19

53 6 76
                                    

DEJA VU. SEOKJIN'İN İÇİNDE BULUNDUĞU bu duruma deja vu denirdi.

Âşık olduğundan beri yapamadığı bir şeyi yapıp Weol'e günaydın öpücüğü verirken kalbi pır pır etmişti. Normalde sabahları kafede karşılaştıklarında selamlaşıp gülümsemekle yetinirlerdi, bu kez Weol ona sarılıp kollarını adamın boynundan çekmemiş, geçen onca zamanı telafi etmek ister gibi Seokjin'i sıkı sıkı sarmıştı.

Seokjin ise, eh, sevildiğini her zerresinde hissederken kimsecikler gelmeden sevgilisini elinden tutup mutfağa götürmüştü ve normal bir iş gününe birazcık(?) oyalanarak başlamışlardı. Hayatı boyunca böyle mutlu olmaya alışkın olmadığından biraz garipsemişti durumu Jin (gelgit gibi yükselip düşen duygularından ya da ne yapacağını bilememe halinden ilk kez tamamen sıyrılmıştı çünkü) tuhaftı ama artık gayet sakin ve en önemlisi, huzurluydu.

Bir IKEA masası kadar da stabildi tabii.

Öğle zamanı nasıl olsa Yoongi gelip ana yemek ve ana tatlıları pişireceği için yapılacak çok bir şey yoktu ━━ bir meyveli tatlı ve birkaç çeşit salata yapmıştı şimdilik. Çorbayı karıştırıp boştaki eliyle, hemen yanı başında tezgahta oturmuş bacaklarını sallamakta olan Weol'ün elini tutuyordu. Her şey bir gecede güzelleştiğinden beri tüm dünya daha güneşli, daha parlaktı ve Seokjin kıpır kıpır hissediyordu. İçindeki ufak parça her şeyin bir anda bozulacağından deli gibi korktuğu an, sevgilisinin elini daha da sıkı tuttu.

Gerçek hayattı bu sonuçta, peri masalı değil. Hem bugüne kadar onu havalara uçuran mutluluk hissi ne kadar uzun sürmüştü ki? Düşünmeden edemiyordu.

"Dün akşam beni tam burada öptün," diye mırıldandı. Kulağa rüya gibi geliyordu hakikaten. "Of, her şeyi çok yadırgıyorum şu anda. Düne kadar sana olabileceğim en yakın mesafe bir metre falandı. Şimdiyse..."

Kepçeyi çıkarıp ocağı kapattıktan sonra bir adımla Weol'e yaklaştı.

İşte, ona tüm endişelerini unutturan kadın buradaydı. Üzerinden bir an bile ayrılmayan güzel gözleri her zamanki gibi genç adamın içini ısıtacak sevgi dolu bir gülümsemeyle bakıyordu.

"Şimdiyse benimsin," dedi Weol.

Seokjin onu öpmek istedi. "Öyleyim, değil mi?"

"Bir sorun yok ya?"

Başını eğdi Seokjin. "Yok. Sadece bu hisse alışmam biraz uzun sürecek sanırım. Genelde hayatımın belli bir döngüsü vardır, kısa bir süreliğine mutlu olurum, üzülürüm, boşluğa düşerim. Sonra baştan. Tek seferde böyle harika hissetmeye alışkın değilim yani."

"Seokjin..." Weol başını yana eğerek ona baktı ve içgüdüsel olarak tişörtünden tutup kendine yaklaştırdı. Alınları birbirine yaslandığında iç çekti. "Alışsan iyi olur o zaman. Çünkü bir daha üzülmene izin vereceğimi hiç sanmıyorum."

Seokjin hafifçe eğilerek dirseklerini tezgaha yasladı ve elleri sevgilisinin beline sarıldı. İstediği tek şey onun yanında olmanın tadını çıkarmaktı, fakat sonra Weol bir anda ensesinden kavrayarak onu öpüverdi.

Pekâlâ, birkaç seferden sonra buna alışmaya başlamıştı ve bayıldığını da inkar edecek değildi.

Weol'ün onu ensesinden tutmasını ve yönlendirmesini, gitmesine asla izin vermeyecekmiş gibi bacaklarını sıkı sıkı onun beline sarmış olmasını, perçemlerinin birbirine değmesini seviyordu. Bu an sonsuza kadar sürmezdi belki ama sonsuz gibi gelmişti. Kendini iyice kaptırmışken birilerinin konuşma seslerini duyunca isteksizce gözlerini açtı.

AUTUMN OUTSIDE ▬ kim seokjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin