla sardı. Haberi bütün okul öğrendikten sonra büyük bir telaşla kapılar kilitlendi sıralar ile barikatlar yapıldı. Herkes krizlere girip telefonları elinden düşürmüyordu. Tedirgindim ama soğuk kanlıydım bu olay beni ailemden ayırabilirdi ama korkmuyordum.
Birden koridordan büyük çığılıklar yükseldi ve kapılara dışardan bişeyler carpmaya başladı. Bu hastalıklı insanlar iğrenç bir şeydi ve deli gibi canlı varlıklara saldırıyorlardı. Arka pencereden küçük bir kediyi yakalayıp parçaladığını gören sınıf daha cok korkmaya başladı.
Öğretmenler açıklama yapmaya bile tenezzül etmiyor kendi canlarını düşünüyorlardı. Ben, Cemil, Tuba, Burçin ile sarılıp köşede oturuyordum. Ağlama sesleri beynime o kadar gıcık bir şekilde gidiyordu ki pencereden atlamak istiyordum. Okuldaki kimse dışarı cıkamıyordu ama herkes çok açtı. Kendimi tehlikeye atmak istemezdim ama canımdan cok sevdiklerim acı çekiyordu. Cemil ile konuştum pencereden cıkıp kantine gitmeyi düşündüğümü söyledim. Beni yalnız bırakmak istemedi ve benimle gelmek için perdeleri birleştirip kalorifer demirine bağladı. Sınıfımız 2. katta olmasına rağmen düşüp bir yerlerimizi kırma riskine giremezdik. Sınıftakiler her ne kadar cıkmamıza izin vermeselerde açlıktan daha iyidir diyip acele ile pencereye yöneldim.