İstanbul, Turkiye'nin en kalabalık şehriydi fakat, en büyük şehri olduğu söylenemezdi. Coğrafi ölçümler bir yana, ben ve Zehra olmak üzere iki genç kızın lise yıllarını zehir etmiş olan bu adam bu şehirde benim karşımda olamazdı.
Ama karşımdaydı işte. Bana bakıyor, uzun zaman sonra gördüğü beni tepeden tırnağa incelemekten asla çekinmiyordu.
Korkma Işıl.
"İstanbul küçük şehir. Görmeyeli epey güzelleşmişsin." Midemin bulunmasına sebep olan gulumsemesinin yanında bir de bana göz kırptığında sağ elimin yumruk haline geldigini hissetmistim.
"Eeee, nasılsın?"
Bana sorduğu soruyu, bakışlarını, ondan çekindiğimi anlayan bakışlarındaki egoyu bir kenara birakip bende ona bir sürü soru sıralamak istedim.
Benimle nasıl bu kadar rahat iletişim kurabiliyorsun?
Hiç utanman, vicdanın yok mu?
Ve daha bir çok soru dilimin ucundan dönmüştü. Sakin olmalı, Zehra gelmeden onu buradan göndermeliydim.
"Nasıl olduğum seni ilgilendirmez."
Sesimdeki çatallaşmayı gizlemek için çok çaba sarf etsem de başarılı bir tonlama ile onu terslemeyi başarmıştım. "Beni üzüyorsun papatyam." Bir kaç saniye etrafına bakındıktan sonra devam etti.
"Zehra da buralarda mı?"
Sınırı aşıyordu.
"Git buradan Ekin." Bakışları bu sefer de kafeye yöneldiğinde bende o yöne bakmak zorunda kalmıştım. Masada oturan Semihi yalnız görmek içime bir rahatlama hissinin yer edinmesini sağlasa da Ekin gitmeden tamamen rahat bir nefes alamayacaktım.
"Çok sinirlisin Işıl. Lisede de böyle asi bir kızdın sen. Ama Zehra..." Gözlerindeki arsız parıltıları görmek neredeyse kusmama sebep olacaktı. Kendimi zor tutuyordum. "Zehra'nın asiliği beni ona çeken şeydi."
Hayır, hayır değildi.
"Defol!"
Sokağın ortasında bağırmak insanların dikkatini çeken bir davranış olsa da dikkat çekmek umurumda değildi. Hatta iyi bile olmuştu sanırım çünkü geriye doğru bir adım atmış ve aramıza daha çok mesafe koyarak daha rahat nefes almamı sağlamıştı.
"Tamam güzellik. Gidiyorum. Hiç halimi hatırımı sormadın. Kırıldım açıkçası ama öyle olsun gidiyorum."
O hastalıklı zihninde neler döndüğünü anlayamasam da son kez bana göz kırpıp yan sokağa döndüğünde içime derin bir nefes çektim. Bir nefes daha ve bir nefes daha... sakinleşene kadar aynı şeyi tekrarladım. İyiydim. Zehra onu görmemişti. Sorun yoktu. Beni nasıl rahatsız edeceğini çok iyi biliyordu ve bunu kullanmaktan asla cekinmiyordu fakat ben lisedeki o korkak kız değildim. Onunla baş edebilecek olgunluktaydım artık.
"Yenge?"
İrkilerek sesin geldiği yöne döndüğümde endişeli gözlerle bana bakan Semihi görmüştüm. Korktuğumu anlamış olacak ki kaşları çatılmış, gözleri düşünceli bir hal almıştı.
"Semih?"
"İyi misin?"
Kötü olduğum çok mu belliydi?
"İyiyim. Neden sordun?"
"Bembeyaz olmuşsun Işıl. Az önce yanında biri vardı. Konuşuyordunuz, onun yüzünden mi diyeceğim ama..."
"Hayır! Hayır, değil onun yüzünden. İyiyim ben. Hem, Zehra nerede?"
Güzel, sakin ol.
"Gelir simdi. Ya yenge sağol. Yani zor oldu falan ama düzelttim gibi durumu."
![](https://img.wattpad.com/cover/254230955-288-k740570.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHTE TEBESSÜM
RomanceDüğün gününde terk edilen Işıl, bu olayı kabullenmek ve acısını geçirebilmek amacıyla kendine depresyona girmek için bir kaç ay izin verir. Planı, evlenince yerleşmeyi planladığı dairede bu süreci tamamlayıp geri geleceğini söyleyen eşi olacak o ad...