Bölüm 10
B10 | Mayıs
...
Joseph'ten
Hayatım hiçbir zaman bana ait olmamıştı. Yedekte bir varisin daha olması için doğmuştum. Çocukluğum önemsenmemiş, bütün ilgi alanımı eğitimime vermem için zorlanmıştım. Hayatım boyunca hep arka planda kalsam da hiç yenilgiye uğramamıştım. Abim beni korumak için hayatıyla kumar oynamış ve kaybetmişti. Bu olaydan sonra ben Morgan ailesinin yegane varisiydim. Bir zamanlar tek amacım abimin intikamını almak daha sonra da onun ölümünün boş yere olmadığını tüm dünyaya duyurmaktı. Hırslı, öfkeli ve eksiktim. Ne kadar çok akıl hocam olsa da ben sadece bir tanesinin sözünü dinliyordum.
Joe Morgan. Bir zamanlar uğruma ölecek kadar bana sadık olan hatrı sayılır amcam. Kan bağı bile hayatımın özeti olan ihaneti bastıramamış, kanıma karışmıştı. İhanet eğer kan bağınızın olduğu biri tarafından uğratıyorsa kesip atsanız bile izi kalırdı. Ben o izleri derimden yüzmeye her zaman hazırdım. Ta ki benim derimi es geçip kalbimi çürüten o alev saçlı kadına zarar verene kadar.
Tanrı günahlarını affetsin.
Çünkü Joe amcayı öldürüp intikamımı en adil şekilde almıştım. Eğer yaşamaya değer şeyleriniz başkasının elindeyse, ölüm sizin en korkulu rüyanız olabilirdi. Bu yüzden Victor Van Art hala hayattaydı. Onda kalbi bana ait olan bir şey vardı.
Aylardan mayıstı. Mayıs her şeyiyle benim kaderimdi bu yüzden ondan nefret ediyordum. On ay, üç gündür alev saçlı güzelim kayıptı. Onu düşünmem sigaramdan derin bir nefes çekmeme neden oldu. Ciğerlerimin de kalbimle aynı kaderi paylaşması tamamen onun zihnimden bir an olsun ayrılmamasından kaynaklıydı.
Onu bulur bulmaz o aptal fransız çocuğu öldürecektim.
"Efendim." Kapının eşiğinde kollarını arkada bağlayarak duran Henry'e kısa bir bakış attım.
"İçeri gel, Henry." Tok adımlarla birkaç adımda yanıma geldi ve kaşlarını hafif çatarak ağzını araladı. Yinede söyleyeceği şey için emin değil gibiydi, belki de nasıl söyleyeceğini düşünüyordu.
"Efendim, kız kardeşiniz geldi. Buraya kimsenin gelmemesini kesinlikle belirttiğinizi söyledim ancak çok önemli olduğunu söyleyince bizde içeri almak zorunda kaldık." Rebekah'ın ne kadar inatçı ve kurnaz olduğunu bildiğimden dolayı ona kızmadım. Yine de bunu bilmelerine gerek yoktu.
"İşinin başına dön, Henry. Ve bir daha da kim olursa olsun içeri girmesine müsaade etmiyorsunuz." Adam başını sallayarak odayı terk ettiğinde, külü neredeyse düşecek olan sigaramı söndürdüm ve arkamı döndüm.
Rebekah bunca yolu öylesine gelmezdi ki önemli olduğunu da söylemişti. Şimdiden tehlike sinyallerini alabiliyordum.
,,,
Oturma odasına büyük adımlar ile girdim ve direkt bir viski almak için cam masaya yöneldim. Bu sırada da ayağa kalkan Rebekah'ı süzdüm. İyi görünüyordu. İyi olduğunu adamlarımın verdiği haberlerden biliyordum ama kendi gözlerim ile görmek içimi rahatlatmıştı.
"Bu şerefi neye borçluyuz sevgili kardeşim?" Derin ve sıkıntılı bir nefesi içine çektiğinde çoktan tekli koltuğuma oturmuştum.
"Seni görmekte çok iyi Nik." Genişçe gülümsedim ama bu bir maskeydi. Geliş amacını fazlasıyla merak ediyordum.
"Beni görmek istemediğini söylemiştin." Orta parmağım ile işaret parmağımı birbirine sardım ve kaşlarımı kaldırarak alayla konuştum. "Küs olduğumuzu sanıyordum." Rebekah yüzünü buruşturdu ve bana yandan bir bakış attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pretty Dirty +18 Yarı Texting | Joseph Morgan
FanfictionJoseph Morgan kurgusudur. +18 sahneler fazlaca içerir. Bu kitabın her dokunuşu bana (@Alvina_Mikaelson) aittir. İzinsiz alınamaz, başka bir kitabın devamı olarak yazılamaz ve de yayımlanamaz.