13

63 8 50
                                    

RACHEL, İÇ ÇEKMEKTEN YORULMUŞTU. Daha bir gün önce ağabeyi ve en yakın arkadaşı olan Hoseok ile gece yarısı pankek pişirip hayatının ne kadar güzel olduğunu düşünürken şimdi bir şeyleri birilerine fırlatmak istiyor, huysuz bir çocuk gibi suratsızca Abyss'in içinde oradan oraya yürüyordu.

Berbat bir gün, berbat bir hayat demek değildi ama o gün bunu düşünecek kadar pozitif tarafından kalkmamıştı.

"Ben bu sabah niye uyandım be?" diye söylendi kendi kendine. Saçlarını sinirli sinirli at kuyruğu yapıp Yoongi'nin nane süslü saç bantlarından birini kafasına geçirmeye çalışırken, söz konusu adamın yüzünde çekingen bir gülümsemeyle içeri girmesini görmezden geldi.

Yoongi'yi de sevmiyordu işte.

Aslında, tam olarak öyle değildi bu durum. Anlat deseniz açıklayamazdı. Yoongi gibi sevimli bir adamdan nefret edecek değildi ama bu onu sevdiği anlamına da gelmezdi. Yani, sevmesine severdi ama kimi zaman da... Sevgi dediğiniz neydi ki sonuçta? Tavuk mu yumurtadan çıkardı, yumurta mı tavuktan?

Rachel agresifçe çırptığı yumurtanın tezgaha sıçradığını görünce suratını her nasıl mümkünse daha da astı ama bu defa Yoongi ondan önce davranmış ve "Ben hallederim," diyerek elindeki bezle bir çırpıda silivermişti.

"Yardımını istedik sanki."

"İlla istemen mi lazım ki?"

"Sen ne biliyorsun bir kere?"

"Yoo."

"Ne?"

Rachel bir an durup Yoongi'ye bakakaldı. Bu adamın vereceği hiçbir cevabı öngöremediği gibi, verecek herhangi bir tepki bulmakta da zorlanıyordu. Bu da, her daim gergin hissetmesine sebep oluyordu işte.

Yoongi omuzlarını silkip ne diyeceğini bilemez halde tezgahı silmeye devam etti. Rachel'ın o gün her zamankinden durgun olduğunu fark ettiğinden beri bir sohbet konusu başlatmak için ısrar etmiyor, kadını biraz olsun rahat hissettirmeye çalışıyordu. Gelin görün ki, bu imkansız gibiydi. Gerçekten, çiçek alsa çevreci olmamakla suçlanacaktı.

Yine de umursamadı, Rachel'ı seviyordu.

"Buradaki işleri halleder misin, yoksa beraber mi yapalım?"

"Neyi beraber yapıyormuşuz ya?" dedi Rachel onu dövecekmiş gibi. Kavga konusu bulmak her an daha da zorlaşıyor gibiydi.

"Ne bileyim, herhangi bir şey." Yoongi kayıtsızca gülümsedi. Gülümserken diş etleri görünüyor, gözleri kısılıyor ve zaten Ay gibi beyaz olan teni sanki daha ışıl ışıl oluyordu. Rachel iç çeker gibi ona baktı.

"Efendim?"

"Sen bugün pek iyi değilsin herhalde..." Yoongi elini kadının omzuna koydu dostane bir tavırla. Fakat korktuğu anında başına gelmişti.

"Ya! Çek elini!" Rachel sanki ona kızmak bir refleks olmuş gibi kendini geri çekerken bu kez biraz fazla tepki koyduğunu fark ederek anlık bir pişmanlık yaşamıştı ama geriye almak için çok geçti.

"Lei, her şey yolunda mı?"

"Evet. Hayır. Belki."

"Sarılmak ister misin?" diye sordu adam pat diye. Omzuna biraz bile temas ettiği için yediği azarı duymazdan gelip ciddi bir ifadeyle Rachel'a bakarken onun bugün başa çıkması zor şeylerle boğuştuğunu hissetmiş gibi ilgiyle gözlerini kırpıştırdı.

Rachel bir anlığına tereddüt etti. "Evet, evet lütfen."

Kollarını sanki fikir değiştirmekten korkar gibi aceleyle Yoongi'nin beline dolayıp beceriksizce ona sarıldı. Genç adam ondan böyle bir adım beklememiş olduğu için, elleri kadının omzunda pek kıpırdamadan durdu. Garip bir sarılma olmuştu. Sonra ise, bu şans bir daha ne zaman elime geçecek ki, diye düşünerek en azından doğru düzgün bir kucaklamayla sevdiği kadının bedenini sıkı sıkı sarmaladı.

AUTUMN OUTSIDE ▬ kim seokjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin