Her umudun bir gün sonu gelir. Bu son kötü olsun ya da olmasın elbet bir gün bir sonuca varırız. Bu sonuç için çıktığımız yolda ise uğruna feda ettiklerimiz birer madalyon olarak göğsümüzde yer edinirken yanımızda tuttuklarımız en büyük zaaflarımız haline gelir. Zaafı olmayan insan ise kendi kişiliğinde kaybolmuş bir benlikten ibaret olur. Benim gibi olur.
En azından eskiden tanımladığım ben gibi olur. Çünkü eski benin aksine zihnimin en karanlık köşelerinde aydınlanmaya başlayan bu karmaşık yolun üstünde edindiğim arkadaşların hatta arkadaştan daha fazlası olanların benim için birer zaaf haline geldiklerinin gayet farkındaydım.
Şimdiyse sonunun nereye varacağını bilemediğim küçük bir umut içinde yaklaşık iki saattir odama kapanmış bir şekilde tekrar tekrar gökyüzündeki telefonu arıyordum ama ne bir ses vardı ne de bir uyarı. Telefon sadece çalıyor ve bir süre sonra kapanıyordu. Bense bütün bu başarısızlığa rağmen bıkmadan usanmadan aramaya devam ediyordum. Sırf belki biri görür de açar diye.
Elimdeki telefon tekrar telesekretere düştüğünde hiç düşünmeden bir kez daha bastım ARA butonuna. Karşıma yine aynı arama ekranı çıktığında içimi kara bulutlar sarsada biri bu telefonu açana kadar aramaya kararlıydım. Öyle ki bütün dikkatimi telefona verdiğimden dolayı odaya girip bana doğru gelen Ezekiel'i çok geç fark edebildim. Gözlerim ona döndüğünde sıkıntılı bir şekilde bana yaklaşırken
"Bence bırak artık. Kimse açmayacak belli ki." dedi.
Yanıma varıp yatağın hemen karşımdaki ucuna oturduğunda sessiz bir şekilde
"Açmaları için bir ihtimal var ama değil mi?" diye cevap verdim. "İhtimal varsa bir çıkış yolu da vardır ve ben şansımı zorlamayı istiyorum."
Gözleri hafif bir naiflikle gözlerimi bulduğunda ikimizde hiçbir şeyin istediğimiz gibi gitmediğinin sıkıntısını yaşıyorduk. Önce ölümden dönmüştük şimdiyse resmen var olmak için çabalıyorduk ve bu beni çileden çıkarıyordu. Tırnağım kadar bile önemsemediğim bir adamın tek bir cümlesi yüzünden bu halde olmak beni gerçekten çileden çıkarıyordu. Öyle ki bunun bedelini çok ağır bir şekilde ödemeye hazır olsa iyi ederdi. Aksi taktirde alacağı hasar karşısında nutku tutulabilir ve kendinden geçebilirdi. Çünkü nereye doğru gittiğini tahmin bile edemediğim geleceğimde bildiğim tek şey bu yaptıklarının bedelini ona ödeteceğimdi.
Bir kılıç kadar keskin ve bir kristal kadar kuvvetli bu karanlık düşüncelerin içinde yeniden ARA butonuna basarken Ezekiel'in sesi bile beni o karanlıktan zor çıkarabildi.
"Ne oldu?"
Sorduğu soru şaşkınca ona doğru dönmemi sağlarken dediğinden hiçbir şey anlamamış bir şekilde ona döndüm ve
"Ne olmuş?" dedim. Bu tepkim karşısında bir açıklama yapmak için dudaklarını aralarken ister istemez bütün dikkatim üzerinde toplandı.
"Daldın gittin, birde sinirleniyor gibiydin. Bende merak ettim."
Bu sözleri istem dışı bir şekilde gülümsememi sağlarken aklıma gelen hoş bir anı ile
"Bana kişileri iyi analiz ettiğimi söylemiştin hatırlıyor musun?" dedim.
Gözlerinde gördüğüm ifade konuşmasına gerek kalmadan bana cevap verdiğinde sözlerime devam ettim.
"Bence senin de benden bir farkın yok. Baksana daha sessizliğimden bile nasıl hissettiğimi anlayabiliyorsun."
Yüzünde belirgin bir gülümseme oluşurken yeniden kapanan telefonu basit ve hızlı bir haraket ile tekrardan açıp bir arama daha yaptım. Bu kısacık süre zarfında ikimizde tek kelime etmezken gözlerim yeniden gözlerine döndüğünde Ezekiel'in
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENGESİZ GÜÇLER |KANATLAR VE KARARLAR SERİSİ-1|
FantasíaDudakalarım her saniyede onunkilerde daha çok iz bırakırken kendimi o tehlikeli bir zehri olan kıskaçlarında kaybetmemek için zor tuttum. Sakinleşmesinin verdiği etki ile ondan ayrılacağım sırada ensemden tutup benim yaptığım gibi dudaklarımızı yeni...