13. Bölüm

329 33 36
                                    

Hayat, monoton geçmesini planladığımız günlerin aksine bizi şaşırtarak beklemedigimiz şeyleri getirip önümüze koyabiliyordu. Bunu deneyimlemiş ve hayatın akışına kendini bırakmış bireyler olarak bu durumu doğal karşılamalıydık belki de. Fakat bazen karmaşıklıklar o kadar üst üste gelir ki yaşadıklarımız bizi değişime sürükleyebilir. Kişiye göre değişebilen bir değişimdir bu. Bazıları günlük rutinlerini, bazıları hayata karşı olan bakış açısını değiştirir ki bu en zor olanıdır.

Neyse ki Zehra ve ben daha kolay bir değişime başvurmuştuk. Dertleşmek için evden uzaklaşmaya karar verdiğimiz bir hafta boyunca bol ağlamalı fakat eğlenceli, kaliteli zaman geçirmiştik. Düğün günümden bu zamana kadar yaşadığımız olayların yanı sıra lise dönemine de biraz değinmiş ve birnevi karşılıklı terapi alanı oluşturmuştuk kendimize. Değişime gelecek olursak, ensemdeki bir saç tutamının kumral saçlarımın arasında kendini oldukça belli eden fakat hoş duran pembe bir tonda olduğunu söyleyebilirim. Başta kesme fikri daha cazip görünse de saçlarımın uzunluğundan memnun olduğuma karar vererek boyayı tercih etmiştim. Benim askime Zehra ise uzunluğundan yakındığı siyah saçlarına acımadan makasla katliam yapmıştı. Omuz hizasına getirdiği saçlarından daha çok sevdiğim şey ise kestiği kahkülü olmuştu. Milyon tane fotoğraf çekip bir kaçını sosyal medyada paylaştıktan sonra da kendimize ayırdığımız sürenin sonuna gelerek Zehra'nın ailesine ait olan, İstanbulda bulunan evden ayrılmıştık.

Zehra annesinin yanına dönmesi gerektiğini söylerken ben yine apartman daireme dönüyordum. Bu bir haftada her ne kadar güzel ve rahatlatıcı vakit geçirsem de bir süredir tanıştığım, son zamanlarda flört ettiğim ve ona cümlenin sonuna noktayı koyduğum bir mesaj yazdığım kapı komşumu özlemiştim. Tabi Üzüm'ün de bir o kadar yokluğunu hissetmiştim.

Apartman kapısını anahtarımla açarken bir yandan da kendimi kaptırıp aldığım kıyafet ve benzeri eşyaların poşetlerini düşürmemeye çalışıyordum. Bu tarz durumlara alışık olduğumdan fazla zorlanmadan apartmana girip iki daire kapısının arasında buldum kendimi. Bir tarafta kendi dairem, diğer tarafta Kapı Komşusu Bey'in evi. Eve girmeden önce ona bir merhaba demek istiyordum açıkçası. O... onun bir suçu yoktu. Üstelik daha öncesinde Zehra ve Semih yüzünden aramızın bozulmaması gerektiğini ve bunu istemediğimizi de konuşmuştuk. Yine de beni engelleyen bazı şeyler vardı işte.

Baş başa bir kahvaltı sonrası yaşanan olaylar ve ona attığın trip içerikli mesajın bununla bir ilgisi olabilir mi?

İç sesimin söylediklerinin yanında yersiz trip attığımı düşündüğüm komşumu bu kadar özlemek beni biraz korkutuyordu sanırım.

Ne diyebilirim ki...

Bazı şeyleri herkesten gizleyebiluyordunuz ama iç sesinizden saklayamıyordunuz işte.

<><><>

Evde olmadığım sürede beni özlediklerine inandığım peluş oyuncaklarım ve telefonumla yol yorgunluğunu atlatmak için kendime biraz zaman tanıdıktan sonra yeni aldığım eşyaları ve yanıma aldıklarımı yerlerine yerleştirmeye başladım.

Kutay ve Üzüme "merhaba" dememiştim fakat kimseye yakında kek yaparak kapılarına gitmeyeceğimin sözünü veremezdim.

Kıyafet yerlestirme işi yavaş yavaş beni boğmaya başlarken nihayet bittiğinde ve yorgunluk kahvesi zamanım geldiğinde sanırım benden mutlusu yoktu. Tabi henüz mutfağa ulaşıp yeni aldığım kupa bardağıma ilk kahvemi dolduramadan çalan kapı olmasaydı. Üstelik oldukça iyi duyan kulaklara sahip olmasaydım muhtemelen gelen kişi geldiği gibi geri donecekti fakat ben biraz fazla mükemmel olabilirim sanırım.

Kendini sal da kapıya bak.

Mutfak yönünden kapıya doğru ilerlemeye başladığımda kapıya gelen kişiye küçük hakaretler etmiştim. Sonuçta o kişi beni kahvemden mahrum etmişti ve gelen kişi Kutay çıksa bile bunu hak etmişti. Kimin geldiğini öncelikle kapı deliğinden bakarak kontrol etmek istediğimde bir kaç saniyeliğine gördüğüm şeyi algılayamadım. Gözlerimi kırpıştırarak tekrar delikten baktığımda ise gördüğüm manzara paniklememe sebep olmuştu.

SAHTE TEBESSÜM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin