Annem, ben küçükken bal ve zencefil içeren bir karışım hazırlardı. Tadını beğenmediğim, defalarca kez ardından su içmeme ya da ağzımdan cikarmama rağmen o şeyi bana icirirdi. Sorun şuydu ki, o şeyin tadı kötü değildi. Bunu yaşım biraz daha ilerleyince anlamıştım. Benim o zamanlar istediğim tek şey annemin ilgisiydi. Ben içmek istemesem de beni buna zorlayarak benimle daha fazla ilgilenmesini istiyordum sadece.
Ve simdi fark ediyorum ki;
Hasta olduğum günden beri belki de ihtiyacım olan şey ilaçlar değil, ilgiydi. Üstelik ben bu sefer bu durumu daha önce fark edememiştim. Fark etmem için elimde tuttuğum -eskiden Kutay'ın olan- kupayı, uzun bir süre tükenmeyecek olan bitki çaylarımı ve yıkayıp temizlediğim pembe panteri yan yana koyarak en ortalarına da gözlerimi alamadığım şaheseri yerleştirmem gerekmişti. Bu şaheser; Üzümcüğün kapıma gelerek bana verdiği, üzerinde çikolata sosu kullanılarak büyük harflerle "GEÇMİŞ OLSUN" yazılmış dev kurabiyedi. Bu arada mecaz anlamda değil, kurabiye gerçekten de dev bir kurabiyeydi fakat içindeki çikolata parçacıkları ve biçimsiz şekliyle gözüme enfes gözüküyordu. Üzüm ile aramızda benim içimi ısıtan, onun ise gözlerine bir ışıltı yerleştiren tatlı bir ilişkimiz olmuştu. Hasta olduğumdan dolayı o tombul yanaklarını öpemiyordum fakat iyileştiğim an kapı komşumun ertelediğim davetine pembe panterimle birlikte icabet edecektik.
Evet, gelelim asıl konumuza. Kapı Komşusu Bey'in kahvaltı daveti ve söylediği gibi, iyileşmem icin her şeyi yapması...
Ben öylesine söylenmiş bir söz olarak düşünsem de, Kutay bunu ciddi bir şekilde söylediğini ve bu kahvaltı davetini ne kadar çok istediğini bana kanıtlamıştı. Neredeyse her gün kapımı tıklıyor ve bir ihtiyacım olup olmadığını soruyordu. Bir ihtiyacım olmadığını her seferinde ona söylesem de yine de usanmadan bana tekrar tekrar geçmiş olsun dileklerini iletmeye de devam ediyordu.
Halsizliğin yanında hala devam eden hapşırıklarımın da hafta sonuna kadar geçeceğini varsayarsak, Kutaya Pazar günü kahvaltıya geleceğimi söyleyen bir mesaj atabilirdim sanırım.
Kupa ve kurabiyeden uzaklaşıp salonda bıraktığım telefonumu elime aldıktan sonra mesaj sayfasına girdim. Bir kaç dakika ne yazacağımı kafamda toparlamak için kendime musade ettikten sonra parmaklarım ekrandaki harflerle buluştu.
Siz: Merhaba Kutay. Üzüm ile sen umarım iyisinizdir. Eğer müsaitseniz pazar günü kahvaltıya gelmek istiyorum.
Iyyy...
İç sesim haklıydı. Bu kesinlikle ıyyy denilecek bir mesajdı. Fazla resmiydi bir kere ve bence Kutay ile ben bu resmiyeti aşalı epey bir zaman geçmişti.
Yazdığım mesajı silip tekrar bir kaç saniye bekledikten sonra daha samimi olacağını düşündüğüm bir mesaj yazdım.
Siz: İyi akşamlar... Pazar günü müsaitseniz pembe panter ve ben bir kaç gün önceki kahvaltı davetinizi kabul ediyor ve o gün çok özlediğimiz Üzümcük ve size kahvaltıda eşlik etmek istiyoruz Kapı Komşusu Bey.
İşte benim anormal kızım!
Bu mesaj daha benlik bir mesaj olmuştu. Tabi Kapı Komşusu Bey'in bir türlü çevrimiçi olmayıp beni meraktan çatlayacak duruma getirmesi planlarım arasında değildi.
Belki de çalışıyordu. Her ne kadar az çok birbirimizi görüyor olsak da henüz birbirimiz hakkında bilmediğimiz çok şey vardı. Sağlıklı bir komşuluk ilişkisi yürütmeye çalışmak ne kadar zor olabilirse o kadar zor başlamıştık biz de fakat düzeltmek için küçük de olsa adımlar atıyorduk. Örnek vermek gerekirse...
![](https://img.wattpad.com/cover/254230955-288-k740570.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHTE TEBESSÜM
RomanceDüğün gününde terk edilen Işıl, bu olayı kabullenmek ve acısını geçirebilmek amacıyla kendine depresyona girmek için bir kaç ay izin verir. Planı, evlenince yerleşmeyi planladığı dairede bu süreci tamamlayıp geri geleceğini söyleyen eşi olacak o ad...