5

61 11 59
                                    

🍁

ILIK BİR AKŞAMÜSTÜNDE Abyss'in içine dolan güneş ışıkları, boş masaların üzerine yansıyor, aralık kapıdan içeri doğru esen hafif rüzgarla birlikte yaz mevsiminin son demlerini sunuyordu. Sonbaharın başlangıcı olsa da çoktan dökülmeye başlamış asma yapraklarını kapının önünden süpüren Taehyung, kulaklıklarını takmış halde en sevdiği sonbahar playlistini dinliyordu.

Jung Rachel, iç geçirerek yanında oturan kızı, Rona'yı dürttü. "Çiçeğim, kendine mi gelsen artık? Seni buraya kafa dağıt diye getirdim."

"Dağıtıyorum işte." Rona kafasını masaya yaslamış otururken, Rachel şeker kasesini kaldırıp onun saçlarından uzak bir yere koydu.

"Abartıyorsun."

"Flört tarihindeki kara lekeyim ben. Facebook'taki dayılara benzedim." Doğrulup sarı saçlarını kulaklarının arkasına sıkıştırırken gözlüğünü düzeltti. "Heceliyorum, re-za-let."

"Ay bu kız on dakikadır böyle mi," dedi Weol mutfaktan çıkıp yanlarına gelirken. İçeride Seokjin'in işlerini halletmesini bekliyorlardı. "Biraz gevşe bebeğim, aklından çıkıp gider birazdan."

Rona cevap vermedi, bu sırada Rachel kucağındaki çantadan perde ve masa örtüleri için birbirinden şirin kumaş örnekleri çıkarmaya çalışıyordu. Telefonu çalmaya başladı ama içerisi o kadar doluydu ki, telefonu bulana dek arama sonlanmıştı. Kendi kendine söylendikten sonra alnına düşen saçlarını sertçe geriye iteledi.

"Bence senin de biraz kafa dağıtmaya ihtiyacın var Lei."

Genç kadın ofladı. "Bana böyle bol sütlü bir latte lazım. Sonra içi erimiş marşmelov gibi yumuşacık olurum."

Rona kıkırdayıp başını onun omzuna bıraktı. "Öylesin zaten. Sen de bir şey ister misin Weol unni?"

"Yok güzelim, ben çok tokum."

"Biz gelmeden önce Seokjin oppa ile yemek yediler ya," dedi Rachel imalı bir sesle. Weol gözlerini devirdi.

"Ben sana kahve getireyim en iyisi." Rona kendini her an dramatik bir şekilde yere bırakacakmış gibi kalkıp tezgâhın karşısına doğru yürüdü. Bir yandan dalgınca başını eğmiş, cüzdanının sıkışmış fermuarını açmaya çalışıyordu.

"Bir dilim limonlu cheesecake ile bir bardak kahve alabilir miyim? Bol sütlü olsun."

"Hay hay."

Rona başını kaldırıp baristayı gördüğü gibi donakaldı. Üzerinde kahverengi önlüğüyle ona kahve dolduran genç adam, Park Jimin'den başkası değildi. Tabağı tezgaha koyup karton kutuyu eline alırken siyah kaleminin kapağını ağzıyla açtı.

"Evet, kahvenin üzerine kimin adını yazıyorum, Rona?"

Kahretsin.

Genç kadın aralanmış dudakları ve telaşlı gözleriyle çok sevimli görünüyordu. Ona bakarken ellerini nereye koyacağını bilemedi ve gözlerini hızlıca kırpıştırarak arkadaşının adını söyledi. "Jung━━ Jung Lei."

Jimin karton bardağa bir şeyler karalayıp onu da tepsiye koyduktan sonra Rona'ya uzattı. "Müessesemizden."

"Buna... gerek yok bence."

"Israr ediyorum," Jimin'in gözleri oyunbaz bir tavırla izliyordu kızı.

"Gerçekten gerek yok."

"Siz üçünüz favori müşterilerimiz olduğunuz için, eğer ödeme alırsam Seokjin hyung kafamı tak diye kırar." Dirseğini tezgaha yaslayıp flörtöz bir şekilde gülümsedi. "Hem... bana iltifat ettin sonuçta."

AUTUMN OUTSIDE ▬ kim seokjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin