Afet'ten
Nerde miydim? Soruyorsunuz bir de, tabiki de nezarethanedeyim.
Yarım saat önce girdiğimiz odadan bir çift kelam bile edemeden çıkartmıştı bizi.
Demir parmaklıkların köşesine sinmiş oturmuştum. Her yer beton olduğundan çıplak bacaklarım artık daha da üşüyordu. Mal olduğunu söylemiş miydim?
Dizlerimi kendime çekip başımı yasladım. En azından biraz uyumayı deneyebilirim. Donarak
Gerçekten çok üşüyordum. Taytım hem kısa hem de ince olduğundan soğuğu geçiriyordu. Oturacak bir yer de olmadığından mecbur yerde oturuyordum. Allah'ım ya çocuğum olmazsa?
Doruk, kendi ellerinle kendi kendini yakıyorsun aslanım. Gelecekteki ailen söz konusu şu an
Başımın ucundaki demire birinin parmağının ucuyla vurmasıyla irkilerek kaldırdım başımı dizlerimden. Demirlerin ardında eğilmiş bir vaziyette bana bakan mavilerle duraksadım.
Her seferinde bu mu olacaktı? Şu an ona bağırıp çağırmam gerekiyordu belki ama koşup boynuna atlamak istiyordum. Bakmayın öyle...
"Niye böyle çıktın evden? Donuyorsun farkında mısın?"
Ağzımı açıp cevap vermek yerine başımı salladım. Konuşursam herhangi bir tavır koyamayabilirdim. En azından böyle gayet iyiydi. Şu anlık..
Derin bir nefes verip dikeldi. Onun ayaklanmasıyla başım yukarıya ona doğru kalkmıştı. Ama o hiçbir şey demedi başka. Arkasını dönüp giderken nezarethanedeki görevli polise birkaç şey söyledi.
Kafamı tekrar dizlerime koydum. Belki de o benim tahmin ettiğim gibi biri değildi. Ben onu sevdiğim için mükemmel olarak görüyordum. Belki de cidden o böyle katı, merhametsiz biriydi. Öyle olsa bile onu sever miydim peki?
Demir parmaklıklardan duyduğum ses ile kaldırdım başımı tekrar. Polis gelmiş bulunduğum kısmın kapısını açıyordu. Demir kapıyı araladığında ayaklandım.
"Doruk bey sizi bekliyor, odasına kadar eşlik edeyim"
Başımı sallayarak onun peşine takıldım. Bir saattir soğuktan damarlarımdaki kan bile donmuştu. Nezarethaneler özel olarak mı soğuktu acaba? Caydırıcı olsun diye.
Uzun koridorlarda geçerken birkaç kişinin gözleri bana kayıyordu. Ben ise fark etmeme rağmen hiçbiriyle göz teması kurmuyordum.
Doruk'un odasının önüne geldiğimizde yanımdaki polis kapıyı tıklattıktan sonra hafif araladı. Benim geldiğimi söyledi ve aldığı cevabın ardından kenara çekilip bana yol verdi. Ben içeri girdikten sonra ise Doruk'a kısa bir baş selamı verip kapadı kapıyı.
Odaya girdiğimden beri gözlerim bir kez olsun değmemişti mavilerine. O ise dikkatlice inceliyordu beni. Sanırım yani, galiba.
"Otur şöyle, ısınırsın birazdan."
Aynı zamanda eliyle de masanın önünde bulunan koltukları işaret ediyordu. Başımla onaylarak gösterdiği yere oturdum.
"Bu belaya kendini neden sürükledin Afet. Şu an evinde sıcak yatağında mışıl mışıl uyuyor olabilirdin. Sen ise bu saatte buz gibi nezarethanedesin."
Neden yazdın diyordu bir nevi. Neden bana yazıp da kendini bu hale düşürdün. Karşımda oturması benimle iletişim kurması bile yeterdi. Tabi ortam farklı olabilirdi ama. Böylesi nasipmiş.
Değdim mavilere. Boğuldum. Her defasında bilerek daldığım o mavilerde her defasında boğulduğum gibi boğuldum. Kelimeler düğümlendi boğazımda.
![](https://img.wattpad.com/cover/299056952-288-k885404.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Günlük
Ficción General"Bir gün ya.. Bir gün sev beni Doruk. Sadece bir gün. Bana sevildiğimi öyle bir hissettir ki yetsin bana kalan ömrümde. Sonra eğer gitmek istersen git yine. Şuna bak, tüm gurursuzluğumla gelip senden sevgini dileniyorum" İşaret parmağını dudağıma ba...