Bazı insanlar denizin sesini dünyanın en huzurlu sesi olarak tanımlardı. Ruhlarını dinlendirdiklerini,yenilendiklerini iddia ederlerdi. Kıyıya çarpan her dalga nâiflikle ayaklarına ulaştıklarında bu artık onlar için sevimli bir oyun haline gelirdi. Oysa bilmezlerdiki o dev dalgalar onlara ulaşıp sevimli bir hâl alana kadar ilerlediği her santimde daha da parçalanırdı.
Kimisinin bazen sadece dinlemek için denize gittiği o dalga sesleri kulağımda ritmik bir şekilde gelip giderken hiçbir şeyin bilincinde değildim. Kocaman bir karanlığın içinde hapsolmuş, önümü göremez bir haldeydim ve tek bildiğim kulağıma zar zor ulaşan dalga seslerinden bir sahilde olduğumdu. Bu karanlık boşluk sadece bedenimi değil beynimide ele geçirmiş olmalıydı ki hiçbir şey görememekten ziyade aynı zamanda düşünemiyordum da.
Düşünemiyor,göremiyor ve nefes alamıyordum. Ciğerlerimde büyük bir ağırlık sırtımda ise sebebini bilmediğim bir ağrı vardı. Gözlerimi ne kadar açmaya zorlasamda bunu şiddetle reddediyorlardı ve ben kendimi yine karanlığın ortasına buluyordum.
Bu karanlığın gitgide beni ele geçirdiğini bütün zihnimde hissederken birden göğsümde sert bir baskı hissettim. Bu baskı saniyesinde kaybolurken ardından yine aynı şeyi hissettim. Ritmik bir şekilde kaybolup sonra geri gelen bu baskı bir kaç saniye böyle devam etti. Bir süre sonra ise kimin olduğunu seçemdiğim bir ses duydum.
"Lütfen." diyordu. "Lütfen bu kadar çabuk pes etme."
Bu ses beynimde bir hoparlörden geliyormuş gibi yankılanırken bilincim hâlâ tam olarak yerine gelmiş sayılmazdı. Kulağımdaki bu mırıldanmalar, tam sol göğsümün üstünde bir var olup bir yok olan baskı bir süre daha devam ederken biraz önce açılmayı reddeden gözlerim bir anda açıldı ve ben daha neler olduğunu anlayamadan içimin dışıma çıktığını hissettim. Bir el sırtımı yasladığım sert,kumlu zeminden beni ayırıp yüzüstü döndürdüğünde ciğerlerime dolmuş olan bütün suyu kusarak ve öksürerek dışarıya çıkarttım. Gözlerimi aniden açmamın etkisi ile etrafımı bir kaç saniye göremezken ciğerlerimdeki bütün suyu boşalttığımda kendimi halsiz bir şekilde kumlara attım. Gözlerimi yorgunluktan açamazken daha bir kaç saniye önce sırtımı sıvazlayan kollar hiç beklemediğim bir anda beni kendine çekti. Gözlerimi aralayabildiğim kadar aralayıp nerde ve kimle olduğuma bakmaya çalışırken karşımda harap bir şekilde duran Ezekiel'i gördüm ve bu görüntü her şeyi hatırlamama yetti. Ağzımdan yorgun bir
"Ezekiel." sözü çıkarken Ezekiel'in alnını alnıma yasladığını hissettim. Bu temas ıslak vücuduma hücum eden ve tir tir titrememe neden olan rüzgara rağmen sıcacık hissetmemi sağladı. Gözlerimi olabildiğince açık tutmaya çalışırken karşımda duran adamın yeşilin en güzel tonuyla harmanlanmış olan ela gözlerinin dolu dolu olduğunu gördüm. Ve bu görüntü kalbimi kor bir alev gibi ezip geçti.
"Buradayım." dedi, bir kaç saniye önce ona seslenmeme hitaben. Gözlerim her geçen saniye kapanmak içim bana meydan okurken
"Çok uykum var." dedim pürüzlü çıkan sesimle. Bu cümleme şiddetle karşı çıkıp beni daha çok kucağına çektiğinde
"Hayır." diyen sesi kulaklarımda yankılandı. "Hayır, uyuyamazsın. Bana bak, aç o güzel gözlerini. Ayık kalman lazım. Nerede olduğumuzu bilmiyorum ve ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yok. Her an buraya birileri gelebilir ve bizi görebilir. Kanatların... Tanrı aşkına kanatların Cia! Birileri onları görebilir. Ne kadar nefes kesici olsalar bile bu çok tehlikeli. O yüzden ayık kalman lazım! Hadi kendine gelde her zamanki gibi bana emirler ver. Bu sefer hiç itiraz etmeyeceğim söz."
Yalvarır gibi konuşması ve gözünden akan bir damla yaş yüreğimi dağlarken
"Kanatlarım... kanatlarım mı?" diyebildim kısık bir sesle ve devamını getiremedim. Akan göz yaşlarına tezat yüzünde bir gülümseme oluştuğunda eş zamanlı olarak konuşmaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENGESİZ GÜÇLER |KANATLAR VE KARARLAR SERİSİ-1|
FantasíaDudakalarım her saniyede onunkilerde daha çok iz bırakırken kendimi o tehlikeli bir zehri olan kıskaçlarında kaybetmemek için zor tuttum. Sakinleşmesinin verdiği etki ile ondan ayrılacağım sırada ensemden tutup benim yaptığım gibi dudaklarımızı yeni...