2. Bölüm

699 51 36
                                    

Evleneceğim adam demeye utandığım kişinin bana bıraktığı not kağıdını okuduktan sonra haritalar uygulamasından yakınlarda bir bar olduğunu keşfetmiş ve oraya gitmek için hazırlanmıştım. Zehra yanımda olduğundan göz yaşlarımı akıtamıyor oluşumu alkol içerek yok etmeyi planlıyordum.

Depresyonun iyi geleceğini ve biraz olsun beni rahatlatacağını düşünen tarafım derin bir sessizliğe gömülmüş, yerini sarhoş olmamı söyleyen sese bırakmıştı. Gecenin sonunda ne olurdu ya da eve nasıl bir halde dönerdik bilmiyorum ama şu ankinden, şu anki ruh halimden daha kötü olamazdı sanırım...

Üstümdeki pembe askılım ve siyah pantolonum her ne kadar bar ortamı için olmasa da gayet iyi gözüküyordu. Makyaj malzemelerim çantamda olduğundan koyu tonlarda bir makyaj yapmıştım. Tek sorunumun ayakkabı olduğunu düşünüyordum fakat Zehra arabasında bir çift spor ayakkabı daha bulunduğunu söyleyip ayakkabıları arabadan getirdiğinde bu sorunum da kolayca halloldu.

Her ne kadar yedek spor ayakkabının arabada ne işi olduğunu merak etsem de muhtemelen çok saçma bir cevap alacağım için sormamaya karar verdim.

Ayakkabıları da giyip evin kapısını kitledikten sonra anahtarı Zehra'nın kol çantasına atmıştım. Tıpkı diğer eşyalarım gibi...

Mavi kısa kollusu ve siyah taytıyla üstüne hırkasını geçiren Zehra bana bakarak göz devirince yakın bir zamanda ondan nutuk dinleyeceğimi anladım ki, fazla da gecikmemişti.

"Işıl, vallaha hasta olursun bu şekilde. Üzerine hırka alsana. Ya da omuzlarını kapatan bir şey giy en azından."

"Hasta olmayacağım merak etme. Ayırca ağustos ayındayız. Ben boşuna mı yaz düğünü olsun di..." cümlemin devamını getirmemi engelleyen ve boğazımın tam ortasına yerleşen yumru aynı zamanda bastırdığım bütün duygularımı da tetiklemişti. Sıktığım avuç içime batan uzun tırnaklarımı serbest bırakıp doğrudan Zehra'nın gözlerine bakarak tek bir cümle kurdum.

"Bir an önce gitsek iyi olacak."

Zaten bu cümle onun beni kararımdan döndüremeyeceğini, buna ihtiyacım olduğunu anlamasına yetmisti. Çağırdığımız taksiye binip bara gelmiş, gelir gelmez de bar tezgahına kurulmuştuk.

"Kaçıncı bardak?"

"Bilmem, saymadım."

Yuksek sesli müziği bastırmak için sarf ettiğimiz çabanın çoğu boşa giderken içtiğim alkollü içecekler yavaş yavaş sersemlemeye başlamama sebep oluyordu. Zehra ise benden daha iyi durumdaydı fakat onun da bu gecenin sonunda sarhoş olacağının farkındaydım.

Barmene önündeki boş bardağı doldurmasını söyledikten sonra Zehra'ya dönüp bazı harfleri yutarak konuşmaya başladım.

"İş için gitmiş. Vay be... bir de geri gelip bana dünyanın ennnnnn güzel düğününü yapacakmış. Ben buna sadece gülerim."

Elindeki içkiyi dikip boğazının yandığını belli eden bir yüz ifadesi takındı. Sonrasında gülmeye, kahkaha atmaya başladı ve beni de güldürdü.

Deli gibi gülüyorduk. Nejatın yazdıklarına mı gülüyorduk yoksa neye güldüğümüzü bilmiyor muyduk emin değildim fakat bir kaç dakika geçti ya da geçmedi. Gözümden bir damla yaş firar etti. Sonra bir diğeri ve diğerleri...

Yanıma gelen her erkeği yanımdan kaçırmış olmanın dışında artık kafam tamamen gitmişti. Saat gece bire gelirken saatlerdir yavaş yavaş içerek sarhoş olduğumuzu yeni fark etmiştim. Artık eve gitsek iyi olurdu.

"Artık dönelim mi? Telefonumdan temizlemem gereken resimler var."

Zehra ettiği küfürü yarıda kesip beni onaylayınca barmenin söylediği miktardan biraz daha fazla para bırakıp yüksek bar sandalyesinden sendeleyerek kalktım. Zehra'nın koluna girip yavaş bir şekilde bardan çıktık. Gelen taksilerden birine binip adresi tarif ettikten sonra başımı cama yasladım. İçerken aklıma gelmeyen, eğlendiğim anlar gitmiş ve yerini miğde bulantısıyla göz yaşlarıma bırakmışlardı.

SAHTE TEBESSÜM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin